Fikir aslında kişinin kendisine ait, en özgür olabildiği düşünme gücüdür ve insanlar doğru yanlış olduğuna bakmaksızın fikir ürettikleri için kendilerini önemli hissederler. Sonuçlanmayan fikirler ve gerçekleşmeyen düşünceler olsa bile kazanılan bu özgürlük her insanı farklı kılar. Fikrin özgür ifadesi “bence” diye başlayan cümlelerle konuşma sanatına döner ve karşıdaki insanların farklılığını kabul etmeyi, fikirlerine saygıyı beraberinde getirir. Düşünce eğer ifade hürriyeti verilmezse kafeste ki bir kuş gibidir. Sürekli çırpınıp durur kafesinde, dışarı çıkamadığı için bir süre sonra o kadar yorulur ve umudu tükenir ki artık hareket edemez hale gelir. İfade edilemeyen düşünceler ise yok olmaya mahkûmdur. Bu durum insanı yokluk ve değersizlik gibi karanlık duygulara götürür. Düşüncelerin sönmesi ile bu karanlık dünyada kölelik başlar ve beden de tutsak olur. Önce baskı ile yapılan bu susturma daha sonra gönüllü köleliğe dönebilir. Düşüncelerin bastırılmaya çalışıldığı dönemler ifade hürriyetinin olmadığı dönemlerdir. Bu baskılara maruz kalan insanlar ve toplumlarda da sağlık, huzur ve mutluluk en az bulunur.
Sağlıklı toplumlar sağlıklı bireylerle oluşur. Sağlık sadece bedensel ve ruhsal iyilik hali değil, aynı zamanda insanın kendini mutlu hissettiği bir toplum hayatı yaşaması da demektir. Fikir ve ifade özgürlüğü bu mutluluğu sağlayacak kritik araçlardan birisidir. Düşüncenin ifadesi önünde toplumsal, yönetimsel ve bireysel birçok engeller olabilmektedir. Fikir ve ifade özgürlüğünün önüne konan engeller, fiziksel, sosyolojik ve psikolojik birçok problemin de sebebi olabilir. Stres, kaygı, içe kapanma, panik atak, depresyon gibi psikolojik problemlerin yanında, uyku bozuklukları, mide ağrıları, ishal, kabızlık, cinsel problemler gibi fiziksel problemler fikir ve ifade özgürlüğü elinden alınan bireylerde dışa vurum olarak yansıyan belirtiler arasında yer alır. Sosyolojik olarak ise, sorgulamayı bırakan, üretime katkıda bulunmayan, gelecekten beklentisi olmayan insanların sayısının artmasına bağlı, geri kalmış toplumsal bir yapının ortaya çıkmasıdır. Oysa; fikri hür vicdanı hür insanlardır bir ülkenin umudu. Toplumun fikrine, toplumun vicdanına, toplumun irfanına değil; kendi benimsediği fikre, kendi geliştirdiği vicdana, kendi ürettiği irfana sahip olmak. … yani bir nevi zamanının ötesinde olmak lazım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Düşünmeyen beyinler, düşüncesizlere esir olmaktan öteye gidemezler.”
1.253
önceki yazı