Etiğin, kendi tarifleri içinde pek çok anlama karşılık gelmesine rağmen gerçek etik değerlere inanarak ve onları hissederek konuşanların sayısının iki elin parmağını geçmediğini söyleyebiliriz. Çünkü etik, teoride kaldıkça önemini yitirirken uygulama anlamında ahlak kavramıyla anlamlı hale gelir ve ortaya gerçekçi bir örnek çıkar. Ülkemizde 1990’ların sonundan itibaren bilimsel literatür hayatına giren etik ve ahlak unsurları zamanla bir gelişme göstermesine karşın, buna imkan veren alanlara ilginin azlığı yüzünden kısmen kesintiye uğramıştır. Akademik etik yaşantımdaki 20 yıllık mesaimde bunu bizzat gözlemlerken, çözüm önerilerinin kendi içinde üretilmesi gerektiğine inananlardanım. Esasında buradaki temel sorun, sosyal ve mesleki alanlardaki etik konuların tartışılması değil, bunun konunun uzmanı olmayanlarca gerçekleştirilmesidir. Bu nedenledir ki, belli platformları üzerinden etik konulara herkesin sahip çıkmasından öte, önceliğin etik uzmanlarının görüşleri üzerinde yoğunlaşması gerekmektedir. Tıbbın ve diğer pek çok bilimsel alanın multidisipliner özelliği olmasına karşın, bu çoklu disiplin anlayışının yanlış değerlendirilerek herkesin bir fikir beyan ettiği ortamların gelişmesinin etik ve ahlak ilimleri açısından faydası olmamaktadır.
Ne yazık ki, etiğin çoğunlukla yayın ihlalleri ve klinik araştırma çalışmaları üzerinden değerlendirilmesi, yanlış bir yönelime sebep olmaktadır. Etik ve ahlak, kendi içinde ve başlı başına özel eğitim gerektiren alanlardır. “Geçiyordum, uğradım” mantığıyla hareket edenlerin yaptıkları etik değerlendirmelerinin çok faydalı olması beklenemez. Halen sürdürdüğüm görevimin yanında, İstanbul Kültür Üniversitesinin daveti üzerine hukuk fakültesinde 7 yıl boyunca verdiğim “Yargı Etiği”seçmeli dersleri ve buradaki akademisyenlerin bakış açılarından elde ettiğim izlenimler, ülkemizdeki etik uzmanlarının çok fonksiyonlu görevler üstlenmelerinin önemine ilişkindir.
Akli ve duygusal yeteneklerin var olmasıyla işlerlik kazanan etik kavramlar, son yıllarda dışarıdan bakanların yüzeysel değerlendirilmelerine maruz kalmaktadır. Bilimsel ve rasyonalist yaklaşımlardan uzak bakış açılarının etik özentileri pekiştirdiği ve bunun da keyfi söylemleri dile getirdiği bir anlayışla, bizlerin etik ve ahlak meseleleri üzerinde düşünmemiz oldukça güçtür. Doğuştan gelmediğini düşündüğümüz, sonradan eğitim, sosyal gelişmeler ve örnek modellerle kazanılan temel etik öğretilerin ilerleyebilmesi, biz etik uzmanlarının özverili çalışmalarının daha da artırmasıyla mümkün olacaktır. Bir başka ikilemli durum ise, etik ve ahlaktan bahsedenlerin buna uygun bir yaşam ve mesleki uygulama tarzı oluşturamamaları yüzünden kötü örneklerin çoğalmasıdır. Sadece bu yüzden, etik ve ahlaka dair konularda toplumun mesafeli bir duruş sergilediğini ve ilginin azaldığını gözlemliyorum.
Herkesin kendi çalışma alanında en iyisini yapmak için uğraşması gerektiğine inanarak, yıllar önce etik özentisi içinde olanlara yönelik kaleme aldığım ve “herkes kendi işini yapsın” şeklinde özetlediğim makalemin halen güncelliğini koruduğunu görmek üzüntü vericidir. Etik, matematik gibi kesin bir sonuca giden bir alan değildir. Elbette ki farklı fikirler geliştirilecek, farklı görüşler olacaktır. Ancak aklın yolu birdir ve o tek doğrunun bulunup ortaya çıkarılması lazımdır.
Bu satırlarımın bir değerlendirme olarak algılanmasını ümit ederek herkesin kendine göre etik değerleri algılama anlayışının azalmasını ümit ettiğimi, etik uzmanlarının görüşlerine daha çok başvurularak etik özentisi tavırların bırakılmasının önemini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Etik özentisi içinde olanların durumunu ise herkesin kendi vicdanına bırakıyorum.
4 yorum
Sayın Hocam, akademik yolu seçmiş veya henüz yolun başında seçecek olanlar için rehber niteliğinde, yol gösterici yazınızla bizleri aydınlattığınız için çok teşekkür ederiz. Belirtmiş olduğunuz üzere, Etik Eğitimi konusunda alanında uzman hocalarımızdan eğitim almak ile herhangi bir yetkinliği olmadan bu eğitimi veren kişilerden eğitim almak muhakkak ki aynı olmamakta, inşallah bu konuda yetkin hocalarımızdan ders almak herkese nasip olur.
İçten saygılarımla
Saygıdeğer hocam;meslek eğitimimiz alırken karşılaştığımız için şanslı bir azınlıkta olduğumu biliyorum. Etik ve Ahlak sadece akademik bir bilgi olarak değil hayat yönümüz belirleyici bir rehber olarak, hayat felsefesi de Etik ve Ahlak olan tarafınızdan verildi. Sayenizde yolumuz aydınlık, algımız ve söylemlerimiz yalanın her rengine kapalı.
İçten sevgi ve saygılarımla…
Değerli hocam elinize sağlık. Camiamızın önemli bir sorununu dile getirmişsiniz. Bazı önemli hassasiyetlerin içselleştirilmesi oldukça önemli. Aksi taktirde “geçiyordum uğradım” tadında bir durum devam edecektir.
Çağatay Hocam metinde de özetlediğiniz gibi ne yazık kı; alanımız (Tıp tarihi lisans dersleri temelinde daha fazla olmak üzere etik alanı da öyle) “Geçiyordum uğradım” dusturunu benimsemiş pek çok insanın yalan yanlış davranışlarına sahne olmaktadır.. Alan uzmanı olmayan ancak kendini yetkin zanneden akademisyenlerin/ akademisyen olmayan kişilerin bu tarz davranışları sergilemeleri kendilerini gülünç duruma düşürmektedir. İşin garip yanı bu eğilimdeki kişilerin düstükleri trajikomik halin farkına bile varmanaları hatta iyi bir amaca hizmet ettikkerini sanmalarıdır. Tıpta insan bilimleri ya da multidisipliner yaklaşım elbette zorunludur ancak istendik olan bu yaklaşımın profesyonelce gerçekleştirilmesidir . Yoksa“herkes işini yapsın” biçiminde özetlediğiniz makalenizdeki sonucun hala geçerliliğini koruduğu hatta bir arpa boyu kadar yol alınmadığını söylenek yanlış olmaz kanımca. Konu hakkındaki görüşlerinizi tekrar özetleyip paylaşyığınız için teşekkür eder, saygılar sunarım. Etik değerlerin öncelendiği ve profesyonelliğin benimsendiği akademik dünya özlemiyle.