Erkeğin kadına şiddet uygulamasının çok karmaşık bir nedeni olmalı ki, bugüne kadar bunun gerçek nedeni saptanarak önüne geçilemedi. Bu yüzden bugün yapılabilen, kadını koruma amacıyla erkeğin evden uzaklaştırılması ve tutuklanması gibi yaptırımlar oluyor. Ancak bunların erkek tarafından kadına geri dönüşü ise daha ağır bir şiddet ya da kadını öldürmekle sonuçlanıyor. Hatta bazen erkeğin çocuklarını, akrabalarını ve kendisini de öldürdüğü görülüyor
Evliliklerde erkek tarafından kadına yönelik şiddetin her türlüsü, aile birliğini zedeleyen ve sağlığını bozan etkisiyle önemli sorunların başında gelir. Bu olgunun üzerine odaklanıldığında, şiddete eğilimi olan erkeğin mesleği, eğitimi, statüsü ve toplum gözündeki konumu ne olursa olsun bu tür yüz kızartıcı bir suçla gündeme gelmeyi ve herkes tarafından ayıplanmayı onur meselesi yapmadığı görülüyor. En önemlisi de eşine verdiği fiziksel acı bir yana, etkisi hiçbir zaman yok olmayacak psikolojik travmanın farkında olduğu halde, bunu yok saymanın insani değerlerle bağdaşmayacağını dahi hiçe sayabiliyor. Demek ki bu utanılacak eylem, adı geçenlerin hepsinden daha ağır basıyor olmalı ki erkek her şeye karşın böyle davranabiliyor.
Erkeğin, kadına yönelik şiddet uygulamasında bazı çelişkiler olduğunu da fark edemediği görülmektedir. Erkek için annesi çok özeldir, değerlidir ve ona kimse bir şey söyleyemez. Ancak aynı erkek, çocuklarının değerlisi olan anneye, yani eşine şiddet uygularken bunları düşünemeyecek duruma gelebiliyor. Eşine şiddet yöneltirken kendisini dünyaya getiren, her şeyin üstünde tuttuğu annesinin de bir kadın olduğunu da unutabiliyor. Ayrıca çocuklarına örnek bir baba olarak onlara her şeyin en iyisini göstermesi gerekirken, kime ve neye karşı olursa olsun ilkel bir davranış olarak nitelendirilen şiddeti çocuklarının önünde, onların değerlisi annesine yöneltebiliyor. İşte tüm bunlara karşın erkek böyle bir davranış gösterebiliyorsa, kendisinin önüne geçemediği bir sorunla karşı karşıya olduğu bir gerçektir.
Erkeği tanımaya çalışmak
Bu durumda öncelikle erkeğin ele alınarak aile, anne ve çocuk, hatta baba adına uzman görüşleri, yazılanlar, konuşulanlar, düşünülenler ve gözlemler doğrultusunda erkeği tanımaya çalışmak yararlı olabilir. Bu yaklaşımın şiddeti affetme, erkeği haklı görerek savunma ve erkeğin yanında yer alma gibi bir amacı yoktur. Amaç sadece erkeği anlamak ve neden eşine şiddet uyguladığını öğrenmek, onu düşündürmek ve kendisinin çare bulmasını sağlamaktır. Hatta konuyu tartışmaya açmaktır.
Erkek çocuk, cinsiyeti gereği babasını rol model alması gerekirken, babasının iş saatleri, baba-oğul arası olması gereken ilişki süresini azaltmakta ve ikisi arasındaki etkileşimi kısıtlamaktadır. Böylece erkek çocuk annesinin doğruları, deneyimleri ve öğretileri doğrultusunda yetiştirilmektedir. Bu süreçte erkek çocuk, annesi tarafından dayatılan davranışlar edinir ve daha küçük yaşlarda erkek olma avantajı ile annesi başta olmak üzere, ablası ve kız kardeşi tarafından tüm hizmeti görülür. Bir bakıma kadına bağımlı hale gelir.
Büyüme sürecinde çocuğa sürekli telkin edilen kadın gibi davranmamasıdır. Bunun açılımı ise, erkek kadın gibi duygusal olamaz, duygularını açığa vuramaz ve ağlayamaz anlamına gelir. Çünkü ağlamak ve duygularını açıklamak zayıflık göstergesidir. Bu yüzden, duygularını hiç kimse bilmemelidir. Oysa bir erkeğin sevinç, mutluluk, öfke ve üzüntü gibi insani duyguları dışa vurmasının çok doğal ve sağlıklı olduğunu çocukluğunda öğrenmesi gerekir. Çocuk aynı zamanda ağladığında utanmamasını, üzüntüsünü açıklamazsa depresyon geçireceğini, öfkesini ve bunun nedenini paylaşmazsa bastırdığı öfke birikimi ile umulmadık bir zamanda şiddete başvurabileceğini bilmelidir. Aynı zamanda çocuk katı, tepkisiz ve duyarsız olmaktansa ince, nazik ve saygılı olmanın, empati kurabilmenin sağlıklı ve güvenli ilişkiler kurmada çok önemli olduğunu öğrenmelidir. Ancak çocuk, adı geçen konularda eksik ve yanlış bilgilendiğinden büyüdükten sonra kadını karşısında ağlarken gördüğünde, önce onun acısını hissederek empati kurduğu, daha sonra duygusallaştığı, yumuşadığını fark ettiğinde ise irkilerek agresifleştiği görülür. Bu tepkilerin, duygusal olmanın verdiği korkuyu bastırmaya çalışıyor olmasından kaynaklandığı söylenir.
Yapılan geriye dönük araştırmalar eşini, çocuğunu döven erkeklerin geçmişte babasından şiddet görmüş ya da babası tarafından annesinin ya da kardeşlerinin dövüldüğüne tanık olmuş, onları koruyamamanın çaresizliğini hissetmiş kişiler olduğunu gösteriyor. Bu kişilerden bazılarının, babaya duyduğu öfke ve çeşitli duygularla ileride hıncını başkalarından çıkarma eğilimi gösterdikleri düşünülüyor.
Erkeklerin, kendilerini güçsüz hissettikleri zaman da şiddete başvurdukları düşünülmektedir. Aslında erkeğin yaradılıştan getirdiği bazı özelliklerinin de buna katkıda bulunuyor olduğu düşünülebilir. Erkeğin kadından daha az konuştuğu, iletişimi çok konuşma yerine dokunarak kurma eğiliminde olduğu, erkeğe göre kadının detaycı anlatımıyla konuşmayı uzatmasının erkeği sıktığı söylenir. Gözlemler de söylenilenleri doğrulamaktadır. Bu gibi durumlarda, erkeğin farkına varmadan çenesiyle oynadığı ya da dişlerini sıkarak bunaldığını belli eden davranışlarda bulunması örneğinde olduğu gibi.
Yine araştırmalara göre, erkek konuşmayı sonlandırmak istediği zaman eşine “sus” dediğinde onu susturamazsa kendisini güçsüz duyumsadığı için şiddet uygulayabiliyor ve kendisini haklı gördüğü için de bundan hiç pişmanlık duymuyor. Hırsını eşinden alamadığında ise çocuklarına yöneliyor. Erkeğin bu davranışı annesi tarafından “sen erkeksin, güçlüsün” diyerek yetiştirilmiş çocuğun, büyüdüğünde güçsüz olduğunun farkına vararak iç çatışmasının dışa vurumu olarak yorumlanabilir. Gözlemlerde de erkeğe neden öyle davrandığı sorulduğunda yanıtlayamadığı için, konuşmak istemediğini söylemesi de yine aynı nedene bağlı olabilir. Ancak bazılarının ise inanılması güç yanıtlar verdiği görülmektedir. Karısını dövmediğini, sadece uyarmak için sırtına biraz vurduğunu, onun canını acıtmadığını, naz yapmak için ağladığını söylemektedir.
Şiddetin nedenlerini ataerkil ailelerde gelenek gibi olduğuna, kadına yakıştırılan işlevleri yerine getirmemesine, gelenekler, töreler, teamüller ve yasaların şiddete izin vermesine, polis ve yargının şiddeti yeterince önleyememesine ve cezalandırmamasına bağlayanlar da bulunmaktadır. Nedenler ne olursa olsun, önemli olan erkeğin eşine, çocuğuna ve kendisine verdiği zararın üzerinde durulması ve bunun sonlandırılması yoluna gidilmesidir.
Öneri
İnsanların utanılacak özelliklerini ve yüz kızartıcı eylemlerini sadece aynı durumda olanlarla paylaşmayı yeğledikleri bilinmektedir. Alkol ve uyuşturucu bağımlıların duygu, düşünce ve deneyimlerini paylaştıkları gibi. Eşine şiddet uygulayan erkeklerin de bu amaçla bir araya gelmeleri denenebilir.
Amerika’da çocuklarını periyodik olarak döven annelerle önerilen yaklaşım denenmiş ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Anneler bu sayede, baş edemediği stresle yavaş yavaş biriken öfke nedeniyle patlama noktası ve kendi durumu ile ilgili farkındalık kazanmış. Çocuğunu dövme noktasına geldiğinde grup üyelerinden birine, durumu düzelinceye kadar çocuğunu emanet etmiştir. Şiddet eğilimli erkekler arasında da böyle bir paylaşımın onların duygu, düşünce ve eylem nedenlerini açıkça ortaya dökmeleri ve kendilerini tanımamalarında yardımcı olabilir. Daha sonra rahat bir ortamda eşler arası sağlıklı paylaşımlar başlatılabilir diye düşünülmektedir.
Gelecek yazım, “Evlilikte kadına şiddet üçlüsünde çocuk” başlıklı yazımda buluşmak üzere.
2 yorum
Kadına yönelik şiddet; Erkeğin annesine saygı göstermesine karşın neden eşine veya sevgilisine bunu göstermez veya gösteremez! Ben burada konuyu bütünlemesi açısından tüm okuyucular için şiirsel bir Yaşar Kemal eseri olan “Yılanı Öldürseler” romanının okunmasını öneriyorum.
Elinize sağlık yine çok güzel bir yazı.
Teşekkürler