Güneşli bir gün Sarayburnu’na gitmiş, boğazın güzel rüzgarının ve tarihi dokunun, doğal güzelliğin keyfini almak isterken minik bir kedi gördüm; çişini yaptı, ayağıyla ittirdiği kumla çişini kapattı, gitti. Birkaç metre öteden itibaren atletli göbekli abiler piknik yapıyorlar, bazı cesurlar (!) denize giriyorlardı. Çöp varili dolmasa da etrafı poşetler ve pet şişelerle dolu idi. Çimenlerin üstüne de poşet ve pet şişeler yayılmıştı.
İnsanoğlu doğayı hem işgal ediyor hem de kirletiyor. Kedicik etrafı kirletmemek için gerekeni yapıyordu çünkü Yaratıcı, “temizlik yani islami deyişle taharet özelliğini” fıtratımıza koymuştu. Bakara suresi 30. ayette insanı “yeryüzünde halifesi olarak yarattığını” bildiriyordu. Ondan temiz ve merhametli olmasını istiyordu.
Yunan ve Roma mitolojisinde tıp tanrısı Asklepios’un iki oğlu olduğu yazılıdır: Bu iki erkek çocuk, nekahet devri tanrısı Telesphorus ve cerrahların tanrısı Makhaon’dur. Telesphorus, gençlik enerjisini ve iyileşme gücünü sembolize eder. En önemli tapınağı Bergama’daki Asklepion kutsalındadır ve daire şeklindeki bu yapı, nekahet devresindeki hastalar için ümit kaynağıydı. Asklepios’un oğulları pek fazla anılmamasına karşın kızları Panaceia ve Hygeia efsanevi nitelikleriyle bilinirler. Asklepios sanatını, kızı Hygieia ve Asklepiades’nın sıkı bir lonca düzeni içinde birleşen hekimler aracılığıyla ilk çağ sonuna dek sürdürmüştür. Sağlık ve temizlik tanrıçası, Hygieia (Ὑγιεία) veya Hygeia (Ὑγεία) olarak geçmektedir. Babasının iyileştirme temalı mitolojik görevini Hygieia sağlığın korunması temalı olarak gerçekleştirmektedir. Asklepios’un en önemli kızı ve yardımcısıdır. Hygieia yalnız hasta insanlara değil hayvanlara da bakar, dertlerine deva olurdu.
Hygeia genelde hastalıkları önleyen kişidir ve çoğunlukla babası, şifa verici Asklepios ile birlikte gösterilir. Bu durum ise, Yunanlıların hastalıkların önlenmesini, tedavisi kadar önemli gördüklerini ifade eder. Sebebi ise gayet basit: o tarihlerde, sağlığı kaybettikten sonra tekrar geri kazanmak günümüze oranla çok daha güç olduğundan, fizik ve psikolojik sağlığı kaybetmemek daha fazla önem kazanıyordu.
Hitit, İyon-Helen ve Roma çağlarında Anadolu’da temizlik kavramının ve uygulamaların evrimleşmesinin ilk aşaması inançlara dayalı olarak yapılan kişisel temizlik uygulamaları, ikinci aşaması rasyonel düşünceye dayanan kişisel, çevresel ve tıbbi temizlik uygulamaları, üçüncü aşaması merkezi otoritenin kontrolünde kişisel, çevresel ve tıbbi temizlik uygulamalarının yanı sıra temizlikle ilgili mimari altyapının kurulması ile karakterizedir.
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını takiben 3 Mayıs 1920 tarihinde 3 sayılı kanun ile kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanı sonrası Sağlık Bakanı olan Dr. Refik Saydam 1937 yılına kadar süren bakanlığı süresince, ülkemizin sağlık hizmetlerinin kuruluşunda ve gelişmesinde büyük katkılar sağlamıştır. Refik Saydam döneminde yürütülen sağlık politikalarında en önemli ilkelerden biri “Koruyucu hekimliğin” merkezi yönetime, tedavi edici hekimliğin ise yerel yönetimlere bırakılmasıydı ve sıtma, frengi, trahom, verem, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele programlarının başlatılmasıydı. Bu ilkeler ışığında, yasal düzenlemelerle koruyucu hekimlik kavramı geliştirilmiştir. 1946’dan itibaren Milli Sağlık Planı’nda köy ve köylülerimizi sağlık teşkilatına kavuşturma ilkesi çerçevesinde, her 40 köy için 10 yataklı bir sağlık merkezi kurularak tedavi edici hekimlikle koruyucu sağlık hizmetlerinin birlikte verilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. 2003’den itibaren aile hekimliği uygulamasıyla, koruyucu hekimliğin yaygınlaştırılması ve artırılmasında önemli adımlar atılmıştır.
Allah, “yeryüzündeki halifesi” insandan çevre, beden ve ruh temizliği istemiştir. Tüm semavi dinlerde ve son olarak Kuran-ı Kerim ile ibadet öncesi de temizliği şart koşmuştur. İslam peygamberinin yaşantısı ile örnek olduğu Müslümanlar,islamın ilk yüzyıllarında Endülüs’ten Semerkant’a camiileri ve sokakları çeşme ve sebiller ile donatmıştır. Su kemerleri ile kentlere su getirilmiştir. Yüzlerce yıldır suyu, toprağı koruyan ve hatta kutsayan, sokak hayvanlarını ve kuşlarını bile unutmayan Anadolu insanı vardı. Sanayi devrimi yurdumuza geç geldiği için mi? Yoksa Anadolu erenlerinin yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmesi mi? Ya da sevimsiz bir duygu tüketim kültürünün gecikmesi mi? Ne koruyordu bilmem. Bir şeyler oldu; son 25-30 yılda hızlı bir kirletme safhasına girdik.
Benim çocukluğumda kapanla yakalanan fareyi bile ölmesin diye götürüp uzaklara atan Fatma teyzem, yolda kimsenin ayağına taş değmesin diye en küçük taşları bile kenara atan komşu dede gitti. Yeni gelen eli cep telefonlu nesil çevreyi değil sermayeyi, canlılara merhameti değil haz duygusunu ön plana aldı. Şehirler yatay ve dikey olarak büyüdü ama kirli bir büyüme oldu.
2015 yazıydı, önce Ayder yaylası ve sonrasında Batum’a gittiğimde şaşkınlık içinde kaldım. Ayder’deki çirkin binalar ve pet şişe taşıyan dereler beni üzerken, Batum’da kocaman botanik parkları ve en yoksun yerleşim bölgelerinde bile tertemiz sokaklar gördüm. Viyana veya diğer kentleri hiç saymayacağım. Üç dört yıl önce yakınlarımla Sultan Ahmet Camii’yi ziyaret ettik, çınarın altında dinlenirken oradaki ziyaretçilerden bir kadın 4-5 yaşlarındaki oğlunun çişini hemen merdivenlerin önüne yaptırdı. Gelen güvenlik görevlisi uyardı ve 20-30 metre ilerideki tuvaleti gösterdiğinde anne “ne olacak canım, çocuk” dedi. İşte orada umudum bitti. Bu çocuk için artık temizlik kavramı olamayacaktı. Ayasofya’nın camii olarak açılışına gelenler Covid-19 pandemi günlerinde Sultan Ahmet meydanına hatıra (!) olarak bol miktarda poşet, pet şişe ve kâğıt atıkları bırakarak ayrıldılar. Savaşların, talanların mazlumu Ayasofya, koca imparatorlukların şahidi Ayasofya, Büyük Türk Sultanı Fatih’in ödülü ve vakfiyesi Ayasofya, bu insanların ardından ne kadar üzgün bakmıştır, komşusu Sultan Ahmet Camii ile birlikte.
Kaynaklar
Şükran SEVİMLİ, ANADOLU UYGARLIKLARINDA TEMİZLİK KAVRAMI VE UYGULAMALARININ EVRİMİ- TEZ- 2005
Ahmet GİRGİN, FELSEFE TAŞI DÜŞÜNCE PLATFORMU 2015
T.C. Sağlık Bakanlığı