Ülkemizde hemen her ilimizin o il ile özdeşleşmiş en az bir tarihi kişiliği vardır. Konya’da Mevlâna, Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam, Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli gibi. Erzurum deyince de akla Abdurrahman Gazi ve Nene Hatun ile birlikte İbrahim Hakkı gelmektedir.
Yetiştirdiğimiz bu şahsiyetlere ilişkin bilimsel toplantıların her sene değişik illerimizde yapıldığını bilmekteyiz. İşte böyle bir bilimsel toplantı, 16-18 Kasım 2011 tarihleri arasında Erzurum Atatürk Üniversitesinde Erzurumlu İbrahim Hakkı adına yapıldı. Bu haftaki yazımda, bu toplantıda yaptığım sunumun özetini vermek istedim.
İbrahim Hakkı, 1703-1780 yıllarında yaşamış çok yönlü bir Türk bilim insanıdır. Şiirin, felsefenin ve manevi bilimlerin yanı sıra matematikle, fizikle ilgili çalışmaları olmuştur. Oğlu Seyid Ahmed Naimi için kaleme aldığı “Marifetname” adlı eser, Türk İslâm dünyasının bilimsel ve kültürel mirası içerisinde yer alan önemli bir eserdir. Zamanın padişahı I. Mahmut’un izni ile İstanbul’daki Osmanlı kütüphanelerinden yararlanarak hazırladığı ansiklopedik nitelikteki bu kitabın ele aldığı en önemli konulardan biri hiç kuşkusuz ki tıptır. Bu eserinde İbrahim Hakkı, insan anatomisi, biyokimyası, organların görevleri ve hastalıklar hakkında bilgi vermektedir.
Marifetname incelendiğinde, İbrahim Hakkı’nın, dünyanın ve insanın oluşumu ile ilgili olarak Eski Yunan’da milattan önce 5. yüzyılda evrenin tanımlanması ile ilgili olarak Eski Yunan filozofu Empedocles (M.Ö 495-435) tarafından ileri sürülen ve uzun yıllar kabul gören “Dört Element Teorisi” ni kabul ettiğini görmekteyiz. Eski Yunan’da pre-Sokratik dönem filozofu olan Empedocles’e göre evreni oluşturan dört temel element; Ateş, hava, su ve topraktır. Bu görüşü kabul eden İbrahim Hakkı “İniş ve Çıkış Kavsi” olarak adlandırdığı süreçte; nefslerin ve akılların ortaya çıkmasındaki tertibi, tabiatların mertebelerini, özlerin değişimini, ateş, hava, su ve toprağın dönüşümlerinin delillerini, maden, bitki, hayvan ve insanın doğuşunu ve bunların arasında aracı olanı, bedenlerin devranının keyfiyetini dört madde ile beyan eder. İbrahim Hakkı’ya göre unsurların kaynaşmasından maden, bitki ve hayvan vücuda gelmiş, hayvan cinsinin en şereflisi insan olmuştur. Kâinatın ortaya çıkışı insanda son bulmuştur, varlık dairesi onunla tamam olmuştur.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname adlı eserini yazarken İbni Sina’dan önemli derecede etkilendiği, kitap bölümlerinin tasarlanmasından ve benzer anlatım modeli kullanılmasından anlaşılmaktadır.
İbrahim Hakkı da aynen İbn-i Sina gibi, Hipokrat’ın öne sürdüğü ve Galen’in geliştirdiği Humoral (Sıvılar Teorisi) teorisini kabul ederek, insan vücudunda kan, sarı safra, kara safra ve balgam adlı dört sıvının denge halinde olduğunu, bu sıvıların çeşitli organları temsil ettiğini ve dengenin bozulmasının çeşitli rahatsızlıklara neden olduğunu belirtmiştir.
18. yüzyılda asli kurucu unsuru Müslüman Türk olan Osmanlı Devleti’nde, eski Yunan felsefesine dayalı görüşleri, yaklaşık 2000-2200 sene sonra, İbn-i Sina’dan 700 sene sonra yorumlayarak Marifetname adlı eseri hazırlayan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın çabasının insanlık mirasına önemli bir katkı sağladığı kanaatindeyim.