Şu covid, başımızın belası belası, bakın nelere de sebep oluyor! Sokağa çıkma yasağı geldiğinden beri millet nasıl davranacak, vaktini neyle geçirecek, bilmekten öte şaşırdı kaldı. İşyerleri birer ikişer kapandı, işi olan da olmayan da işsiz şimdi. Gündüzleri işleri nedeniyle hiç evde vakit geçirmemiş olanlar bile şaşırdı kaldı bu işe. Çünkü yaşamı boyunca hiç böyle bir uygulamaya maruz kalmamıştı da ondan. Herkes evde nasıl zaman geçiririm diye habire kafa patlatmaya başladı.
Eskiden olduğu gibi okuyanlar, şimdi de okuyorlar. Okumak kolay; açarsın bir kitabı, gazeteyi, internette yazılanlara, gazetelere bakarsın. Tanıdık sitelerde gezinirsin. Yeni çıkmış kitapları da yine internetten alırsın. Kargoyla kapına kadar getirip bırakırlar.
Hani zaman darlığından, çoktandır bıraktığın el mahareti işlerin vardı. Onları hayal ve hatıralardan çıkarıp, birer ikişer yapmaya başlarsın. Depoya kaldırdığın o emektar aletlerini çıkarırsın. Kimi resminin, kimi enstrümanının başına geçer, müzik yapar. Hanımların örgü, dantel, biçki, dikiş, makreme, kırk yama vs. gibi uğraşıları var. Erkekler de ufak tefek tamiratlar, oymacılık, marangozluk işleri varken bir de bakmışsın ayakkabı tamirine başlamışsın. Bahçesi olanlar bahçelerinde, olmayanlar balkonlarında saksılara bir şeyler ekip biçmeye çalışıyorlar.
Herkesin el mahareti var mı? Peki olmayanlar ne yapacak? Ya benim gibi yazı yazacak, ya da açıp sabahtan akşama TV seyredecek. Bir film şirketine abone olursun, sonra gel keyfim gel. Bizim çocuklar bizi de alıştırdılar; bol bol dizi, belgesel, film izliyoruz.
“Hocam, hani feryadın nerede?”, diye soran arkadaşlara söylüyorum, işte benim feryadım burada! Netflix’te çok sayıda yabancı yerli dizi ve film var. Türkçe seslendirilmiş olanları izliyorum. Bazılarının başında 13, 18 yaşından büyükler, argo, küfür vs. diye uyarıları da koymayı ihmal etmemişler. İçlerinde inanılmaz sinkaflı küfürler var. Burada yazmaya benim terbiyem izin vermiyor. Türkçeye seslendirenler yine içimizden birileri. Hiç utanmıyorlar mı acaba? Utansalar o galiz küfürleri, açık saçık sözleri söylemezlerdi gerçi. Sadece parasını alıp oturuyorlar mı? Parayı veren düdüğü çalıyor. Toplumumuzu zehirlemeye devam ediyor.
Bana, “bunları biz de biliyoruz, sen de oturup izleme arkadaş” da diyebilirsiniz. Çok meşhur olmuş bir yapım, dizi ya da bir film. Kenarından kıyısından da olsa bakıyorsunuz. Ama hepsinde de mi böyle konuşurlar, işte ben de buna şaşıyorum. Artık dizi ve filmlerin içeriklerini, bizim toplumumuza ters olan yanlarını, burada saymaya başlamadım. Benim derdim en önce, şu filmlerdeki açık saçık konuşmalar ve uluorta sarf edilen küfürlerle. Bunlar sadece benim derdim değil, sizin de derdiniz olsun diyorum.
Biz yetişkinler sadece kendimizi değil, çocuk ve gençlerimizi de düşünmek zorundayız. Onlar bizim geleceğimiz. Onlar, çok da akıllılar üstelik. Merak ettiklerinde eğer isterlerse yaşları küçük olsa bile ileri yaş filmlerine, bizlerden çok daha kolay ulaşabiliyorlar.
Allah aşkına, bir ben mi duyarlıyım yahu! Tepem attı bir kere. Ülkemizde, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) diye bir kuruluşumuz yok mu? Oradakiler uyuyor mu? Ne iş yapar bu arkadaşlar?! Birileri, toplumuzun altını oymaya çalışıyor. Hem de içimizden birileri, uzaklardakiler değil, bizim sanatçılarımız. Filmlerin Türkçesini seslendirenler, ben de sorarım onlara, “siz yaşantınızda da böyle uluorta küfürlü mü konuşuyorsunuz, topluma böyle mi güzel mesajlar veriyorsunuz?” Evde, sokakta, çocuklarınızla, arkadaşlarınızla böyle mi konuşuyorsunuz? Eğer öyleyse, yuh olsun sizlere!
Benim derdim de bu arkadaşlar. Lütfen her kanaldan RTÜK’e ulaşıp, bireysel ve toplumsal derdimizi anlatalım. Onları uyandırıp ikaz edelim.
Bu ülke sahipsiz değil, sen ben yok, biz hepimiz varız. Haydi, cesaret arkadaşlar!