Ülkemizde uygulanan küresel politikalar sonucunda, hızlı bir erozyon yaşanmaya başlanmıştır. Bu gidiş, yakın bir gelecekte başta sağlık, adalet, eğitim, ülke savunması gibi alanlarda, öte yandan aile ve millet, dürüstlük, çalışkanlık, yaratıcılık, liyakat gibi duygularda büyük bir çöküşü getirecektir.
Sağlık alanındaki dagılma çoktan başlamıştır. Gittikçe, hastanın sağlığı değil, nasıl daha fazla gelir elde edilecegi düşünülür olmuştur. Düzgün, yerinde ve yeterli sagaltım yapmak yerine, en kısa sürede tedavi ediyormuş gibi yapmak önem kazanmaya başlamıştır!
Bugün çeşitli sektörlerce (ilaç, hastane gibi) abartılan ve hatta uydurulan hastalıklar en kısa yoldan ve en az masrafla performansa döndürülmeye çalışılmaktadır. Son gündemdeki domuz gribi örneginde de büyük bir ihtimalle haksız bir rant söz konusudur. Çevredeki artan kötü örnekleri görenler ise bilgi ve etik yerine kurnazlığa ve şarlatanlığa meyil etmeye başlamışlardır.
Türk Dil Kurumu "şarlatan" için şu tarifi vermektedir: "Bilim, vicdan, etik ve deontoloji vb. her türlü değer sistemini yok sayarak kısa zamanda ün ve varlıga ulaşmak için her türlü yola başvurarak hekimlik pratigi yapan kişi."
Tanım gerçekten kusursuz değil mi? Bu nitelendirmeyi okuyunca kim bilir aklınıza neler ve kimler geliyordur! Bunlar; cep telefonlarına mesajlar yollamaktan tutun yollarda/alışveriş merkezlerinde değersiz broşürler dağıtmaya veya önemli görünebilmek için her türlü basın yayın kuruluşlarında pervasızca şarlatanlık sergilemekten şehirlerdeki koca reklam panolarına ve gazetelere tam sayfa ilanlar vermeye kadar her yolu mübah görmektedirler ve bu yaptıklarıyla da övünmektedirler. İşin kötü yanı, halkı için bir şeyler yapmaya çalışan uygar insanların bu kötü örneklere bakıp aynı kefeye konmaktan çekinmeleri nedeniyle toplum için önemli olabilecek bazı bilgilendirme işlerinden olabildiğince uzak durmaya çalışmalarıdır.
Medyadaki arkadaşlar soruyorlar: "O halde bizler ve halkımız nasıl gerçeği öğreneceğiz?" Ben de diyorum ki bu bozuk düzende her şey puslu ve güvensiz artık; kimsenin kimseye inanası kalmıyor ve bu yüzden dürüstlük genellikle geride durmayı tercih ediyor.
Yaşananları üzüntüyle izlerken, bu bozukluklardan kurtulmamızın pek de olanaklı olmadığı görülüyor. Bu çagda artık bilime, çalışmaya ve ahlaka degil, hurafelere, kurnazlığa ve edepsizliğe yer veriliyor. Bu ekolojik yapıyla sistematik olarak verimli ve güvenilir insanların erozyonu gerçekleşiyor. Tek kurtuluş yolu bu aşınmaya karşı bir set inşa etmek iken, böyle bir yapılanmanın esamesi okunmuyor…