Bilindiği üzere, Hz. Musa’ya Sina Dağı’nda Allah tarafından gönderilen ilk emirlere “on emir” adı verilmiştir ve genelde Yahudiler tarafından benimsenip kendilerine mal edilmiştir. Fakat İslam dininde de on emre benzer emirlerin olduğu da bildirilmektedir. Örneğin; Kur’an-ı Kerim’de, bazı âlimlerin, Allah’tan beşeriyete yönelik, çok önemli on tavsiye ihtiva ettiği için “on vasiyet” diye adlandırdıkları âyetler vardır. Bu âyetler, Kur’an’da iki yerde geçmektedir: Birincisi En’am, ikincisi de İsra Sûresi’ndedir (Muhammed Salih el-Muneccid, Islam QA).
Her neyse, yukarıdaki kısa “on emir” hatırlatmasından sonra gelelim esas bizimle, yani genetikle ilgili “on emir” konusuna. Elimizde İnsan Genom Projesi’nin son hali bulunmasına ve canlıların kalıtsal özelliklerinin yalnızca genlerle oluşturulmadığı bilinmesine rağmen, genetikçiler genlerin ırksal, genetik ve tıbbi özellikler üzerindeki etkileri konusunda tek bir görüşe sahip değildir. Örneğin; insan ırkları konusunda bazıları atasal genlerin izlenmesi ile her ırkın kalıtsal belirteçlerine, yani genlerine bakarak insanları kategorize etmenin mümkün olduğunu ileri sürerken, diğer bazıları da bunun güvenilir olmadığını ya da doğru olmadığını ileri sürmektedir. Bunların en ateşlileri, genelde Yahudiliğin bir ırk olduğunu, tarih boyunca genlerini değiştirmeden bugüne kadar geldiklerini ve bazı kalıtsal ve/veya medikal belirteçlere bakarak kişinin Yahudi olup olmadığının anlaşılabileceğini ileri süren İsrailli araştırmacılardır. Bu tür yayınların en sonuncusu da “Haaretz” gazetesinde yayımlanmıştır (Sunday, November 25, 2012 Kislev 11, 5773). Elbette bazı bölgelerde ya da toplumlarda bazı özellik ve/veya hastalıkların diğer bölge ya da toplumlara göre daha sık görüldüğü çok eskilerden beri bilinen bir gerçektir. Fakat bu farklılıktan yola çıkarak insanların kategorize edilebileceğini ileri sürmek genetik yanılgıları da beraberinde getirecektir.
Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığım genetikle ilgili kargaşayı sonlandırabilecek ve bilimsel gerçeklere ışık tutabilecek nitelikteki bir açık mektup bilim adamlarınca tartışılarak yayımlanmıştır [Genome Biology (DOI: 10.1186/gb-2007-9-7-404), 18:13 18 July 2008 by Devin Powell]:
1. Bizler, insanlar arasındaki genetik varyasyon örneklerinin, insanların ırk ve etnisite bakımından hiyerarşik olarak kategorize edilmesini desteklediğine inanmıyoruz. Tüm ırklar eşit olarak yaratılmıştır.
2. Bir Arjantinli ile bir Avustralyalının DNA yapılarındaki farklılık, iki Arjantinli arasındaki farklılıktan birbirine daha çok benzemektedir.
3. Bir kişinin yapısı sadece onun genlerine yazılı değildir.
4. Aynı ırkın üyeleri farklı genetik yapıya sahip olabilir.
5. İnsanoğlunun davranış ve yeteneklerinin oluşmasında önemli rol oynayan iki yarım, kalıtsal ve çevresel yapısıdır.
6. Araştırmacılar, araştırmalarını planlarken insanları ırk esasına göre gruplara ayırma konusunda çok dikkatli olmalıdır.
7. Medikal yaklaşım ırk esasına göre değil, birey esasına göre olmalıdır.
8. Genetik araştırmalar pek çok farklı konudaki uzmanların iş birliğini gerektirir.
9. Basitleştirilmiş bilimsel verilerin yanlış değerlendirilmemesi için özen gösterilmesi gerekir.
10. Ortaokul ve liselerde okutulan kitaplarda genetikle ırkçılığın birlikteliği görülmekte olup, bunların düzeltilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, yukarıdaki “on emir” konusunu daha ayrıntılı okumak isteyenler belirtilen kaynaklardan ya da daha pek çoğundan yararlanabilir. Fakat bu “on emir” konusu, hem genetikçiler hem de tarihçiler ve sosyal bilimciler açısından farklı farklı değerlendirilmektedir. Ama her şeye rağmen genetik belirteçlerin insanları ırklar esasına göre ayıramayacağı hususu da yabana atılabilecek bir yaklaşım değildir. Zira ırkların oluşmasında coğrafi ve kültürel faktörlerin biyolojik faktörlerden daha fazla etkili olduğu sosyal bilimciler tarafından genel kabul gören bir gerçektir.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.