Peşinen belirteyim, makalemin amacı bir meslektaşı eleştirmek değil, biliminin ışığında gerçekleri kamuoyuna anlatmaktır.
Uzmanlık alanı kadın-doğum ve endokrinoloji olmayan bir meslektaşımız, aylar boyunca hem kamuoyunu hem ülkedeki tüm gebeleri hem de biz jinekologları tabiri caizse “allak bullak” etti.
Evet, doğru bildiniz. Konu, tüm gebelerimize rutin olarak 26. hafta civarında yaptığımız “şeker tarama testi” idi. Değerli meslektaşımız, bu testin anne ve bebek için çok zararlı olduğunu basın yayın organlarında, TV’lerde her fırsatta dile getiriyor ve gebelerimize, “Sakın bu testi yaptırmayınız, aksi takdirde bebeğinize ve kendinize çok ciddi zararlar verebilirsiniz.” diyordu.
Ne yazık ki biz jinekologların ve derneklerimizin çabaları fayda etmemiş, pek çok hastamız bu meslektaşımızın tavsiyesi ile şeker tarama testlerini yaptırmamıştır. Maalesef son zamanlarda bu yanlış yönlendirmenin sonucu olarak pek çok hastamızda gestasyonel diyabet ya da gebelik hiperglisemisi ve bunun yenidoğandaki sekellerini daha sık görür olduk.
Burada sizlere bu gereksiz tartışmaya son verecek bilimsel kanıtlar sunacağım. Hem de alanında dünyanın en yetkili uzmanlarını bir araya getiren federasyonun datalarından.
Bahsettiğim kuruluş FIGO, yani Uluslararası Jinekoloji ve Obstetrik Dernekleri Federasyonu. FIGO, Ekim ayı başında “Best Practice Guidelines” adlı bir yönerge yayınladı. Topu topu üç dört önemli konunun yer aldığı bu yönergede en fazla önem verilen konu “hyperglycemia in pregnancy” oldu. Neden mi? Buyurun, konuya değişen dünyanın bazı gerçeklerini FIGO yönergesinden bakarak değerlendirelim:
“Diyabet, hipertansiyon ve obezite, anne sağlığı ve gebelik üzerinde pek çok olumsuz etkiye sahip hastalıklardır. Eğer bu hastalıklar gebelik esnasında saptanmazsa gelecek jenerasyonları da olumsuz etkileyecektir ve özellikle de gelişmekte olan ülkelerde bu sorunlar sanıldığından daha fazladır.”
İşte, maternal, neonatal ve infant morbidite ve mortalitesini en alt düzeye indirebilmek için bu hastalıkların gebelik esnasında tanınması ve tedavi edilmesi şarttır. Böylece hekim olarak en önemli görevimiz olan sağlıklı nesiller yetiştirmek hedefine de yaklaşabiliriz. Bunlardan hiperglisemi gebelikte karşılaşılan en önemli sağlık sorunlarından biridir.
Günümüzde pek çok ülkede olduğu gibi, bizde de gebe kalma ve çocuk doğurma yaşı artarken, diyabet ve prediyabetin görülme yaşı azalıyor. Yine aşırı kilolu ve obez kadınların ve de dolayısıyla gebelerin sayısı giderek artıyor. Bu da gebelikte görülen hiperglisemi için önemli bir risk faktörü oluşturuyor.
Uluslararası Diyabet Federasyonu, her altı canlı doğumdan birinde (yüzde 16,8), annede gebelikte görülen hipergliseminin herhangi bir formunun söz konusu olduğunu bildiriyor. Gebelik hiperglisemisi ise maternal morbidite ile çok yakın ilişkili, yani omuz distosisi, doğum travması, hipertansif hastalıklar (veya preeklampsi), sezaryenle doğum ve doğumu takiben Tip 2 diyabet gelişme olasılığı yüksek. Üstelik perinatal ve neonatal morbiditeler de oldukça yüksek. Bunlar arasında, makrozomi, doğum travması, polisitemi, hipoglisemi ve hiperbilirubinemi sayılabilir. Anne karnında uzun süre hiperglisemiye maruz kalmak, bebekte ileride obezite ve diyabet görülme riskini de artırıyor.
İşte, bütün bu olası sağlık sorunlarını ortadan kaldırabilmek ve maternal-fetal sağlığı korumak için FIGO ve biz Türk jinekologları gebelikte şeker taramasının mutlaka yapılmasını öneriyoruz. HbA1c ölçümü ve 24-28. haftalarda yapılacak 50 ya da 75 gramlık şeker yükleme testi sorunu saptamaya ve önlemleri almaya yetecektir.
Literatür: FIGO Best Practice Guidelines, October 2015, Vancouver, Kanada.