Resmi kurumlarda inşaatlar hiç bitmez. Aslında, işlerin doğal bir parçasıdır inşaatlar. Hatta pek çok kurumda ‘inşaat daire başkanlıkları’ bile vardır. Daire başkanlığı olur da, bu işleri yapacaklar yok mudur? Elbette vardır. Her kurumun, siz deyin resmi, ben diyeyim gayri resmi, belirli müteahhitlik firmaları hep vardır. Tüm işleri de, zaten onlar yaparlar.
Planlamayı zamanın yönetimleri yapar. Sonrasında, yapılacak işlerin bir fizibilitesi çıkarılır. İnşaatın kaç kat olacağı, odası, koridoru vs. de, iş bu firmalar tarafından yapılarak önünüze seçenekleriyle birlikte konulur.
On kat olursa şu kadar, sekiz kat olursa şu kadar denilerek, hesabı kitabı yapılır. Ancak, çoğunlukla evdeki hesaplar çarşıya uymadığından, siz üç milyon gidecek diye hesap edersiniz, bir de bakmışsınız on üç gidivermiş.
Her zaman, işler daha fazlasına mal olur. Ben şimdiye kadar üç denilip, daha azına mal olanını görmedim. Neyse bu iş teknik, iş detaylarını bilemeyiz.
Konumuz garaj inşaatı. Efendim, bizde bundan on yıl kadar önce, çalışanlar için çok katlı otopark inşaatı başladı. Altları kullanım alanı, orta katları garaj, en üst katları dersane, büro vs. olarak kullanılıyor. Sizin anlayacağınız çok katlı, çok amaçlı, çok kullanımlı bir ucube. Altını üstünü ısıtıyoruz. Ortasının, yani garaj katlarının her bir yerleri açık, püfür püfür. Sabah derse gidersiniz. Ortalık buzdolabı gibi, palto ile otursanız yeridir. Hatta, üşütür, hasta bile olursunuz.
İşte burada, bu inşaatta, işler bir türlü bitmedi bitirilemedi. Arabalar geçsin denilerek bazı yerlere kolon konulmadığı sonradan fark edilmiş olsa gerek, birden binaya yıllar geçtikten sonra, kolon ilaveleri yapıldı. Acemi sürücüler arabalarını iş bu kolonlara çarptılar.
Aylardan nisan, binanın çatısının birden söküldüğünü izledik. Nisan bu, yağmuru hiç biter mi, yağdı da yağdı. Her yağmur yağdığında, çatıdan binayı yağmur suları bastı. Oradaki eğitimler başka yerlere kaydırıldı.
Şimdilerde, binanın üzerine çelik konstrüksiyonla, şapka gibi yeni bir bina daha geçiriliyor. Duyumlarımız, yeni oluşturulacak olan mekânların yemekhane olarak planlandığı.
Binanın yanında devasa bir vinç. Ayrıca bir yanına, yerden en üste kadar uzanan muhtemelen on iki katlı asansör inşaatları vs. vs. Dile kolay, on yıldır bir türlü bitirilemeyen bir heyüla inşaat. Tıpkı pehlivan tefrikası gibi, bitmek bilmiyor, uzadıkça uzuyor. Şimdi binanın yanlarına, fore kazık gibi şeyler çakıyorlar. “İyi de, bina sağlam değil miydi be?” diye soruyor görenler.
2002’de, zamanın rektörü iyi niyetle başlatmış. O gitmiş, bir başkası rektör olmuş. Yıllar geçmiş, onun da görev süresi dolmuş. İnşaatın otoparkı ve birkaç katı törenlerle kullanıma açılmış. Diğer yerler ise hâlâ inşaat halinde. Orası burası, hatta merdivenlerin kimi açık kimi kapalı. Anlayacağınız, bina böyle yarım haliyle hizmete açılmış. Eski rektör yeniden göreve gelmiş, duran inşaat yeniden hız kazanmış ama, nedense bir türlü bitmek bilmemiş, bitirilememiş.
Orada ne zaman dersim olacak olsa, içimi bir ürperti kaplar. Soğuk oluşundan mıdır, sağlamlığından şüphe ettiğimden midir, yoksa bir türlü bitemediğinden midir nedir bilemem.
Otopark ilk açıldığında, ilgilenen öğretim üyeleri, gidip kendilerine uygun yerleri peylediler. Herkesin arabasının plaka numarası, park edeceği özel alana usulünce çakıldı. Ne de olsa hoca hocadır. Hocalar özel yerlere, asistanlar ise üst katlardaki genel yerlere park etsinler diye. Ayıptır söylemesi, naçizane benim de orada böyle bir yerim var. Var da, ben hiç kullanmam. Çok sıkışmadıkça, ne giderim ne de park ederim. O binadan da, otoparkından da soğumuşum bir kere İşte böyledir bizde garaj inşaatları. Bitse de bir kurtulsak. Önümüzü görüp de, asıl ihtiyacımız olanlara, yeni projelere, yeni inşaatlara başlasak.
Bu işler, insanın ömrünü yer ömrünü. İki rektör, dört dekan görmüş, şimdi beşincisi görevde. Bitirmek kime kısmet olacak bakalım, yaşarsak göreceğiz. Haydi hayırlısı.
15
önceki yazı