Hastalık ve sağlık herkes içindir. Hastalıkta insanın yaşamı ve dünyaya bakış açısı değişir. Öyle ki, insan adeta her şeyini unutur ve onun için artık dar çerçevedeki yaşamının umutları, hayalleri ve öfke dolu serzenişleri vardır. İşte böyle bir yaşam kavgasında hastanın tek tutunduğu dal hekimi olacaktır. Hekim için de hastası adeta onun bütün dünyası, dostu ve yalnızca öğrenciliğinde değil, tüm yaşamı boyunca deneyim kazanacağı bir arkadaşıdır. Bu bakımdan böyle bir arkadaşlıkta hekimin en büyük amacının hastasına yardım etmek ve tüm yararlı olabileceği olanakları kullanarak bulunduğu dar ve kasvetli bir ortam olan hastalık alanından onu uzaklaştırmak olduğu unutulmamalıdır.
Bu bağlamda, son zamanlarda yine hastaya davranışları hatırlamak gerekiyor. Bazen kendimiz de bir hasta adayı veya hasta yakını olarak tedavide hekim veya yanındaki personel tarafından bizi gücendiren, hatta umutsuzlaştıran davranışlarla karşılaşıyoruz. Şunu bilmemiz gerekir ki, hastalıktan önce hasta ve yakını vardır. Hekim ve yanındakilerin önce onları kendilerine moralman bağlamaları gerekir.
Bu moral bağlantı ortamında hasta da tam olarak hekimle iş birliği yapar. Ancak, hekimin hastayı dinlerken bazı dinleme tekniklerini de bilmesi gerekir. Hekim hastayı dinlerken bazı davranışlar gösterebilir. Bunlar psikolojik olarak hastada olumlu ya da olumsuz etkiler yapabilir. Hekim de, hastanın anlattığı şeylere yoğunlaşıp ilgi gösterirken bazı bedensel tavırlar içine psikolojik olarak girer. Bu aşamada hekim, dikkatini hastaya vermeli ve böylece hastanın, hekimin kendisine önem verdiğini anlamasına yardımcı olmalıdır. Kaynaklarda, bu ilk klinik görüşmede hekim-hasta iletişiminin ilk anlarında birbiriyle kaynaşma dönemi olan bir suskunluk dönemi olduğu belirtilmektedir. Bu dönemde hekimin hastada bıraktığı ilk izlenim, hastanın bu iş birliğine katılıp katılmayacağını belirler. Bu nedenle hekim, hastanın yakınına oturarak, dikkatini hasta üzerinde tutarak ve bant kaydı ya da ara sıra insanı sıkmadan not alarak hastayla katılımcı bir iş birliğine girebilir. Birçok modern yazara göre, hastayı dinlemede en etkili yol, hekimin hastayı dikkatle dinlemesi ve daha sonra da hastanın anlattıklarını ya da sorulara yanıtlarını onun duygularını paylaşarak anlamasıdır. Burada hekim empatik bir davranış gösterir. Bu dinleme şeklinde hekim hastanın yaşadığı şeyi kendisinde olmuş gibi anlarsa, bu onun hastayı etkin olarak dinlediğini gösterir. Hastanın anlaşılması çok önemlidir ve hekim ile hasta arasındaki iş birliğini güçlendirir. Bu tip hasta dinleme şeklinde, hastaya güven verici konuşmalar yapılır ve sorular sorulur, böylece hastanın vereceği bilgi ve yanıtlarla hastalık tanısı rahatlıkla konulabilir. Yine hekim ve hasta arasındaki yanlış anlamalar ortadan kaldırılarak doğru bir iletişim sağlanır ve gerçek sorun ortaya çıkarılır. Bu tip hasta dinlemede hastanın korkusu azalır. Bu arada hasta, kendi sorununun sorumluluğunun bilincinde olup, kendisine güveni artar. Etkin dinleme metodunun kullanılması, sevgiye ve bağlılığa dayalı ilişkiler sonucu bazı yanlış olabilecek uygulamaların dava açılarak çözülmesini de engeller. Hastanın hekime karşı taşıyabileceği olumsuz duygular yok olur.
Yine hekimin etkin bir şekilde hastasını dinlemesi, hastayı üzüntülerinden kurtarır, sorunlarını çözmede yardımcı olur, korkuyu azaltır, hastanın kendi sorumluluğunu taşımasına yardımcı olur, olumsuz duygular yok olur, hekime bağlılık ve dinleme isteği belirir.
Hekimin bazı davranışları da vardır ki, bunlar hasta ile ilişkisini bozabilir:
a) Tamamen teknik bir dil kullanarak hastayı kendinden uzaklaştırmak.
b) Önünde bulunan başka kâğıtlara ya da listelere bakmak.
c) Başka bir şey düşünmek ya da rahatsız edilmek istemediğini gösteren bir davranış içinde olmak.
d) Hastanın konuşmasını kesme ya da tamamlamama.
e) Hastadan kısa sürede uzaklaşmak.
f) Hastanın sorduklarını duymamak.
Bütün bunların uygulamada bazen zor, bazen de kolay olabileceğini her ne kadar bilsek de, burada en önemli pozitif iletişim yolunun tatlı söz, babacan davranış ve gülümsemeden geçtiğini unutmamak gerekir.