“Bir başarıdan bir satır, bir başarısızlıktan bir kitap öğrenebilirsiniz ”demiş Paul Brown. Yani başarısızlık olmadan başarı gelmiyor aslında. Başarısızlıkla baş etmek, defalarca denemeyi bilmek, sabırlı davranmak kişinin kendine inancıyla alakalıdır. Dolayısıyla motivasyonun birinci kuralı kendine inanmaktır. Akademisyenlikte motivasyon ise kendine inanmanın da üstüne çıkabilmekle olur maalesef. Kendime inanıyorum, sabırlıyım, başarısız olsam da yeniden deneyebilirim diyebilmeli insan. Emek verilen her şey çok değerlidir. Akademide de emek vermek vazgeçilmez bir koşuldur aslında. Faydalı işler yapmak, öğrenci yetiştirmek, unvan kazanmak vb. amaç ne olursa olsun emek verirsin ve bu senin adeta hayatının bir parçası olur. Motivasyon, bu vazgeçilmez koşulun olmazsa olmazıdır. Motivasyonunuz düştüğü anda başarısızlık başlar ve tekrar deneme isteği yerini tembelliğe, var olan unvanınla yetinmeye veya kendine bahaneler bularak çalışmamaya insanı iter. Herkes bilir ki yükselme varsa rekabet, rekabet varsa hırs vardır ve hırsın olduğu yerde kimi zaman gözle görünmeyen bir mücadele ve bu mücadelede her yolun mubah kabul edilebileceği yolları deneyen kişiler vardır. Sadece akademide değil tabi ki her alanda bu tür durumlar uygun görülmese de olabilmektedir, ancak akademi de unvan ve güç savaşlarından dolayı insanlar zaman zaman amacın dışına çok daha fazla çıkabilmektedirler. Bu durum kalite açısından değerlendirildiğinde nicelikte kendini göstermeye başlar ve nitelik pas geçilir. Hâlbuki nicelikten çok nitelik önemlidir. Motivasyonu yüksek kişilerin niteliksiz işleri anlam ifade etmez ve bu yüzden motivasyon tek başına asla yeterli değildir. Motivasyonu yükseltmek istiyorsak öncelikle ne aradığımızı iyi belirlemeliyiz. Niteliğimi niceliğimi arttırmayı arıyoruz? Tüm çalışanların motivasyonunu yükseltmek mi yoksa belirli kişilere yönelip sadece onların motivasyonu artırarak var olan imkânlarını daha da güçlendirerek devam etmek mi daha doğrudur? Tüm çalışanları düşünerek davranılırsa her zaman uzun soluklu başarılar elde edilir ve belirli kişilere bağımlı olunmaz. Motivasyonu yüksek akademisyenleri çoğaltmak için asgari koşullarda eşitliğe önem vermek gerekir.
Eşitlik ilkesi motivasyonun istikrarı için temel şarttır. Nitekim kişi kendini aynı şartlarda görmüyorsa hep motivasyonsuz ve eksik hisseder. Örneğin fen bilimleri için değerlendirirsek laboratuvar alt yapısı eşit olmayan akademisyenlerin aynı performansı göstermesi nasıl beklenebilir. Motivasyonun gereği eşitlikse kişileri aynı çizgide yarıştırma imkânını sunmak zorundayız. Yine akademide eşit ortamlar oluşturulmasıyla alakalı olarak motivasyonu olumlu etkileyen en önemli etkenlerden biri de o anabilim dalında çalışan asistanların varlığı ve kapasitelerinin iyi olmalarıyla alakalıdır. Yüksek motivasyon için çalışkan bir öğretim üyesinin mutlaka bir asistana, çalışan bir asistanın da çalışkan bir öğretim üyesine ihtiyacı vardır. Ancak bu birçok öğretim üyesi için hayaldir. Asistanı olmayan öğretim üyesinin motivasyonları nasıl artırılabilir? Nasılsa öğretim üyesiyim, dersime girerim olur biter şeklinde bir düşünceye mi itilir, yoksa en başta dediğimiz gibi bıkmadan usanmadan bir hayalin peşinden mi gider! Böyle eşitsiz ortamlarda resmi olmasa da sadece belirli kişilere tahsisli asistanların olması yüzünden yarış çizgisini tek başına çok gerilerden takip eden kişilerin tek motivasyonu ilahi adalet mi olmalıdır! Kısacası yarış ortamını adaletsiz koşullarda başlatmak yerine, yarışa giremeyenlerin ya da geriden gelenlerin sorunlarına çare olmak ve aynı çizgide start verdikten sonra önde olanların motivasyonunu arttırma çabası adil bir çözüm olarak karşımıza çıkmaz mı? O zaman bir yol tutturmuş yarışseverler; tek başına koştukları yollarda ellerini kollarını sallayarak yaptıkları işleri, geride bırakılmış ama azimli istekli kişilerle koşmaya başlayıp devam edeceklerinden gerçek bir rekabetin sonunda hak ettikleri bir başarının sahibi olacaklardır. Tüm bu ve benzeri sorunlar giderilmişse eğer motivasyon eksikliğinin giderilmesinde akademisyenlerin sosyal faaliyetlerini artırma gibi daha bilinir metotları konuşmaya başlayabiliriz.
Adil olmayan ortamlarda başarı için sendeleyerek de olsa koşmaya devam eden motivasyonu yüksek akademisyenlere ithafen… Yine Paul Brown ile bitirelim. “Kazanmanın anahtarı, stres altındaki duruşunuzdur”. Saygılarımla.