Geçenlerde internetten bir mail aldım. Özetle şöyle deniliyor:
Uzun süredir ülkemizde yaşayan bir Japon’a ülkemiz gençliği ile ilgili görüşünü sormuşlar. Tek cümle ile cevap vermiş ve
– Sizin gençlerinizde ruh yok’ demiş.
– Peki sizin gençliğinizde ruh var mı?
– Evet var.
– Öyleyse, bunu nasıl sağlıyorsunuz.
– Bak arkadaş demiş Japon, önce çocuklarımızı bizim yaptığımız dünyanın en hızlı trenine bindiririz. Onlara Japonya’nın dünyanın en ileri ülkesi olduğunu gösteririz. Daha sonra hepsini topluca 1945 ten beri olduğu gibi koruduğumuz Hiroşima’ya götürürüz. Çocuklarımıza, tek cümle ile Eğer çalışmazsanız başınıza gelecek olan budur’ deriz.
Görüş sorulan Japon, gerçektende çok haklı, peki biz ne yapabiliriz diye düşündüm. Görüşlerimi ilk defa 6 Mayıs günü Antalya’da IX. Jinekolojik Onkoloji Kongresi’nde dile getirdim. Meslektaşlarca büyük ilgi gördü. Tesadüf bu, o sabah televizyondan, bir avuç kalmış olan istiklal savaşı gazilerinden birini daha 115 yaşında iken kaybettiğimizi duyurmuşlardı.
Şimdi oradaki görüşlerimi aynen sizlere de aktarıyorum.
“Arkadaşlar, bu konuda bizimde yapabileceklerimiz var. Öncelikle çocuklarınızı GAP’a götürün, Eğer zaman açısından imkan bulamazsanız, sıkça yapılmakta olan GAP turlarından birine gönderin. Onlara Türk mühendis ve işçisinin, alın terleriyle gerçekleştirdiğimiz dünyanın dördüncü büyük barajı olan Atatürk Barajı’nı göstersinler.
DSİ bölge müdürlüğü barajda bir brifing salonu oluşturmuş. Barajın azametini yetkililerden dinletin. Onlara bu milletin neleri başardığını ve neleri yapabileceğini anlatın.
Daha sonra çocuklarınızı, Çanakkale’ye ve Afyon Zafertepe’ye götürün. Eğer çalışmazlarsa nelerin başlarına geleceğini gösterin. Çanakkale’de dünyanın neden bize saldırdığını, ve nasıl ve hangi şartlarda durdurabildiğimizi, Afyon Zafertepe’de ülkenin nasıl zapt edildiğini anlatın.
Anlatın onlara, Mustafa Kemal’in askerlerinin savaşa savaşa, düşmanı önlerine katarak, bir sel gibi coşup, bazen atlı, çoğu zaman yaya olarak, dağ bayır demeden, on beş gün içinde beş yüz kilometre kat ederek nasıl İzmir’de denize döktüğümüzü anlatın.
İşte o zaman ülkemiz gençliğine ruh vermiş olursunuz.