İnsanlara kilitlerini açabilecekleri bir anahtar ver.
Robert Cammon
Var olduğumuzu, sahip çıkıldığımızı yani önemli olduğumuzu hissettiren tüm hislerin gücü adına yola çıkan “harekete geçirtme” yani “güdülenme” hissi başka bir deyişle makaron tadında, bon apétit karakterli Fransızcadan dilimize konmuş olan “motivasyon” mişelin yıldızlı şeflerin elinden nasıl servis edilebilirdi?
Ses ile …
- Alooo, Samet naber, nasılsın görüşmeyeli?
- Nasıl olayım işte, idare eder…
- Oluuum sesin neden öyle geliyor, ölmüşün de ağlayanın yok gibi…
- Bir proje yazmaya başladım, bir türlü bitmiyor, bitemiyor. Yok şu başlığı değiştir, sorumlu kim olsun, yok araştırmacılar olmamış, bütçe yetersiz, etik kuruldan düzeltme üstüne düzeltme, bıktım valla…
- Ha gayret! Yaparsın!.. Sen yapmayacaksın da kim yapacak?.. Hem neyin eksik ki, bin bir kabüllü Osman’dan?
- İyi de yapsam nolacak, hem yaptım diyelim, onca emeğim görmezden gelinecek.
- Neden ki?
- Hoca yine beğenmeyecek, yav bir gün “eline sağlık” demedi, adam sabah günaydın bile demiyor…
- Olsun, sen yine sabırla devam et, bir gün görür elbet, oluuum senin iki dilin var, yurt dışı görmüş adamsın, bırakma kendini, hadi ben kaçtım, akşam her zaman ki kafeye gel laflarız.
- Gelemem, bugün nöbetim var…
Yazı ile…
- Sevgili günlük… Bugün günlerden yine aynı; Bölüm başkanı onca ders anlatışlarımı, sabahın erkeninde gelip hasta dosyalarını düzenlememi görmezden gelip; vizitte hastanın yanında beni azarladı; neymiş hastanın ilacı neden verilmemiş. Hocam dedim, piyasada yok bu ilaç, ama nafile, azarı yedim. Bununla kalmaz ki; daha dün bir, bugün iki, yeni gelen-duyduğuma göre dekanın akrabasıymış-kızın ismini makaleme yazmamı istedi… Kıza sorsan çalışmanın adını bilmez, şimdi itiraz etsem, hoca takar bana, dekan da takar, kim bilir…
Resim ile…
- Bak, Harvırdın kapısı önünde, bu yaz çektirdiğim fotoğraf…
- Nasıl gittin ki oraya?
- Hocam ayarladı, daha önce orada başlattığı projenin devamı için beni gönderdi. Kendisine minnettarım, nasıl da faydalı oldu anlatamam. Bilgim ve görgüm arttı. Seneye bir daha gideceğim, hem de hocamla beraber…
- Offff!.. Çok şanslısın. Benim de yapmayı çok istediğim bir proje var, yurt dışında ikili anlaşmalı üniversitelerle yapabileceğimiz bir proje, ama yazamadım projeyi daha…
- İstersen yazmana yardımcı olurum arkadaşım.
- Sağ ol ama MHRS’li poliklinik, öğrenciler, derslerden nasıl vakit bulacağım? Bir de bölüm başkanı hoca idari işerinden dolayı o kadar meşgul ki, görmediğim bile oluyor kendisini…
Aşk ile…
(Öyle bir seversin ki; daha eli eline değmeden nazar değer. İnanca gel…)
- Aşekam, sarmaşığım, bana yüzünü dönme, gece oluyor sanıyorum.
(Elektrikler mi kesik, yak lambanı. Edebiyatsızlığa gel…).
- Ama biz ayrı dünyaların insanıyız.
(Bilimsel değil, kaç tane dünya var ki? Akademisyenliğe gel…).
- Umut belki de gelecek sayfadadır, kapatma kitabı.
(Kitap mı yazdık? Hezeyana gel…).
- Sen daha iyilerine layıksın, ben seni hak etmiyorum, ayrılalım.
(Fiksim çok az, hak edişim ise yok. Yalana gel…)
- Ayrılmayalım, üşüdüysen söyle sevgilim, seni bir kat daha seveyim
(Sıcak su torbam bana yeter. Üşümeye gel…)
- Mesafeler birleştirdi bizi, bir de sözler. Razı olma hiçbir sessizliğe, biliyorsun seni seviyorum.
(Yurt dışı projemiz kabul mü oldu? Hevese gel…)
- Hayat kısa, kuşlar uçuyor.
(Dolar, euro da uçtu, bütçeye gel…)
- Uçmak için kuş olmak gerekmiyor, küçük sevinçler olsun yeter.
(Motivasyona gel…)
Para ile …
M.Ö. 7. Yüzyıl:
- Alyattes! Akşam oldu neredesin, kırk saattir seni arıyorum. Bir de Lidya Kralı olacaksın, tahtında da yoksun, otur oturduğun yerde!..
- Hanım para icat ediyorum.
- Demirden, bıçaktan mı?
- He ya… Çekik gözlüler al gülüm ver gülüm demişler demirle, ben de cepte kolayca taşınsın diye onları darp edip parçalara ayırıyorum.
- Darp mı ediyon? Darphane mi kuracan başıma, töbe töbe…Çöpü çıkardın mı kapıya?
M.Ö. 44. Yüzyıl:
“Beni herkes tanımalı, insanlara ulaşmalıyım” dedi Jül Sezar, bastırdığı bozuk paraların ön yüzüne resmini çizdirdi, arkasına da okuma yazma bilenlerin anlayacağı mesajı ekledi: Veni, Vidi, Vici, yani geldim, gördüm, yendim. Bastırdığı portresi ölümüne neden olabilir miydi? Bilinmez ama, Jül Sezar’ı bıçaklayanların arasında olan Brütüs de bir para bastırarak Sezar’ın ölüm tarihini demir paraların üzerine yazdırdı.
- Valla kızım diye demiyorum, Alya çok çalışkan, bilime de öyle aşık, illa üniversiteye geçeceğim dedi. Geçti de. Yeni doçent oldu.
- Hayırlı olsun Ali abi, maaşı da artmıştır. Kolay mı o kadar okuyorlar, bitmiyor hem de, çalış çabala, öğrenci eğit, gecen gündüzün belli olmasın…Maaşları iyidir iyi… İyidir di mi Ali abi?
Alyattesssss!..Bırak o demirleri parçalamayı, akşam akşam icat çıkarma!..
(Aşk sözlerinin bir kısmı Cemal Sürreya’ya aittir)
2 yorum
Espiri ve ironiyle birlikte, okuyanlara çok güzel bir anlatım. Teşekkürler.
Hocam teşekkürler, espri ve ironi temalı anlatımlar, ana ekrandaki alt yazı tadında dökülüveriyor nöronlarımdan…