Ünlü Tıp Etikçisi Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu’nun Deontoloji ve Etik Üzerine Fikirleri Bugün De Geçerli
Türkiye’de gelişmekte olan bir bilim dalı olan Tıp Etiği, aslında yeni bir branş değildir. Tıp mesleği, insanlık tarihi boyunca gelişmeler gösterdiğine göre onun hukuki ve ahlaki sorularının da belli dönemler geçirdiği kesindir. Çünkü tıpla ilgili bilgiler yüzyıllarca değişmelere uğramış, bu bilgiler her yeni dönemde bir önceki dönemden daha modern görünüme girmiş ve sonuç olarak tıp bilimiyle ilgili ahlaki ve hukuki kurallar da bu değişmelerle orantılı olarak yeni şekiller almıştır. Örnek olarak denebilir ki M.Ö. 5. yüzyılda bir doktorun görevleriyle 14. yüzyıldaki doktorun görevleri birbirinden çok farklıdır. Ayrıca, ilk çağlardan bu yana tıp etiğiyle ilgili en başta felsefeciler olmak üzere, hekimlerin ve diğer sağlık elemanlarının ahlaki kurallar üzerinde çalıştıkları ve tıp etiği ilkelerinin ünlü düşünürler tarafından belirlendiği bilinmektedir.
Dünyada son 20-30 yıldır, özellikle felsefecilerin üzerinde durduğu tıp etiği konuları, eski Türklerin tıp yazmalarında ‘Hekimlere Öğütler’ adı altında ayrı bir konu olarak işlendiği gibi, 19 ve 20. yüzyılda yaşayan Türk hekimlerinin de kitaplarında önemli bir bölüm olarak yer almıştır.
Bu konuda, İstanbul Tıp Fakültesi eski Tıp Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve 1977’de vefat eden hocaların hocası ve benim de hocam olan ünlü tıp etikçisi Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu’nun çalışmaları da bizi aydınlatıcı olmaktadır. Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu (1914-1977); tıp tarihi, tıp etiği, tıp deontolojisi üzerinde 700-800 makale ve birçok kitap yazmıştır. Onun 1975 tarihli “Tıbbi Deontoloji Dersleri” adlı kitabı yalnız hekim görevlerini değil, tıp etiği ilkelerini de veren değerli bir çalışmadır.
Şehsuvaroğlu, asıl mesaisini tıbbi deontoloji ve tıp etiği konularına ayırmakla birlikte; hekim sorumluluğu, hekimin görevleri, şarlatanlık, konsültasyon, hekim raporları, ötanazi, ilaç alışkanlığı, organ nakli, hibernasyon (dondurarak yaşatma), tıbbi denemeler gibi deontolojik konuları tıp hukuku ve tıp etiği açısından aydınlatmaya çalışmıştır. Ona göre deontoloji “görev bilimi, mesleki davranış ve meslek ahlakı” demektir. Tıbbın kendine özgü bir deontolojisi vardır. Nitekim Tıbbi Deontoloji adlı ders kitabı da konunun tarihçesine geniş yer ayırmakta, böylece tıbbi deontoloji ve tıp etiği tarihinin bugünkü deontoloji ve etik açısından önemini vurgulamaktadır.
Özellikle yazılarında yararlı olma ve zarar vermeme ilkelerini sık sık işleyen Şehsuvaroğlu, hekimlerin bu konuyu iyi bilmesi ve uygulamalarında daima hastaya karşı iyi davranışlar içinde olması gerektiğini vurgular.
Şehsuvaroğlu’nun, kitabın hekim sorumluluğu ve hekim görevleri ile ilgili bölümlerde belirttiği ahlaki kurallar, bugünün araştırıcılarının tıp etiği ilkeleri diye ayrı olarak incelemeye çalıştığı konuların aynısı olup, değişen bir şey yoktur.
Bu bakımdan kendisini tıp etiğinin ve tıp tarihinin önde gelen en önemli ismi olarak kabul etmemiz mümkündür.
Her ne kadar tıp etiği ve tıbbi deontoloji ayrı iki bilim dalı ise de bunların birbirlerine yakınlıkları ve bağlantıları bulunmaktadır. Çünkü tıbbi deontoloji, hekim görevlerinden söz eder ve bilindiği gibi ahlaklı bir hekim de görevlerinin bilincinde olarak çalışır. Yani, örneğin; yararlılık ilkesine göre davranan bir hekim, hastasına karşı da yararlı olma ödevini yerine getirir.
Tıp etiği ilkeleri her zaman etik kararlarda tam ve kesin bir ölçüt olmayabilirler. Ancak bu kararlarda yol göstericilikleri vardır. Etik ilkeler tıbbi problemleri çözerler, etik değerleri belirlerler, tıbbi olgulardaki ikilemleri sonuca bağlarlar. Yine bilinmelidir ki Tıp Etiği İlkeleri iyi yönde değer ve kavramlar olarak insanların moral dünyasını ve güvenini, yani insanların ruh yapılarını güçlendirirler.
Bu bağlamda dünün görevleri olarak gördüğümüz doneler bugün karşımıza ilkeler olarak çıkmaktadır. Ancak gittikçe maddeleşen dünyada vicdan, empati, sempati gibi kavramların ne kadar değerli olduğu da şüpheli olup, kuramsal olarak anlatılan etik bilgilerin bir kulaktan girip öbür kulaktan çıktığı da iyi bilinen bir gerçektir.