Günümüzde, tüm dünyada, küreselleşme ve özellikle dijital teknolojik çağın getirdiği yeni görüşler, etkiler ve ufukların ışığında üniversiteler ve üniversite anlayışı da, çok önemli değişime uğruyor.
Tarihsel çağlar içinde “üniversite” kavramının oluşumu, “üniversitenin” kuruluşu uzun zaman aldı.
Paylaşacak ya da öğretecek bilgisi olanlar ile öğrenmek isteyenlerin ve gençlerin bir araya gelmesi; geçmişten günümüze, aşama-aşama, “üniversite” adı ile tanımlanan bir yapının oluşmasını sağladı.
Sonuçta, insanlık tarihi boyunca, her çağın insanı ve kültürel yapısı, kendi çağının anlayışını yansıtan, hak ettiği üniversiteye kavuştu.
Tarihsel süreç içinde, insanlık kültürü geliştikçe ve çağlar değiştikçe, üniversite anlayışı da değişti.
Dünyada üniversitelerin, geçmişten günümüze kurumsallaşması, başlıca üç önemli aşama gösterir:
1. Orta Çağ Üniversiteleri: Geleneksel ya da skolastik üniversitelerdir.
2. Akılcılık Çağı Üniversiteleri: Klasik üniversitelerdir.
3. Dijital Teknoloji Çağı Üniversiteleri: Geleceğin üniversiteleridir.
I. Orta Çağ Üniversiteleri (1100-1700)
Orta Çağ, Eski Antik Grek-Roma kültüründen sonraki ve Aydınlanma Çağı’na dek uzanan, yaklaşık 1000 yıllık bir dönemi kapsar.
Antik Çağ ile Rönesans arasında geçiş dönemidir.
Bu dönemin tanınmış üniversiteleri şunlardır: Paris (1150), Bologna (1158), Oxford (1167), Salamanca (1218) (Kristof Kolomb’u destekledi, Amerika’nın keşfi-1492). Cambridge (1284)/(1209), Prag Üniversiteleri (1347), Krakow Üniversitesi (1364), Fatih Sultan Mehmed (1432-1481)’in İstanbul’u fethi sonrasında kurulan İstanbul Fatih Medresesi (1463). Fatih Medresesi’ne İspanya’da engizisyondan kaçan bilim adamları ile İtalya’dan ve Doğu’dan da bilim adamları geldi (Mobilite).
Orta Çağ Üniversitelerine, İslam Dünyasının etkilerine de örnekler şunlardır: Fârâbî\’ (874-950), Ibn Sînâ-Avicenna (980-1037) (El Qanun, Canon), Yusuf Has Hâcib (Balasagunlu) (Kutadgu Bilig), Ibn Rüsd (1126-1198), Ibn Haldûn (1332-1406) vb.
Bilimsel, kültürel, sanat, felsefe vb. alanlardaki ilerlemeler, Orta Çağ’ın sonu (1400-1850)’nu getirdi. Sonuçta dünya yeni bir çağın eşiğine ulaştı. Örneğin; İstanbul’un fethi (29 Mayıs 1453) vb. diğer etkenler, Batıda coğrafi keşiflere yol açtı ve Kristof Kolomb (1451-1506), Santa Maria adlı gemiyle 1492’de Amerika’yı keşfetti.
Diğer yandan, Rönesans ve Hümanizma dönemi önemli etkiler oluşturdu. Örneğin; Galileo Galilei (1564-1642), Nicolas Copernicus (1473-1543), Rene Descartes (1596-1650), Newton (1642-1727) vb. buluşları ile bu çağı, sonraki çağa bağlayan simge bilim adamlarıdır.
II. Akılcılık Çağı Üniversiteleri (1850-2000)
Temelde, Fransız Devrimi (1789)’nin getirdiği yenilikler ve yeni anlayışın etkileri görülür.
Paris Politeknik okullarının kurulması, Berlin Üniversitesi (1810), Bonn Üniversitesi (1818) vb.
Akıl çağı üniversitelerinde eğitim, araştırmalarla desteklenir, sistematik ve akılcıdır. “Bilim için bilim” yapılır. Eğitim dili ulusal dildir. Nobel Ödülü (1901), tanımlayıcı özelliklerindendir.
Bu dönemde ABD’de, Avrupa Birliği (AB)’nde ve Uzak Doğuda üst düzeyde başarılı, insanlığa ve çağımıza önemli hizmetler sunmuş çok sayıda üniversite vardır.
Avrupa’da, Alman üniversitelerinin başarısı görüldü. Dünyanın her yerinden öğrenciler Almanya’ya geldi (beyin göçü), Almanca bilim dili olarak tanındı, pek çok bilim adamı Nobel Ödülü aldı.
Sonuçta, I. ve II. Dünya savaşı (1914-1944) ve Endüstri Devrimi ile koşullar değişti, üniversiteler çok önemli açmazlarla karşılaştı.
Türkiye’de Mustafa Kemal’in öncülüğünde, Cumhuriyet’in kurulması, Latin harflerine geçiş, 1933 Üniversite Reformu Cumhuriyet Devrimlerinin nesiller boyu sürecek en önemli etkileridir.
Özellikle, Hitler Döneminde Türkiye’ye gelen Alman bilim adamları (mobilite), üniversitelerimizin çağdaşlaşmasında çok önemli işlev gördüler.
Buna karşın, güncel olarak, küreselleşme ve dijital teknolojideki gelişmeler, dünya üniversitelerinde çeşitli açmazların da ortaya çıkmasını sağladı:
• Devlet bütçesinden üniversiteye desteğin sınırlı kalması,
• Mobilitenin (öğretim üyesi ve öğrenci değişimi) kısıtlı olması,
• Endüstri-üniversite ilişkisinin güçsüzlüğü,
• Öğrenci sayısında aşırı artış,
• “Becerili eğitim.” Beceri kazanmış bireylerin iş yaşamında istenmesi,
• Hükümetlerin bütçe kısıntısı,
• Bürokrasinin artması,
• Yayın ve araştırmaların üretime ve toplum yararına dönüşmemesi.
• Dijital teknolojik devrim, internet teknolojisi vb. alanlardaki olağanüstü ilerlemeler.
Konuya gelecek yazımda devam edeceğim.