Türkiye’de felsefenin ne olduğuna ilişkin standart olabilecek verimli görüşler varsa da bunlar bireysel niteliklerini aşabilmiş görünmemektedirler. Bunun önemli bir nedeni, felsefenin Türk toplumunun pratik sorunlarını kavramsallaştırmakta zorlanabilmesidir. Başka önemli bir neden ise, toplumun felsefeyle –başka disiplinlerde de deneyimlendiği üzere- aktif bir etkileşime vakit bulamamasıdır. Felsefe uzmanlarının en büyük hayali daima tıpkı Fransız aydınlanmasının yaşandığı 18. yüzyıl Avrupası’ndaki gibi filozoflarla halk arasında ciddi entelektüel bir etkileşimin karşılıklı olarak yaşanabilmesidir. Bu durum sadece 18. yüzyılda ve Fransa’da yaşanmışa benzemektedir. Bunun ayrıntılarından da emin değilim. Eski Yunanistan’da, Roma’da, Ortaçağ İslâm’ında, modern Britanya ve çağdaş dönemde dünyanın genelinde felsefe ancak bazı seçkin düşünürler tarafından ve kendi aralarında icra edilmiştir. Bununla birlikte hemen her Batı ülkesinde ve hemen her çağda iş insanları, devletlerin yöneticileri ve okuryazar insanlar felsefe okumaktadırlar. Bu durum Asya ülkelerinde farklı ve İslâm toplumlarında daha farklı görünmektedir. Asya toplumlarında okumak halk arasında yaygın mıydı bilmiyorum, ama Ortaçağda İslâm’ın kent merkezlerinde okumak yaygın görünmektedir.
İslam felsefesinin evrensel felsefe içerisinde konuşlandırılabileceği ve İbn Sînâ’nın da ana akım filozofların bulunduğu tarihte konumlandırılabileceği bir kitap yazmak istedim ve yazdım. 2023 yılı Mayıs ayında merkezi İstanbul’da bulunan Mana Yayınlarından basılan kitabımın adı, “Ortaçağ İslâm Felsefesi ve Çağdaş Batı Felsefesi Analizinden Hareketle Yeniden İbn Sînâ” oldu. Bu kitapta felsefe, filozof ve İbn Sînâ’yı mümkün olabildiğince çağdaş ve günlük deneyimlere çağrılabilir nitelikte sunmaya çalıştım. E-kitap olarak yayınlanan kitabın içeriğine hem academia.edu sitesinden hem de researchgate sitesinden ücretsiz erişilebilmektedir. Linklerini şu şekilde paylaşabilirim: 1- Academia.edu: https://mersin.academia.edu/Muhammet%C3%96zdemir[1] 2- Researchgate: https://www.researchgate.net/profile/Muhammet-Oezdemir/research[2] Türkiye’deki felsefe okurlarının kitabın içeriğine ücretsiz erişebilmeleri için kitabımı e-kitap olarak yayınlayıp da onu internet ortamında paylaşma izni verdiği için Mana Yayınlarına ne kadar teşekkür etsem azdır.
Yeniden İbn Sînâ adlı kitabımın felsefe ve İslam felsefesi çalışmalarına getirdiği üç önemli katkı bulunmaktadır. Birincisi, felsefe ve filozof kavramlarını bütünüyle dönemsel ve coğrafi nitelikte tanımlamak yerine hem tarih ve coğrafya, hem de toplumsal gereksinimler bakımından farklılaşabilen şartlara eşölçüde uyum sağlayabilen bir tanım geliştirilmiştir. Buna göre felsefe, kavramlar ile olgusal deneyimler arasındaki anlam ilişkilerinin değerlendirildiği sistematik düşünce etkinlikleridir. Burada felsefenin işi kavramlarla deneyimler arasındaki anlam ilişkilerinin analizi olmaktadır. Filozof da bu işi üç farklı şekilde yapabilen insandır: Sistem filozofları, yorumcu filozoflar ve eleştirmen filozoflar. Hem tanım, hem de bu ayrım büyük ölçüde Aristoteles, Fârâbî, İbn Sînâ, Francis Bacon ve Charles Sanders Peirce’in değerlendirmelerine yaslanmaktadır. Söz konusu filozofların her birinin felsefe, filozof ve felsefe tarihiyle ilgili kendilerine özgü görüşleri bulunmaktadır. Sistemci, yorumcu ve eleştirmenlerin her biri için ayrı ayrı temsilcilerin belirlenmesinde özellikle Aristoteles, Fârâbî ve Bacon’ın yaklaşımlarından yararlandım. Bunların günümüze bağlanmasında ise Peirce’in yeni-nominalizmi ve deneyimciliği çok işime yaradı. İkinci katkı, İbn Sînâ felsefesinin, Amerikan pragmatizmi, Fransız postmodernizmi ve post-kolonyal literatür bakımından değerlendirilmesidir. Böylece İslam felsefesi ve İbn Sînâ’yı Batı’daki antropolojik, filolojik ve dini çalışmalar alanından kurtarıp genel felsefeye eklemlemeye uğraştım. Türkiye’de de İslam felsefesi ve İbn Sînâ maalesef büyük ölçüde kelâm ve din felsefesi tartışmalarına çekilerek bu iki alanla sınırlandırılmaktadır. Oysa kelâmın da din felsefesinin de çağdaş işlevleri oldukça kısıtlıdır. Her günkü yaşamda bu ikisinin karşılığı genel felsefeye kıyasla daha azdır. İbn Sînâ’nın Vâcibü’l-Vücûd (Zorunlu Varlık) kavramı merkezli metafiziğini insan evreninin soyutlandığı genel bir bağlama, hads (sezgi) epistemolojisini ise modern akılcılığa benzer bir tümdengelimci yaklaşımdan tümevarıma veya deneyimciliğe yol arama girişimi olarak işledim. İbn Sînâ araştırmaları açısından metafiziğin toplumsal davranışçı fiziksel evren içerisinde, sezginin de dünyevi deneyimler içerisinde kalınarak anlamlandırılması büyük ölçüde yenidir. Üçüncü katkı, İslam felsefesinin ve genel olarak felsefenin İlahiyat Fakülteleri ve İslâmî çevrelerdeki anlaşılma içeriğine dairdir. Bu muhitlerde felsefe meşru çerçevede metafizik olarak anlaşılabilmektedir. Bunun nedeni uzun yıllar İslam felsefesinin okutulmaması ve okutulduğunda da sınırlı bir çerçeveden ibaret gösterilmesidir. Fakat yeni İslam felsefesi araştırmacılarının bulguları artık bu sınırın aşılması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle Ortaçağdaki metafiziksel tartışmaların tekrarlanması yerine her günkü toplumsal deneyimlerin İslam felsefesinde tartışılabilmesinin önünü açmak üzere ben de sosyal davranışçı bir bilgi teorisini ve insanların yaşadıkları sosyal evrenin dolaylandığı bir metafizik veya varlık anlayışının daha yararlı olabileceği üzerinde durdum.
Bu üç katkı dışında Yeniden İbn Sînâ olabildiğince muhtasar bir görünümdedir. Çünkü filozofun yaşamı, eserleri, temel kavramları, etkileri ve etkilendikleri konusunda İngilizce ve Türkçe literatürde yazılmış kitaplar hayli kıymetli bilgiler içermektedirler. Her kitabın getirdiği yeniliklerin bir anlamlı ve ölçülü bir yüzdesi olmalıdır. Değişim hiçbir zaman kısa sürede %30’dan fazla seyredemez. Nitekim benim kitabımda değişim bu civardadır ve 2000’li yıllardan sonra İngilizce ve Türkçede birçok uzman tarafından yapılmış araştırmalar benim için cesaret verici bir zemin meydana getirmektedir. Araştırmacıların kolektif bir müzakere zeminine kavuşabildikleri, genel felsefenin İslam felsefesi ile daha fazla buluştuğu ve nihayet toplumun karşısına daha kapsamlı ve işlevleri daha somut ve belirgin bir programla çıkılabildiği takdirde Türkiye toplumu felsefe okumayı yeniden değerlendirebilir. Ben kitabımın bu uğurda yararlı ve verimli olmasını dilerim. Ayrıca ücretsiz okunabilen felsefi e-kitap olanaklarının artırılmasını da temenni ederim.
[1]https://www.academia.edu/107304718/Orta%C3%A7a%C4%9F_%C4%B0sl%C3%A2m_Felsefesi_ve_%C3%87a%C4%9Fda%C5%9F_Bat%C4%B1_Felsefesi_Analizinden_Hareketle_YEN%C4%B0DEN_%C4%B0BN_S%C3%8EN%C3%82
[2]https://www.researchgate.net/publication/374223599_Ortacag_Islam_Felsefesi_ve_Cagdas_Bati_Felsefesi_Analizinden_Hareketle_YENIDEN_IBN_SINA