Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Değiştiriliyor aslında. Tabii ki, sanal gündemler bunlar. Sanal gündemler oluşturmak gerçek. Sanal gündemlerle gerçekleri örtmek ya da örtmeye çalışmak da gerçek. Lakin “gerçek” “gerçek”; asıl gerçek, epey farklı.
Gerçek pek değişmiyor. Belki de değiştirilemiyor. Eğitim alanında karmaşadan öte bir kargaşa hakim artık. Gerçek. Ekonomi iyiye gitmiyor. Gerçek. Dahası gittikçe kötüleşiyor. Gerçek. Zenginler daha zengin olurken fakirler daha da fakirleşiyor. Gerçek. Toplumun nispeten dengeli bir gelir dağılımına sahip olduğuna işaret eden orta sınıf –ne zengin ne fakir olanlar- hızla eriyor. Gerçek. Eriyen orta sınıfın cüzi bir kısmı, iktidar nimetlerinden nemalanarak hızla zenginleşirken büyük kısmı fakirleşiyor. Gerçek. Siyaset, bilindik işliyor. Sorun çözücü bir hamle yapamıyor. Gerçek. Kutuplaştırarak ve aba altından sopa göstererek, bazen de açıkça tehditler savurarak, çokça da korkutarak iktidarda kalmaya çalışıyor. Gerçek. Hayra ve barışa dönük iş yapmak yerine söylem siyaseti– sofistai- ile yoluna devam ediyor. Gerçek. Ve insanlar susuyor. Korkuyorlar. Gerçek. Korkudan dolayı susmak, olanı değiştirmiyor. Gerçek. Olacak olanı engellemiyor. Gerçek.
Korkunun ecele faydası yok. Ata nasihati. Elbet ecel mukadder. İlahi uyarı. Lâkin ecelin nerede ne zaman vuku bulacağı meçhul. Ama mukadder son hakkında bazı kestirimler yapmak mümkün. Ecelin geleceği kesin olsa da, ne zaman olacağının bilinmez oluşu korkunun önünü kesemese de, susulmaması ve eylem halinde olunması gerektiğini söyler.
Yapılması gereken açıktır: Hakkı söylemek ve gelecek olan hiç gelmeyecekmişçesine hareket halinde olmak. Gelecek olan gelene kadar durmamak. Yürümek. Mücadele etmek. Elden geleni arda koymamak. Yılmadan. Yorulmadan. Umudu kaybetmeden. Güzel günlerin geleceğine inanarak, şimdiyi en iyiye çevirmek, çevirmeye çalışmak. Yapılabilecek olanın en iyisini yaparak yaşamak.
Bir bilinmeze bağlanarak, şimdiyi heder etmek insan evladının düştüğü en büyük yanılgıdır. Gelecek olan gelecekse gelecektir elbet. Ancak gelecek olanın gelmesini geciktirmek mümkündür. Gelecek olanın vakti saati dolduğunda hiç gecikmeden ve şaşmadan gelecek olması ve gelmesi, gelecek olanın ötelenmesi ile bir çelişki oluşturmaz. Çelişki gibi görünen zihnin oynadığı bir oyundan ibarettir. Çünkü nerede ve ne zaman vuku bulacağı bilinmeyenin vaki olmasıyla bilinir olması, gelecek olanın gelmesinden çok, şimdinin ayne’l-yakîn (tecrübi) idrakinin bir sonucudur. Esasen gelecek olan hiçbir zaman gelmeyecektir. Gelen, gelecek olan değildir zira.
“Olacak olan olacaktır.” demek, sadece bir söylemdir. Sözden ibarettir. Sözlerin ise içi boştur. Sözler, içinde gerçeği barındırmaz. Gerçeklere atıf yapabilir. Bir anlatıdır. Bazen olanı, bazen olacak olanı, bazen de ne olanı, ne olacak olanı anlatır.
Olmuş-olan-olacak: Olan, olmakta olandır. Olmakta olan, olmuştur da. Oluş devam edebilir elbet. Bu durumda olmuş olan ve olan, olandır. Ya olacak olan? Olacak olan olmadan olmuş olmayacaktır. Olduğunda ve olmuş olduğunda ise olacak olan olmayacaktır. Olanı, olmakta olanı, gözden kaçırarak olmuş olana yapılan göndermelerle olacak olana yönelmek şimdiyi yitirmektir. Gözden kaçırmaktır.
Günümüz Türkiye’si, yitik bir şimdidedir. Kayıp bir şimdidir. Geçmişi överek ya da döverek, yarınlara gözünü dikmiş şimdisinin idrakinde olmayan bir yarı deli. Yarım akıllı. Tuttuğu hiçbir iş tam değil. Ya eksik ya yanlış. Söylemi ise çocuksu.
Deli değilseniz gerçekleri deliliğe vurmak sorunları çözmüyor. Çocuk değilseniz çocukça davranışlar sergilemek tuhaf görünüyor. Biraz delilik, ara sıra çocuksuluk büyük sorun teşkil etmez. Hatta iyidir. İyi gelir. Ama yerinde ve dozunda olursa. Lakin sürekli çocuksu hayaller kurup delice adımlar atmak, gerçek gerçeği değiştirmiyor. Gerçek olarak, sadece çocukça tavrınız ve deliliğiniz kalıyor. Elbet bir de delice yaptıklarınız.
Netice: Olan oluyor. Olması gereken olmuyor. Gelen gelmiş. Gelmesi gereken gelmiyor.
Türkiye’yi idare edenlerin, olumlu ya da olumsuz, düne yapılan atıflar üzerinden yarınlara işaret ederek bugünü gözden kaçırmaları, olanı değiştirmeyecektir. İdare edilenler ise, olmuş olanla olacak olan arasında kaybolan olanı fark etmedikçe ne eğitim sistemi düzelecek ne de ekonomi.
6 yorum
‘hakikât’i kaybetmişiniz maalesef.
‘hakikât’in bir başka açıdan analizi de mümkün.
1) 15/07/2016 yılından bu yana bir İstiklâl Harbi veriyoruz. Yedi düvel bütün kuvvetleri ile saldırıyor.
Bir asırdan beri ihmâl ettiğimiz ve dışa bağımlı hale getirdiğimiz iktisadımız bu saldırıları göğüslemekte zorlanıyor
2) Bağımsız politikalar izlemeye başlayan Türkiye’den, Türkiye’den nemalanan ülkeler hoşlanmıyor. Ekonomik kırılganlıklarımız üzerinden saldırıyor.
3) Korona virüs etkisi de makalenizde ihmâl edilmiş.
‘Olan olmuş, olacak olan da olmuştur.’ Üsküdarlı Ahmet Almış Efendi.
İçimiz düzelirse yedi düvel bize dokunamaz. Selam ile teşekkür ederim.
‘Makaleniz ‘içimizi düzeltmeye’ değil, ‘Dahili bedhah’ ları sevindirmeye hizmet ediyor olabilir. ‘ İçimizi’ nasıl düzeltebiliriz?
İçimizi nasıl görebiliriz? Zor soru. Sanıyorum içimizi görmek için mantıki bir çıkarıma gerek yok. Herkes en iyi kendini bilir. İçimizden murat Türkiye’nin ahvali ise akıllı olmak, aldanmamak getekityor. Siyasetten beklentiye girmek en büyük yanılgı. Çünkü siyaset içimizdeki dış. İçimizdeki dışın akl-ı selim ile hareket etmesini sağlamak zorundayız. Ama nasıl? Bunu ben de bilmiyorum. Çünkü onların dünyası ile içimiz çok farklı.
Bir yurttaş neden “dahili bedhah” olur? Dahildekilerin fütursuzca “bedbaht” etmeleri sebebi ile belki de. Ayrıca “ayan” olanı “beyan” etmek kimi sevindirirse sevinirsin ya da üzerse üzsün, bir bilim insanına yakışanı söyleyen/yazan hocam üstüne düşeni yapıyor. Sonuçta ayn’el yakin olarak bugünlerde gün yüzüne çıkan sorunlar ilm’el yakin erkânınca zamanında söylenmedikçe daha az vahim mi zuhur ediyor sanki? “Edepli insan tokat yediği elin sahibini değil sebebini arar” der Hz. Mevlana. Bırakalım bu yedi düvelin attığı tokatları. Zira artık büsbütün arabesk bir söylemden öte bir etkiyi şamil değil. Saygı ile…
Daha önce batıyla güzel işler yapmışsın “BİZ YAPTIK DİYORSUN” Niyetin bozulmuş. İşler tersine dönmüş “SENDEN BAŞKA HERKES SUÇLU OLUYOR”
Özeleştiri yok adalet yok Liyakat yok feraset yok …
Rabbim Türk Milleti Seçmenini Ferasetli eylesin