Gençlik ve Spor Bayramı, ilk defa 1926 yılında Gazi Günü adı altında Samsun’da kutlanmış, 24 Mayıs 1935’te “Atatürk Günü” adı altında resmiyet kazanmıştır. Beşiktaş’ın girişimleriyle Fenerbahçe Stadı’nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü haline gelmiştir. Bu organizasyondan bir süre sonra gerçekleşen Spor Kongresi’nde söz alan Beşiktaş Kurucu Üyesi Ahmet Fetgeri Aşeni, kutlanan Atatürk Günü’nün tüm gençliğe mal edilebilmesi için “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” adı altında her yıl yapılmasını teklif etmiştir. Kongrede oylanan bu öneri kabul edilmiş ve Atatürk’ün de onayıyla yasalaşmıştır. 20 Haziran 1938 tarihli kanunla “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmış ve günümüzde “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” adını almıştır. Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmetle anmak isterim.
“SAĞLAM KAFA, SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR.”
Gerçekte Büyük Atatürk, “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” sözünü tarihte ilk söyleyen kişi değildir. Ancak bakın ne söylemiştir:
“Esas olan bütün yaştaki Türkler için beden eğitimi sağlamaktır. ‘Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur’ sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir.”[1]
Gerçekte, Atatürk bu sözü tarihte ilk kendisi söylememiştir. Bu doğrudur, ancak bir atasözü olan “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” sözüne sahip çıkmış, doğruluğunu onaylamıştır. Şimdi irdelenmesi gereken, neden bu sözün söylendiğidir. Ulu önderimiz, 1937 yılında her yaşta beden eğitimine önem verilmesinin insanlara ne kadar yararlı olacağını gözler önüne sermek için bu atasözüne sahip çıkmıştır. Dünyada, çocuklara ve gençlere Atatürk kadar önem veren başka bir lider var mı bilmem; ama yıllar öncesinden genç kalmanın ve sporun önemine vurgu yapılması gerçekten takdire şayan.
Yeni koronavirüs nedeniyle hareketlerimizin kısıtlandığı, 20 yaş altı ve 65 yaş üstünün evlere kapandığı bugünlerde hareket etmek ve genç kalmaya dikkat çekmek istiyorum. “Genç yaşamak”, işte bütün mesele budur. Sadece genç yaşayın. Bunun için gerekli değişikliklerin çoğu, insan hayatını daha da yaşanılır kılar. Biraz daha fazla hareket ve bir porsiyon sağlıklı gıda ve stresten uzak yaşam.
Yaşam kalitemizi iyileştirmek konusunda yapacağımız düzenlemelere ilaveten mutlaka fiziksel aktiviteye de önem vermemiz gerekiyor. Düzenli fiziksel aktivitenin, sağlıklı kilonun sürdürülmesi, dayanıklılık, güç ve esnekliğin artmasındaki rolünün yanı sıra; günümüz hastalıkları olarak kabul edilen kronik hastalıklara yakalanma riskini azalttığı açıkça bilinmektedir. Söz konusu bu yararlar sadece bireysel düzeyde önemli değildir. Dünyanın her yerinde giderek maliyeti artan sağlık hizmetleri yönünden koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında, fiziksel aktivitenin sağladığı yararlardan önemli bir tasarruf sağlayabiliriz. Ancak optimal bir sağlık için çoğumuzun yeteri kadar fiziksel aktivite yapmadığı da bir gerçektir. 7 den 70’e her yaştaki bireyin sağlıklı bir hayat sürmesi için, fiziksel aktivitenin yaşamımızın bir parçası olması gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Kendi yaşımız ve imkânlarımıza uygun olarak yaptığımız fiziksel egzersiz asla bir zaman israfı değildir. Aksine, sağlığımızı korumak için kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Planlanan egzersizin kalp ve akciğerlere belirli bir oranda yüklenmesi, ancak sıkıntıya sokmaması gerekir. Bunun en kolay hesabı, kalp atım hızı (nabız) üzerinden yapılır. Kalbin, yaşa özgü olarak sorunsuz şekilde ulaşabileceği azami bir atım sayısı vardır. Bu sayı “220-kişinin yaşı” şeklindeki formül ile hesaplanır. Özellikle sağlık sorunu olmayan kişilerin egzersiz planlamasında daha yeni araştırmaların ortaya koyduğu yeni bir formül ise “208-(0,7 x yaş)” şeklindedir. Planlanan egzersizin yoğunluğu, bu maksimal sayının %50-70’i kadar olmalıdır.
Örnek: 50 yaşındaki bir bireyin kalbinin, dakikada “208 – (0,7 x 50) = 173” veya “220 – 50 = 170” defa sağlıklı şekilde atabileceği kabul edilir.
50 yaşında olan ve yürüyüş planlayan bir şahıs, yürüyüşün hızını öyle bir ayarlamalıdır ki, nabzı kalbinin atabileceği maksimal sayı olan 170-173’ün %50-70’i arasında kalmalıdır (85-112; ortalama 100 atım/dakika). Aktivitenin yoğunluğu bu seviyelerde tutulursa, hem kalbin kendisinin hem de vücut kaslarının, artan oksijen ve enerji ihtiyacını karşılama yönünden herhangi bir sorun çıkmayacaktır.
Sağlıklı ve genç bir yaşam hepimizin dileğidir. Buna temiz, dengeli ve düzenli beslenmenin de katkısı olduğunu unutmayalım.
[1] (1937, bkz. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yayınları, Mustafa Kemal Atatürk isimli kitap. Hazırlayan Mehmet Özel, Güzel Sanatlar Genel Müdürü sayfa 147)
1 yorum
Spor ile yaşamak ne güzel…