Gazeteniz Medimagazin’de yeni yayımlanan bir çalışmaya göre, yaşlı doktorlar genç doktorlara göre daha fazla hasta kaybediyormuş (10 Ekim 2017).
“British Medical Journal”da yayımlanan bir çalışmada, yaşlı doktorların tedavi ettiği hastalarda 30 gün içinde ölme süresinin, genç doktorlardan daha fazla olduğu görülmüş. Çalışmada, 700 binden fazla hasta kabulü ve yaklaşık 19 bin doktorun verileri değerlendirilmiş.
Aynı hastanede 60 yaş ve üstünde olan yaşlı bir hekim tarafından tedavi edilmiş hastaların, 40 yaş ve altında genç bir hekim tarafından tedavi edilmiş hastalara göre yüzde 0,85 kat daha fazla ölme riski olduğunu söyleyen araştırmacılar, “Bu fark, kardiyovasküler ölümlerin önlenmesinde statin kullanımının veya miyokardiyal infarktüsün önlenmesinde beta blokerlerin kullanılmasının yaratacağı etkiyle neredeyse eşdeğer bir orana sahip.” ifadelerini kullanmışlar.
Çalışmada, 30 gün içinde ölme oranlarının 40 yaşın altındaki hekimlerin tedavi ettiği hastalarda yüzde 10,8; 40-49 yaş arasındakilerin tedavi ettiği hastalarda yüzde 11,1; 50-59 yaş arasındakilerin tedavi ettiği hastalarda 11,3; 60 yaş ve üstü hekimlerin tedavi ettiği hastalarda ise yüzde 12,1 olduğu bulunmuş.
Deneyim var ama bilimsel yaklaşım ve teknoloji yok.
Harvard T. H. Chan Halk Sağlığı Okulu Sağlık Politikaları ve Yönetimi Bölümünde araştırma görevlisi olan çalışma lideri Dr. Yusuke Tsugawa ve ekibi, klinik bilgi ve becerilerine dayanarak hasta tedavi eden deneyimli doktorların; bilimsel yaklaşımları, teknolojiyi ve güncellenen klinik kılavuzları takip etmemesinin tanı ve tedavide kaliteyi düşürebileceğini söylemiş.
Örnekleri kendimden vereyim. Tıp fakültesinden mezun olalı tam 44 yıl olmuş. Ben mezun olduktan sonra tıpta neler neler bulundu, neler keşfedilmedi ki. Pek çok yeni tıbbi ve cerrahi tetkik-tedavi yöntemi pek çok yeni hastalık pek çok yeni ilaç bulundu.
Asistanlığa ilk başladığım yıllarda, gebelik testi için kurbağalar kullanılıyordu. Hormon analizleri ise henüz ortalıkta yoktu. O günlerden günümüze gelindiğinde baş döndürücü gelişmeler olduğu gün gibi aşikâr.
Tıpta bilgiler her üç-beş yılda bir değişim gösterir. Bu değişimlere ayak uydurabilmek için devamlı tıbbi dergilere günde birkaç saat ayırmak lazım. Peki, yeni uygulamaya konulmuş alet ve teknikler için ne yapmalı? Yurt içinde ya da ülkemiz dışındaki kongre, sempozyum, “workshop” ve kurslara katılmak için öncelikle zaman lazım. Bunun dışında yine kendi bütçenizden para da ayırmak lazım.
İnsanlar çoğu zaman işin kolayına kaçarlar. Yıllar önce hangi yöntem ve tekniği öğrendilerse, inatla onu uygulamaya devam ederler. Belli bir yaştan sonra da özellikle sizden daha genç olanlardan yeni bir uygulamayı öğrenmek çok zor.
Meslektaşlar böylelikle yıllar geçtikçe, ister istemez geri kalmaya mahkûm olurlar.
Anadolu’da “Avukatın eskisi, doktorun yenisi.” diye bir deyim vardır. Bir şehre yeni bir doktor gelince, eczacılar, kalfaları, hangi bilinmedik ilaçları yazıyor, diye önce reçetelerine bakarlar. Şehre, hastanesine getirdiği yeni teknik ve cerrahi yöntemleri, ameliyatları ve onlardaki başarısı bir bir mercek altına alınır.
Bazıları, “Doktorlukta emeklilik olmaz.” derler. O hâlde sormak lazım, kabaca kaç yaşına kadar çalışacaksın?
Bir yaştan sonra, istesek de istemesek de el tutmaz, göz görmez, kulak duymaz olur. Ellerde titreme ve Parkinson başladığında önce kendin, sonra en yakındakiler görür. Devamında, bir şehir efsanesi gibi her yere yayılır gider.
Bu konuları merak edenlere, yukarıdaki araştırmalara göz atmalarını öneririm.
Emeklilik yaş sınırı devlette 65, üniversitede 67. Şimdi bazı durumlarda 72 yaşına kadar uzatılabiliyor. O da üniversitede devam eden proje ve araştırmanız varsa.
“Ağaçlar ayakta ölür.” derler. Emeklilikten sonra çalışanlara saygı duymamak elde değil. Ancak, çalışmanın da bir sınırı olmalı ve bunun sınırını yine hekim kendisi koymalı. Yetmiş yaş mı, 75 yoksa 80 mi? Eğer bu sınırı biz koymazsak, gün gelir, doğa bize sarı ve kırmızı kartlarını çıkarıverir. Hem bir yaştan sonra ne için çalışacaksın, meslek aşkı mı yoksa para mı? Benim gördüğüm, daima ikincisinin ağır bastığıdır. Bu yaştan sonra yatırımı da geçtim, yoksa hâlâ okul taksidi, ev ve araba borcu için senden medet uman çocukların mı var?
İşin gerçeği, belli bir yaştan sonra kazandığını yiyebilen hiç olmamış (bkz. Ferrari’sini Satan Bilge, R Sharma).