Türk halk bilgesi Nasrettin Hoca (1208-1284)’ya sormuşlar bu insanların her biri neden farklı yönlere gitmektedir diye. Hoca’nın cevabı çok net olmuş: “Dünya’nın terazisi bozulmasın diye”. Bu söz aslında bugünkü yazımızın teması.
Evrene ve dünyaya baktığımızda gördüğümüz farklılıklar yalnızca var olan mükemmelliğin bir belirtisi değil, aynı zamanda müthiş bir dengenin de göstergesidir. Var olan bu mükemmellik ve denge, başta insan olmak üzere her türlü canlı için, tekdüzeliğin getirdiği sıkıcılığı ortadan kaldıran bir sebeptir. Kutuplarda üşümek, çöllerde kum denizinde yürümek, akarsuların serinliğinde ferahlamak, ağaç gölgesinde dinlenmek, yüksek tepelerden engin ovayı seyretmek ya da alçak düzlüklerden haşmetli dağları seyretmek gibi.
İnsanlar arasındaki farklılıklar ise bir yandan insanların birbirlerini anlamalarını, birbirlerine saygı duymalarını gerektirirken (ki burada bir zorunluluk vardır), diğer yandan da insanların birbirlerine olan hayranlıklarını artırarak birbirine benzeme isteklerinin doğmasına (ki burada özgür irade söz konusudur) yol açarlar. İnsanın diğer bir insanda bulunan olumlu özellikleri almak istemesi ayrı şeydir, diğer insanı taklit etmesi ayrı şeydir. Birincisi beklenen, arzu edilen ve takdir edilen bir davranış olarak kabul görürken ikincisi, yani diğer insanın taklit edilmesi, hiçbir zaman kabul görmez.
Felsefi bir bakış içerisinde evren, dünya ve insan için geçerli olan düşüncelerin, sistemler için de geçerli olması beklenir. Bu sözden hareketle, sistemler arasındaki farklılıklar da olumluluk olarak kabul edilmelidir. Sistemler de diğer sistemlerin iyi yönlerini kendi bünyelerine uydurmalı, ancak diğer sistemi olduğu gibi taklit etmemelidir. Aksi takdirde doku uyuşmazlığı görülmesi riski çok fazlalaşır.
Bu düşüncelere dayanarak bir ülkedeki sağlık sisteminin oluşturulmasında, doğal olarak, başarılı olduğu objektif verilerle ortaya konmuş sistemlerden yararlanmak gereklidir, ama; sistem tamamen taklit ediliyorsa daha güncel bir deyimle “çakma” haline getiriliyorsa yanlış yapılıyor demektir. Bir ülkede tıp fakültelerinin hepsi birbirine benziyorsa, hekimler aynı şekilde yetiştiriliyorsa, hekimliğin sanat yönü ortadan kalkıyorsa, hastanelerin hepsi birbirine benziyorsa sağlıkta dönüşüm tekdüzeliğe gidiyor demektir. Bu ise Nasrettin Hoca’nın dediği gibi dengeyi bozar.
Ünlü filozof Descartes (1596-1650) şöyle diyor “Yeni bir felsefe, yıkmak iddiasında olduğu bir felsefenin yerini, ancak yıkıntıları kendi inşaatında malzeme olarak kullandığı takdirde alabilir.”