Eylül geldi! Güzün o muhteşem sarıdan kahverengiye rengarenk tonlarında doğanın ışıltısı geliyor ilkin akla… Doğa sonbaharı yaşamaya başlarken, öte yanda ise okul döneminin baharı, ülkemin çoğunluğu gençlerden oluşan doğası bir heyecanla hazırlık yapıyor öğretim dönemine.
23 Yeni üniversitenin kurulması Türkiye gibi bir ülke için herhalde gereklidir! Üniversite kapısında bekleyen bu kadar gencimizin olması yeni üniversiteleri gerekli kılıyor olmalı. Elbette üniversitenin kurulduğu kente katkıları da tartışılamaz. Bazı illerin üniversite kurulduktan sonraki gelişimi parmak ısırtır türden. Öte yandan vakıf üniversiteleri de kurulmakta ve hakkını teslim etmek gerek, oldukça da verimli çalışmalar yapmaktalar. Bu kadar üniversite demek o kadar öğretim üyesi demek. Mevcut üniversitelerde yeterli sayı ve nitelikte öğretim üyesi var mı? Ben olmadığı kanaatindeyim. Kim kimi eğitecek? Bazı üniversitelerin evrensel olmaktan çok bölgesel olduğunu da gözlemek zor değil.
Her yeni üniversiteye yeni sorunlar yumağı olarak bakıyorum. Belki de yeni üniversitelerden daha çok, iyi planlanmış yüksekokullara gereksinme duymaktayız. Bir zamanlar YÖK bir stratejik plan hazırlatmıştı ve gerçekten etkileyiciydi. Ama her nedense rafa kaldırıldı. Oysa zaman geçiyor, bu ülkenin kaybedecek zamanı kalmadı. “Eğitim gerek!” sloganını o kadar çok tekrarladık ki, doğru ve gerçeklik payı yüzde yüz olan bir temel gereksinme anlamsız ve etkisiz bir hal almaya başladı. Gerçekten eğitim gerekli. Ama nasıl bir eğitim? Gelişmeye, özgür düşünceye ve yaratıcılığa izin veren, destekleyen bir eğitim sistemine ihtiyaç duymuyor muyuz? Eğitimin, özellikle de üniversite eğitiminin özgür düşünen ve düşündüren insanlarla olacağını biliyor olmalıyız. Neden bizim ülkemizde hayata geçirilebilir buluş sayısı az? Neden bizim insanımız başka ülkelere gittiği zaman üretken de burada değil? Neden biz hala rektör seçimleri ile zaman kaybediyoruz? Gerçek sorunumuz seçim ya da atama mı yoksa yetkiler ve yasa mı? Neden demokrasiyi, bireyi öne çıkaran, azınlıkların da haklarının korunduğu sistem olmak yerine salt seçim hakkı olarak görüyoruz? Neden YÖK’ ü yeteri kadar tartışmıyoruz? Neden nitelikli bilimer yetiştiremiyoruz? Farkındayım çok fazla “neden” içeren cümle kurdum, ama kurmak gerekmiyor mu?
2008-2009 eğitim yılından başlayarak tıp fakültelerinin öğrenci kontenjanları artırıldı; çünkü Devlet Planlama Teşkilatı hekime gereksinme duyulduğunu bildirdi! Öğrenci alalım almaya da; iyi yetişecekler mi? Yeterli sayıda öğretim üyesi var mı? Hekimlerin iş güçleri nerelere harcanıyor? Hangi gereksiz işleri yapmak zorunda bırakılıyorlar? Bunları tespit ettik mi? Yardımcı personel ihtiyacı karşılandı mı? Yeteri kadar hemşire, teknisyen ve diğer elemanlar var mı? Yoksa üniversitedeki öğretim üyesi gibi diğer yerlerde çalışan hekimler de her işe koşmak zorunda mı kalıyorlar? Kendi gelişimleri için harcayacakları zaman acaba bu kaosa feda mı ediliyor? Konuşmazsak olmaz! Ama boş konuşmak da olmaz! Gereksinmeler ve aksaklıklar artık dürüstçe konuşulmalı, üniversitelerin özgür ve özgün olmaları gerekliliği başta olmak üzere sorunları tartışmalıyız diye düşünüyorum. Sorunlara çözümcü yaklaşımlar sunmak yolunda herkesin adım atması gerekli değil mi? Yeni bir öğretim yılında geleceğimizin ancak daha eğitimli ve bilgili insanlarca yapılandırılması bizi mutlu ve refah içinde bir toplum haline getirebilir. Bu yolda yapılacak o kadar çok iş var ki! Artık herkesin elinden geleni yapma zamanıdır, daha da geç olmadan. Yeni öğretim ve eğitim yılında herkesi saygıyla selamlıyorum.