Birileri çıkıp, “şu genlerin karışmadığı iş yok mudur?” diye serzenişte bulunabilir. Bu soruya cevap olması bakımından bir genelleme yapılacak olursa şu söylenebilir: Canlı varlığın tüm yapısı genlerin kontrolü altındadır. Başlangıçta 100-150,000 olduğu tahmin edilen genlerin sayısı her ne kadar 20,000’lere kadar inse de, metabolizmamızdan davranışlarımıza kadar her şeyin genlerin isteğine göre yönlendirildiği artık daha belirgin hale gelmiştir. Genlerin marifetlerine şimdi bir yenisi daha eklenmiş durumdadır: Açlık ve tokluk hissi de bir gen tarafından kontrol edilmektedir (Zhang, J. V. Et al. : Science, 310: 996-999, 2005; NewScientist, 19 November 2005, p17). Ghrelin adı verilen gen, aynı adı taşıyan bir hormon salgılar ve bu hormon iştahı stimüle eden bir özelliğe sahiptir. Bu hormonun salgılanması insanda iştahın sürekli en üst düzeyde tutulmasına neden olmaktadır. Stanfort Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden A. J. W. Hsueh başkanlığındaki ekip farelerdeki çalışmaları ile ghrelin geninin bir de obestatin adında hormon salgıladığını (Latince “obedere” yani “aşırı yeme” ve “statin” baskılama anlamına gelen kelimelerden türetilmiştir), bu hormonun ghrelin hormonunun iştah açıcı etkisine karşı etki yaptığını bulmuşlardır. Yani aynı gen, birbirine zıt etkili iki protein kodlamaktadır. Diğer bir deyişle, insan ya da farenin kilo alıp almamasını dengeleyen iki peptid hormon aynı ghrelin geni tarafından oluşturulmaktadır. Kilo sorunu olan bazı insanların “su içsem kilo alıyorum” şeklindeki yakınmalarının altında yatan ana sebep ghrelin geni olmasın? Farelerdeki bu bulgunun insanlarda da benzer sonuçlar vereceğini söylemek pek “kehanet” olmayacaktır. Yakın bir gelecekte sayıları azalmış gibi görünen genlerin daha pek çok marifetlerini göreceğiz.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.