Henüz insanlara sıra gelmedi ama tarla farelerinde yapılan bir araştırma ilginç sonuçlar ortaya koydu. Protein kodlamayan DNA parçalarından olan ve insan genomunun %95 kadarını oluşturan DNA parçalarına, çok olmasından ya da “işe yaramamasından” dolayı “junk” DNA adı verilmektedir. Bu tür DNA üzerinde yapılan yeni bir araştırmaya göre (Science, 308: 1630-34, 2005); erkek sadakati kalıtsal yapı ile büyük bir ilişki göstermektedir.
Araştırma, tarla farelerinin farklı uzunlukta mikrosatellit DNA yapısına sahip değişik türleri üzerinde yapılmış. Bu fare türlerinden her birisi, vasopressin 1a reseptörü kodlayan genin (avpr1a) 5’ bölgesinde farklı uzunlukta “mikrosatellit DNA” yapısına sahiptir. Bu mikrosatellitler, tekrarlayan DNA dizileridir ve protein kodlamazlar. Tarla faresi türleri, sadece 19 baz çifti uzunluğundaki bir DNA bölgesinde farklılıklar göstermektedir. Bu küçücük farklılık, tarla farelerinin hem reseptör dağılım kalıplarını hem de sosyal davranış biçimlerini yeteri kadar yönlendirmektedir.
Araştırmadan elde edilen sonuç epeyce ilginç: Daha uzun mikrosatellit dizisine sahip olan erkek tarla fareleri yavrularına daha fazla zaman ayırmakta ve diğer dişilerin önerilerine kayıtsız kalarak kendi eşlerine “sadakat” göstermektedir. Araştırmada, keza uzun diziye sahip bu “sadık” erkeklerin enzim aktiviteleri daha yüksek bulunmuştur. Bu bulgular sonucunda araştırıcıların ortaya koyduğu yorum şudur: Gen ekspresyon örneklerindeki bireysel farklılıklar, genlerin cis-regületör bölgelerindeki polimorfik mikrosatellitler aracılığı ile ortaya konabilir ve davranış özelliklerindeki normal varyasyonlara da katılıyor olabilir.
Acaba insanlarda da aynı “sadakat” dizileri var mıdır? Genel çerçevede kalınarak konuşulacak olursa, bu sorunun cevabı “evet” olacaktır. Bence buradan çıkarılacak en önemli sonuç şudur: Tüm canlıların (ve tabii insanların) davranışları da, oran değişmekle beraber kalıtsal yapıya bağlıdır.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.