Çocukluk dönemi sevginin, berraklığın, sevincin, mutluluğun, güzelliğin bambaşka yaşandığı bir dönemdir. Çocuk , fıtri olarak günahsız, önyargısız, sadece iyiliklerle, güzel düşüncelerle donanmış bir varlıktır. Çocuk, İslam peyğamberin ‘Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar’ buyurarak işaret ettiği ve İslam fıtratı üzerinde doğup ancak ergenlik yaşlarında ailesinin etkisiyle bu fitri düşüncesinden farklı inançlara yönlendirilen, ilk haliyle melek makamında kabul edilen bir insan yavrusudur.
Durum böyle iken, bu kadar masum, temiz, günahsız ve suçsuz bir durum üzere iken, insan denen zalim varlık tarafından bütün kötülüklere maruz bırakılmakta, zulme uğramakta, öldürülmekte, aç, susuz bırakılmakta, tek dayanağı anne ve babasının şefkatli kollarından kopartılıp adeta çaresiz bir halde bırakılmaktadır. Peki bu bütün çocuklar için mi geçerli? Elbette ki hayır. Batılı çocuğu buna maruz kalmaz, ABD’li çocuk buna maruz kalmaz, İsrailli çocuk da buna maruz kalmaz. Aksi durumda sosyal yolla bütün dünyayı ayağa kaldırırlar. Ama bu çocuk Afrikalı, Ortadoğulu, Türkistanlı, Vietnamlı daha doğrusu Müslüman toplumun çocuğu ise petrole batan karabatak, kıyıya vuran balina, düşen bir yaprak kadar değeri olmaz ve umursanmaz. Bir kurşunda bunlar tarafından sıkılır, bir tekme bu vicdansızlar tarafından atılır. UNİCEF veya şu bu insan hakları derneklerinin, bildirgelerin hiçbir etkisi olmaz.
ABD ve Avrupa’nın bu coğrafyanın çeşit bölgelerinde yaptığı milyonlarca katliamlarda öldürülen, kaçırılan, yetim bırakılan veya engelli hale gelmesi ile sonuçlanan tabloda bunu net olarak görmekteyiz. En son İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımda binlerce çocuğun öldürülmesi, yetim bırakılması, yuvalarının yıkılması, açlık ve susuzluğa maruz bırakılması, tedaviye ulaşmasının bile engellemesi bu zulmün dünya tarihinde zirve noktasına ulaştığının göstergesidir. Firavunun kendi tahtını bir erkek çocuğun yıkacağı düşüncesiyle bütün erkek çocuklarını öldürmesi ile terörist İsrail devletinin bugünkü icraatı arasında fark yoktur ve bu zülüm sözde medeni dünya önünde işlenmesiyle belki tarihin en acımasız ve vahşi katliamıdır.
İsrail’in yaklaşık 70 yıldır Filistin’de en son ise 13 yıldır Gazze bölgesine yönelik artan katliamı en çok da çocukları etkilemektedir. Bu son soykırım girişiminde çocuklar günlerdir bomba ve silah sesleriyle uyanmakta, ya sığındıkları hastanede anne ve babalarını aramakta ya da cansız bedenleri aileleri tarafından teşhis edilebilsin diye kollarına isimleri yazılmakta ya da babalarının kollarında kefenlenmek için bırakılmaktadır. Yani Gazzeli çocuklar hiç büyüyemeden İsrail tarafından katledilmekte, sakat bırakılmak ve tüm yaşam hakları ellerinden alınmakta, yaşam alanları kullanılamaz hale getirilmektedir.
Düşünün bir aylık süreçte 5000 çocuk öldürülüyor ve hala bu süreç acımasız bir şekilde dünyanın gözü önünde canlı bir şekilde devam etmektedir.. Dünya sessiz, duyarsız, sağır. İslam ümmeti ise sadece seyretmek ve birkaç göz boyacı yürüyüş, yalnızlı cümleleri haykırmakla yetiniyor. Liderler ise sloganik söylemlerle halkını oyalamaya tabiri caiz ise gazını almaya çalışıyor. Diğer taraftan ise İsrail bırakın bugün ABD ve Batılı ülkelerdeki hükümet yetkilileri ve bazı insanları için ‘her çocuk çocuk değildir, bazıları daha çocuktur’ dercesine düşüncelerini tekrar dışa vurarak zulme, soykırıma destek vermektedirler.
Amacım burada tarihi süreci yazmak değil. Bilineni ve yazılı olan veya olmayan zulümleri olayları yazmak da değil. Ben burada biraz daha yüzeysel bir şekilde Gazze de çocuk olmanın ne demek olduğunu yaklaşık on bir yıl önce o bölgede gönüllü hekim olarak bulunmam nedeniyle gözlemlerimi ve hislerimi de katarak ifade etmeye çalışacağım. Yoksa şuan Gazze’de yaşanan vahşeti yazmaya ne kalem dayanır ne de cümleler yeterli olur…
Evet Gazze’de çocuk olmak demek nedir? O coğrafyanın çocuğunu nasıl tariflemek mümkün? Halini, çilesini, psikolojik halini, ruh halini, hayallerini, rüyalarını ve tüm güzelliklerinin Siyonizm tarafından yok edilişini nasıl dile getirmek lazım? Aslında bunu Gazze deki çocuğa sormak gerekir, evlat acısını hücrelerine kadar yaşayan ebeveynlere sormak lazım. Yoksa biz ne onu anlatabilir ne de net bir şekilde dile getirebiliriz. Biz sadece yaşananları kendi penceremizden veya sosyal medya tarafından sunulan yönünü dile getirebiliriz.
Evet, Gazze?de çocuk olmak demek nedir?
Gazze’de çocuk olmak demek, sabah anne veya babaların yanaklarına kondurdukları öpücükler ile değil yüzlerine isabet eden bomba parçaları veya yıkılan binalardan çıkan beton parçalarının etkisiyle uyanmak demek!
Gazze’de çocuk olmak demek, her an ölüme koşmak demek
Gazze’de çocuk olmak yaşamı, yaşamadan ölmek demek
Gazzede çocuk olmak demek, yetim büyümek demek, hatta yetimlik çağını anlamadan ve yaşayamadan ölmek demek
Gazze’de çocuk olmak demek, korkmadan şehadete koşmak, zülme karşı korkmadan yumruğunu kaldırıp ‘ ben sizden asla korkmuyorum, bombalarınızla bizi korkutamazsınız, ölmekten korkmuyorum’ diyerek haykırmak demek
Gazze’de çocuk olmak demek, en güzel gençlik yıllarını Siyonizmin hapishanelerinde geçirmek demek
Gazze’de çocuk olmak demek, açlık, susuzluk, zülüm demek
Gazze’de çocuk olmak demek, Rabbe mutlak teslimiyet demek, sabır demek, cesur olmak demek, korkmamayı öğrenmek demek
Gazze’de çocuk olmak demek, bütün dünyaya müslüman bir çocuğun cesaretini, yiğitliğini haykırmak demek
Gazze’de çocuk olmak, hastanede dahi can güvenliğinin olmaması demek
Gazze’de çocuk olmak, tonlarca bombalarla küçücük bedenlerin parçalanması demek
Gazze’de çocuk olmak demek,yürürken ölmek demek, koşarken, sığınırken, hatta yoğun bakım yatağında mücadele ederken öldürülmek demek
Sığınacak tek güven noktasının olmaması demek
Yalnızlığı yaşamak demek
Toprakla, bombalarla, kanla, tozla kardeş, arkadaş olmak demek
İnsanlığa sesini duyuramamak demek
Ben çocuğum mesajını iletememek demek
Hastalandığında doktora gidememek, doktora gidince ilaç bulamamak demek
Bırakın bir soğuk algınlığı için hastaneye gidip tedavi olmayı; bombardımanda kolu, ayağı koptuğu, bomba ve kurşunların etkisiyle her tarafı yara bere içerisinde olduğu halde acılar ve çaresizlik içerisinde ölümü beklemek demek
Gazze’de çocuk olmak, demek eğer şanslı ise annesinin, babasının kucağında kefenlenmeyi beklemek demek. Çoğu zaman ise parçalanmış cesedinin, ancak bir poşetin içinde bir araya getirilmesi mümkün olmak demektir. ,
Gazze’de çocuk olmak demek, büyüdüğünde Gazze’nin sadece bir yer olmadığını, anne ve babasının memleketi, annesinin mezarının bulunduğu toprak, anılarının ve kimliğinin diyarı olarak hatırlamak demek
Gazze’de çocuk olmak, evini kaybetmek, oyuncaklarını, kitaplarını ve kıyafetlerini kaybetmek anlamına gelir. Onları huzurlu hissettiren tanıdık her şeyi şeyi…
Gazze’de çocuk olmak, akranları okul bahçelerinde, parklarda ve evlerinin sokaklarında oynarken; bombardımanlarla harap olan şehirlerinde, içinde ders görecekleri bir okul, içerisinde oynayacakları bir parkları ve içinde dolaşacakları bir sokaklarının olmaması demek
Gazze’de çocuk olmak; melun topluluğun bombaları altında ve Müslüman idarecilerin taşlaşmış vicdanları karşısında ölümlerden ölüm beğenmek demek
Gazze de çocuk olmak demek, tüm insanlık tarafından unutulmak demek
Özetle Gazze de çocuk olmak demek, haykırışlarının, gözyaşlarının, akan kanının ve kendisine yapılan tüm zulümlerin insanlığa ulaşmasının engellenmesi demek
Oysa ki, Dünya Çocuk Hakları Bildirgesi’nde “Her çocuk ayrım yapılmaksızın aynı haklara sahip” diyordu.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’nde “çocuk her durumda korunma ve yardımdan ilk yararlanacaklar arasındadır” diyordu.
Oysa ki bu savaşta öğrendik ki bu maddeler bazı çocukları kapsıyormuş. Gazzeli, Afrakalı, Arakanlı, Doğu Türkistanlı, Suriyeli çocukları kapsamıyormuş. Dünyayı yaşanmaz kılanların, kan gölüne çevirenlerin çocuklarını kapsıyormuş. Halbuki umutlanmıştık, sevinmiştik, heyecanlanmıştık tüm çocuklar gibi. Küfrün tek millet olduğuna yeniden şahit olduk.
Ama bütün bunlara rağmen, Gazzeli çocuklar sadece bir sayıdan ibaret olmadıklarını her haykırışlarında dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. Küçücük kalplerine sığmayan derin acıyla; yaşadıklarına seyirci kalan, kulaklarını tıkayanlara cesaretleriyle, sabırlarıyla, imanlarıyla tüm dünyaya ders veriyorlar.
Biz Gazze’de çocuk olmanın ne olduğunu belki anne, baba, dede, nine, dayı, amca ve kardeş olunca ancak anlayabiliriz, bu da yetmiyor. Ancak Gazzeli anne baba olunca, bu da yetmiyor Gazze’de yaşayan çocuk olunca Gazze’de çocuk olmanın ne demek olduğunu anlayabiliriz, anlatabiliriz ve yazabiliriz.
Özetle Gazze’de çocuk olmanın ne demek olduğunu yine bunu yaşayan Gazzeli çocuğun gazeteciye verdiği cevapla yazıyı sonlandırmak en doğrusu olacaktır.
Gazeteci,
–Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun? Diye sorduğunda:
– Abi biz Filistinli çocuklar büyüyemeyiz. Her an vurulabiliriz. Yolda yürürken ölebiliriz. Filistin’de hayat böyle işte!
1 yorum
“: Size ne oluyor ki, Allah yolunda, ayrıca, baskı altına alınıp çaresiz bırakılarak: “Rabbimiz! Ahâlisi zâlim olan şu memleketten bizi kurtar. Bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diye yalvarıp duran zavallı erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda savaşmıyorsunuz?”
DEĞERLİ Mustafa GÜNEŞ yazınızı gözyaşıyla bitirdim….Biz orta halli kesim DUALARIMIZLA onların yanındayız , parasal gücümüz yok ki yardıma koşalım, ama dünyanın dört bir tarafında yaşayan kendini müslüman zanneden o miltimilyarder MÜSLÜMAN müsveddeleri ve dünyayı kendi tapulu sahipleri sanan siz SİYONİSTLER, ALLAH TANIMAZLAR!!! SİZE SESLENİYORUM…diliyorum ki bizi YARATAN VE YAŞATAN RABBİMİZ, MEVLAMIZ orada dökülün o masum çocukların gözyaşlarının her damlası sayısınca sizin de evinize ATEŞ düşürsün. ..O ateş ki alev alev yaksın içinizi…görün bakalım o masumların acısını, tadın bakalım çektileri ızdırabın sızısını…..
BİZİ Yaratan ve Yaşatan Yüce Mevlamız, İlahi Ya Rabbi, Sana ; göklerdeki yıldızlar sayısınca, yeryüzünün tamamında bulunan ağaçlar ve yaprakları sayısınca, tüm kumsallardaki ve çöllerdeki kum taneleri sayısınca yalvarıyorum, GAZZE’ye tez zamanda Barış getir, huzur ve mutluluk getir….Zalimleri “YA KAHHAR” adınla kahreyle..Onları yakıp yok eyle. zulmedenlere, gözyaşı döktürenlere bu dünyada da ahirette de Cehennem hayatını yaşat!!! AMİNNNNNNNNNNNNNNNNNNN