Genel Sağlık Sigortası uygulamasının amacının vatandaşlar arasında sağlık hizmetine erişim ve kullanım konusunda ayrımcılığın sona ermesi, herkese eşit kapsam ve kalitede sağlık hizmeti sunulması olduğu belirtilmektedir. Sağlık hizmetlerinin ise gerek kamu gerekse özel sektör hastaneleri, laboratuarları ve tetkik merkezlerinden, aile hekimleri ve birinci basamak olarak tanımlanan polikliniklerden hizmet alınması sureti ile sağlanacağı ve tüm vatandaşların sigorta kapsamında sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalanacağı açıklanmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca sağlık hizmetlerinin sağlanabilmesi için ise genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sevk zinciri kurallarına uygun hareket etmek zorundadırlar. Bu nedenle de sigortalıların sağlık sorunları ortaya çıktığında hastanelere gitmeyip ilk önce aile hekimlerine müracaat etmesi gerekmektedir. Bunun aksi başvurularda sigortalılar belirlenen tutarlar üzerinde oluşacak farkı ödemek zorunda kalacaklardır. Fark ödemek zorunda kalmamak için vatandaşların sevk zincir kurallarına uyacağı beklenmektedir. Sevk zincirinin gerekli olmadığı durumlardan birisi ise acil haller olarak belirtilmiştir. Acil hallerin ve acil sağlık hizmetlerinin neler olduğuna, hangi yöntem ve ölçütlerle tespit edileceğine ilişkin hususların, Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşü üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği yasada yer almaktadır.
Acil hallere kim karar verir?
Acil sağlık hizmetlerindeki temel kuralı hatırlamakta yarar vardır: “Özel ve kamuya ait bütün hastanelerin acil birimleri, bütün acil başvurularını ayırım yapmaksızın kabul ederler.” Bir başvurunun acil olup olmadığını hastayı değerlendirmeden söylemek mümkün değildir. Bu değerlendirmede hastanın öyküsünün alınması, tam bir fizik muayenesinin yapılması, elde edilen bulgular ışığında düşünülen hayatı veya ekstremiteyi tehdit eden ön tanıları dışlamak veya tanımak için gerekli tetkiklerin yapılması ve bu süreçteki tedavinin verilmesi yer almaktadır. Aksi takdirde hastanın yakınmasına göre acil hali tanımlamak mümkün olmayacaktır. Örneğin, başağrısı yakınmasının nedeni çok basit bir klinik durum olabilirken, kişinin hayatını tehdit edebilecek bir subaraknoid kanama veya santral sinir sistemi enfeksiyonu da olabilir. Sonuç tanısına göre de acil hali tanımlamak doğru değildir. Çünkü hastalardan mevcut yakınmasının sonuç tanısını bilmesini beklemek imkânsızdır. Hastalar halen olduğu gibi her türlü yakınmaları için doğrudan acil servislere başvuracaklardır.
Hastaların yakınmaları olduğunda bağlı oldukları aile hekimlerine ulaşmaları istenebilir. Ancak aile hekimlerinin çalışma saatleri sınırlı olacaktır. Aile hekimleri mesai saatleri dışında hastalarını ya acil servislere yönlendirecekler ya da mümkün olan en uygun saate randevu vereceklerdir. Bu ikinci seçenek ise hekimlerden yapılmaması istenen telefon hekimliğinin bir örneği olacaktır. Bu bekleme sırasındaki istenmeyen gelişmelerden kim sorumlu olacaktır? Hekimler birçok durum için bu riske girmek istemeyecekler ve hastalarını acil servislere yönlendireceklerdir.
Acil servisler son yıllarda giderek artan hasta başvurularına hizmet vermeye çalışmakta ve mevcut sağlık hizmetinin önemli bir yükünü üstlenmiş durumdadır. Mimari alan, alt yapı, personel, tetkik ve tedavi olanaklarındaki kısıtlılıklar, yaşanan konsültasyon sorunları, yer olmaması dolayısı ile hasta yatışlarındaki gecikmeler günümüzde acil servislerin işleyişini aksatmaktadır. Sonuçta verilen sağlık hizmetinin kalitesi düşmektedir. Genel Sağlık Sigortası uygulaması sonrası beklenen acil servis hasta sayısının artacağı ve ikinci basamak sağlık kurumlarında hasta sayısının azalacağıdır. Acil servislerin yukarıda belirttiğim en belli başlı sorunlarının çözümü için girişimler başlamadan ve aile hekimliği uygulamalarının çerçevesi belirlenmeden sigorta kurallarına geçilmesi, ciddi olumsuzlukların yaşanacağının habercisidir. Polikliniklere doğrudan ulaşmak istemeyen kişiler acil servislere yönlenecek, acil servislere başvuran hasta sayısında önemli artışlar görülebilecek, mevcut alt yapı ve personel sayısı ile uygun bakım verilemeyecektir. Hastalara ayrılan süre kısalacak, beklemeleri önlemek için hastalar daha erken taburcu edilecek, gerekli olan tetkik ve tedaviler yapılmadan hastalar taburcu edilecek veya başka alanlara yönledirilebilecektir. Tanı hataları veya eksik tedaviler hastaların tekrarlayan başvurularına, daha da önemlisi özellikle istenmeyen sonuçlar ortaya çıktığında adli davaların artmasına neden olacaktır. Pilot uygulama alanlarındaki tecrübeleri ve büyük şehirlerde yaşanan mevcut sorunları göz önüne alarak olası sorunları çözme ve hizmeti iyileştirme çalışması bir an önce başlatılmalıdır.