Gelir dağılımı, toplumda emek sarf eden fert veya toplumların emeklerinin karşılığının bölüşümüdür. Elde edilen üretimin bölüşümü, iki ayrı grup halinde değerlendirilebilir. Birincisi, üreticinin emeğinin karşılığı olan ücretinin kendisine verilmesidir. İkincisi ise, elde edilen gelirden bir miktarın toplumdaki yoksul ve fakir kişilere verilmesidir. Dini açıdan konuya baktığımız zaman, her konuda olduğu gibi bu konuyu da Kur’ân ve sünnet açısından ele alıp değerlendirmemiz gerekmektedir. İnsanların emeğinin karşılığının gerektiği gibi eksiksiz bir şekilde kendilerine verilmesi, son derece önemli kabul edilmektedir.
Emeklerini başkalarına kiralayan tüm çalışanlar, işçi olarak kabul edilmektedir. Kamu görevlisi olarak çalışan memur veya özel sektörde çalışan işçi fark etmemektedir. Hepsi birer işçi olarak değerlendirilebilir ve yaptıkları işleri karşılığı olarak emekleri vardır.[1] Bir iş akdine dayanarak çalışan fabrika, inşaat, tarım işçileri ve devlet kurumlarında çalışan memur kesimi bu gruba girer. Toplu içerisinde herkese iş yapan hamal, boyacı, terzi, tamirci, saatçi, marangoz gibi sanatkârlar ve doktor, avukat, muhasebeci gibi serbest meslek sahipleri de, yerine göre işçi sayılırlar. Bunlar, yaptıkları işlerin sonucu olan ücreti hak ederler. İslâm hukukuna bunların hepsinin ücret karşılığında çalıştırmanın meşruluğu, kitap, Sünnet ve icmâ delilleri ile sabittir. Yüce Allah Kur’ân’da, bu konuda şöyle buyurmaktadır:
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاء الْأَوْفَى
“İnsan için, ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz ki onun çalışması, ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı, kendisine tastamam verilecektir.”[2]
Bu ayetlerde, insanın ancak çalışarak ilerleyebileceği, çalışmasının karşılığı olan emeğinin kaybolmayacağı, bu karşılığın hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında kendisine verileceği haber verilmektedir.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) konu ile ilgili bazı açıklamaları şöyledir:
“Hiç kimse, kendi el emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah’ın peygamberi Hz. Davut (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.”[3]
“Bir kimse, kendi el emeğiyle çalışıp kazandığından daha hayırlı bir şeyi yememiştir.”[4]
“İşçiye ücretini, teri kurumadan önce veriniz.”[5]
“İnsanın kazandıklarının en hayırlısı, çalışıp kazanarak elde ettikleridir.”[6]
“Kişi, kendi elinin emeğinden daha helal ve temiz bir kazanç elde etmemiştir.”[7] “Sizden biri ipini alıp dağa gider, sırtında bir miktar odun getirip satarak onunla ihtiyaçlarını temin ederse, bu yaptığı, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”[8]
Daha pek çok ayet ve hadislerde emeğin kutsallığı, karşılığının eksiksiz verilmesinin gerektiği ve gelir dağılımının ona göre sağlanmasının gerektiği anlatılmaktadır. Aşağıdaki ayette de emaneti ehline verme ve adaletle hükmetmenin önemine dikkat çekilmektedir:
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعاً بَصِيراً
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”[9]
Ona göre sosyal hayatta hiçbir insanın emeğinin sömürülmemesi ve gelir dağılımından hakkının verilmesi gerekir. Bu konuda insanlar arasında ayırımın yapılmaması, Allah’ın emrinin gereğidir. Bunun yanında elde edilen gelirden ve devletin bütçesinden, yoksul ve muhtaç insanlara yardım edilmelidir. Gelir dağılımından onlara da toplumsal şartlara göre yardım edilmelidir. Toplumda hiçbir insan, açlığı ve yokluğa mahkûm edilmemelidir. Bu konuda da çeşitli ayet ve hadisler vardır. Mâûn suresinde şu çarpıcı ifadeler yer almaktadır:
أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ فَذَلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ.
“Sen, dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakan ve yoksulu doyurmayı teşvik etmeyendir. Namazlarından gafil oldukları halde namaz kılanlara veyl olsun. Onlar, gösteriş yapmakta ve her türlü yardıma da engel olmaktadırlar.”[10]
Bu ve benzeri dini kaynakların, inancın, vicdanın ve insanlığı gereği olarak emeğe saygı gösterilmeli, insanların emeği sömürülmemeli, gelir dağılımı ona göre sağlanmalıdır. Bu dağılımda, yoksul ve fakirler asla ihmal edilmemelidir. Bugün için Müslümanlara nazaran Batı âlemi bu problemi halletmiş gözükmektedir. İslâm âleminin, Müslüman geçinenlerin bu konuda kendilerini değerlendirmelidirler. Emek, kutsaldır, sömürülemez!
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
KAYNAKLAR
[1] Ahmed tabakoğlu, “İslâm Ekonomisinde Emek ve Sermaye Kavramları,”, İslâm’da Emek ve İşçi-İşveren Münasebetleri, Ensar Neşriyat, İstanbul 1986, s. 85.
[2] en-Necm 53/39-41.
[3] Buharî, Büyû, 15.
[4] Buharî, Büyû, 15; Nefekât, 1; İbn Mace, Ticârât, 1.
[5] İbn Mâce, Rehin, 4.
[6] İbn Hanbel, II, 354, 357.
[7] Ebâ Dâvud, Büyû, 79; Tirmizî, Ahkâm, 22; Nesâi, Büyû, 1; İbn Mâce, Ticârât, 1.
[8] İbn Allan, Delilu’l-Falihîn li Turuki Riyâzi’s-Salihîn, II, 541.
[9] en-Nisa 4/58.
[10] el-Mâûn 107/1-7.