Dünyanın günümüzdeki en büyük kitle sporu: Futbol. Sevilen ve zevkle izlenen bir etkinlik olduğu belli. Bu yıl Katar’da Dünya Kupasının düzenlenmesi, futbolun geleceğinin nelere gebe olacağının işaretlerini veriyor mu? Bunu yaşayanlar görecek.
Fas ve Arjantin’in yarı finale yükselmesi, gelişmekte olan ülkelerin/üçüncü dünya ülkelerinin futbolla gelişeceklerini savunmak bilimsel bir temele oturmaz. Arjantin’in geçmişinde futbolda başarı hikayesine rastlanır; ancak Fas’ın başarı hikayesi yok.
Nereye varmak istiyorum?
Futbolun bilimle, sanatla ve dinle ilişkisi ne olabilir?
İlkokuldan beri en sevdiğim ‘oyun’futboldu.
İlkokulda yama topuyla başladığımız futbol oyunu, köye ilk futbol topunu tanıştırdığım arkadaşlarımla pazar günleri 7-8 saat futbol oynayarak devam ettirilmişti. Ortaokulda Fenerbahçe’nin ünlü futbolcusu Lefter Küçükandonyadis bütün Fenerbahçe’li gençlerin ’idol’üydü. Lefter için şehir efsanesi haline dönüşen ‘kornerden gol atan ‘futbolcu’ kültürü, biz gençlerin kornerden gol atacağım diye Pazar günleri 7-8 saat denemek hevesinde oluşumuz ve bir türlü gerçekleştiremeyişimiz,
Eğitimimizi ve zamanımızı nasıl harcattığının en çarpıcı örneği olmuştur.
Bu durumun Lefter’in başarılarını ve misyonunu sorgulamakla ilişkisi yoktur. Futbolun bilimle ilişkisinin hangi boyutta olduğunu gösterme adına önemlidir.
Futbol oyun olarak sevimlidir.
Rakibini yenme adına zevklidir.
Trabzonsporlu(her taraftar özgürdür) olarak gurur vericidir.
Şampiyon olarak coşku doludur.
Taraftar olarak hareket kaynağıdır.
Sanat olarak tasarım yüklüdür.
Din olarak ‘sorunlu’dur.
Bilim olarak ‘ilkesel’dir.
Doğal Dünya Düzeni penceresinden değerlendirdiğimizde, futbolcuların sosyal bilim boyutuyla;
Bir sosyal mücadele örneği sergileyen takım arkadaşlarının birbirini yönetir tarzda ilişki ağını oluşturmaları, fizik bilimleri boyutuyla;
Kurallar, ilkeler çerçevesinde performans sergilemeleri ve biyolojik bilimler boyutunda; ruh ve beden bütünlüğünü dengelemeleri
Yaşanan bir durumdur.
Bilim ve sanat ‘pozitif bilim’in dinamikleridir.
Ne var ki kuantum fiziği kapsamında pozitif bilimin de sorgulanmaya başlandığı; bilinen bir gerçektir.
Din’in evrensel ilkeleri ile bütünleşmedikçe Evrensel medeniyete katkı veremez.
Katar’ın organizatör pozisyonunda olması, emperyalist kültüre destek olmasıyla İslâma destek olmasının ters orantılı olarak gelişeceği, kapitalist medeniyetin bir beklentisi olarak düşünülmelidir.
Yolumuz aydınlık olsun.
2 yorum
Yorumların konunun tam içinde olarak yapılmış olmasını umardım. Spor bilimin bütün boyutlarıyla ilgilidir. zira 100 metre koşusunda dereceler incelendiğinde birinci ile ikinci arasında 1 salise yani saniyenin yüzde biri kadar mesafe olduğu görülür. O bir saniyeyi lehine çeviren sporcunun ülkesinin bayrağı gönderin en tepesinde dalgalanır ve ulusal marşı çalınır tün dünya milletlerinin saygı duruşu durması ile birlikte. işte o 1 saliseleri hesap edip lehine çevirebilmek için daha çok bilimsel araştırma ve çalışma yapan ülkeler skoru lehine çevirebilir. Motivasyon incelendiğinde motivasyonun modivlerden oluştuğu görülür. Modivler ise dini motivler, milli modivleri, maddi modivler vb şeklinde sıralanabilir. Bir çok ülkenin sporcusu dini motivlerler modive olmaktadır.
Spor kitlesel özellikler taşır ve futbol en fazla kitleyi etkileyen spor dallarının başında gelir. Spor performansa ve yarışmacılığa dayalı bir eylemdir ve bunları geliştirebilmek için sporun bilim temelinde yapılması gerekmektedir. Bilim sorgulamayı gerektirir. Bu nedenle yeri gelir Newton, yeri gelir Einsten’ın bilimsel teorileri yanlışlanabilir. Bu durum bilim var oldukça devam edecektir. Ancak sportif başarı için gereken psikolojik faktörlerin motivasyonunun ne olduğu her toplum için farklı olabilir. Din veya milliyet başarının kriteri olmamıştır ve olmayacaktır. Ayrıca rasyonellik ve pragmatiklik kapitalist ekonominin hakim olduğu bu dünyada kitleleri etkileyen her faaliyetten maksimum kazanç sağlamayı amaç edinmektedir. Bunun da din ile ilişkisinin olmadığını görmekteyiz ve görmeye devam edeceğiz.