Son çeyrek asırda Türkiye’de yaşlı bilgisi, bilinci ve yaşamını içeren bilimsel, sosyal ve hukuksal gelişmeler katlanarak arttı. Bu sonucu etkileyen AB uyum süreci çalışmaları mı (AB ülkelerinde genel olarak önemsenen başlıklardan biri de: Yaşlanma ve yaşlı nüfusun giderek ağırlaşan mediko-sosyal sorunlarıdır), internet dünyası ve küreselleşme mi? Zamanı olan tartışabilir. Ben sonuca bakıyorum.
Her ne kadar yaşlılık konusunda medyada birçok (güvenirliği test edilmiş ya da edilmemiş) kaynağa ulaşabiliyor ve yaşlılıkla ilgili bilimsel gelişmeleri kongrelerde paylaşabiliyor olsak bile, hâlâ yaşlılıkla ilgili sağlıklı bir veri tabanımız yok. Kanımca birçok üniversitenin ilgili bölümleri, geriatri dernek ve vakıflar tarafından yapılan yaşlılık araştırmalarının tümü bir havuzda toplanmalı ve bu çalışma sonuçları da yaşlı yararına ilgili ve yetkili kurum, kuruluş ve kişilerce kullanılmalı.
Gerek Yurdumuzda gerekse yurt dışı yaşlılıkla ilgili bazı güncel verileri sizlerle paylaşmak istiyorum:
Yaşlılık Araştırmaları Merkezi’nin Türkiye genelinde 9 ilde 715 denekle gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Ülkemiz yaşlısının yaşam profili pek kötü gözükmüyor: Her 10 yaşlıdan biri yalnız yaşıyor; bayram ve babalar/anneler günü gibi günlerde çocukları tarafından hatırlanma oranı, evlenme yıldönümü ve doğum günü gibi kişisel günlere göre çok yüksek; yaşlıların yüzde 91’i aile bireyleri ile olan ilişkilerinden memnun; televizyon izleme, yaşlı insanların günlük hayatını dolduran önemli bir aktivite olarak karşımıza çıkmaktadır (yüzde 86); bankacılık ve benzeri temel faaliyetlerinde tanıdıklarından destek alanların oranı yüzde 20, cep telefonuna sahip olanların oranı yüzde 63; araştırmaya katılanlar, bir insanın ortalama 65 yaşından sonra yaşlı sayılacağını belirtmişler (üniversite mezunlarında yaşlandığını düşünenlerin oranı, diğer eğitim düzeylerine göre daha düşük bulunmuş) ve yaşlanmayı bedenin çalışmasında yavaşlama, saçların beyazlaması, cildin kırışması ve yaşama arzusunun azalması olarak tarif etmişlerdir. Ayrıca mutlu yaşlılık için gerekeni; hayatla iç içe olabilmek, aileyle, dostlarla ilişki, topluma faydalı olmak olarak sıralamışlardır. Araştırmaya katılan yaşlılar sorunların çözümünü önce devletten (yüzde 40) sonra çocuklarından beklediklerini (yüzde 37) ifade etmişlerdir.
Yaşamı tekdüze olan ya da hayatı ev ile iş arasında geçen, monoton ve asosyal olan yetişkinlere kötü bir haberim var:
Johns Hopkins Bloomberg Tıp Fakültesi Akıl Sağlığı ve Yaşlılık Bölümü Öğr. Üyesi Carlson ve ark. Genetik riski yüksek 147 orta yaşlı erkek ikizi, 28 yıl boyunca izlemişlerdir. Fiziksel aktiviteden ziyade bilişsel ve sosyal aktiviteleri (aile ve arkadaş ziyaretleri,kitap okuma, dans, sinema, parti, piknik vb. ) fazla olan yaşlılarda demans başlama riskinin yüzde 26 oranında azaldığını saptamışlardır. Başka bir değişle, yaşamın içinde olanlar demanstan korunuyorlar (Midlife activity predicts risk of dementia in older male twin pairs. (The Journal of Alzheimer\’s & Dementia);
Evinde yaşlısı olan Türk, Amerikalı ya da Avrupalı ailelerin sorunları benzer:
Kurza ve ark. Amerika ve Avrupa’da yaşayan 502 Alzheimer hastası ve 614 bakıcı yaptıkları bakıcı ve hasta görüşleri ile ilgili çalışmada en önemli konuların; evde destek, güvenlik, ajitasyon ve saldırganlık belirtilerini azaltan tedaviler, yaşamdan keyif alma ve yeterlilik üzerine olup bakıcı ve aile tarafından en fazla beklenen ise hastalık hakkında daha detaylı bilgilenmek, hastalıkla daha kolay başa çıkabilmek,tedavi ve ilaçların daha kolay alınma yolları üzerinedir (Personal perspectives of persons with Alzheimer\’s disease and their carers: A global survey .The Journal of Alzheimer and Dementia Volume 4, Issue 5, Pages 345-352 ,September, 2008).
Kırkaltı ilin SHÇEK’e bağlı 63 huzurevinde Yaşlılara Sunulan Sosyal Hizmetlerin Değerlendirilmesi çalışmasında huzurevi sakinlerinin ilişkilerinde sorun yaşamadıkları (yüzde 59) anlaşılmaktadır. Huzurevine başvuru nedenleri yalnız yaşamanın zorluğu (yüzde 54), aileye yük olmama isteği (yüzde 32), gündelik yaşamda kendine bakamama ve sağlık sorunları (yüzde 26) şeklinde sıralanmaktadır. Yaşlıların yarısı hiçbir koşulda evde kalmak istemediğini (yüzde 49) bildirmektedir. Huzurevinde kalan yaşlıların en az yarısı; yemek pişirme sorununu çözümleme (yüzde 30), sağlık hizmeti alabilmeyi kolaylaştırma (yüzde 27), ev işlerinde yardım alabilme (yüzde 27) ve ekonomik destek (yüzde 20) sağlama gibi hizmetler götürülebildiğinde huzurevi yerine evde kalmayı tercih edeceklerdir.
Her yüz kişiden en az altısının geleceğini ilgilendiren sevindirici bir gelişme Kolombiya Üniversitesi’nden geldi. Araştırmacılar ,kalp krizini erken yakalama-kanda lipid düzeyinin kriz öncesi yükselmesi kriz sonrası ise düşmesi -çalışmasından yola çıkarak benzer bir çalışma ile Alzheimer riskini basit bir kan testi ile (Kanda Amiloid beta peptid (AB42)-hastalık öncesi arttığı ve hastalık sonrası azaldığı- varlığı ile)) belirlemiştir. Böylece Alzheimer hastalığı, kandaki AB42 düzeyi ile önceden tanınarak erken mücadele etme yolu açılmış oluyor (Simple Blood Test Could Spot Alzheimer\’s Risk. the journal Proceedings of the National Academy of Sciences.Sep.8,2008)).
Alzheimer Vakfı Başkanı Prof.Eker,konferanslarında Alzheimer hastalarının güvenliği için oldukça önemli bir alet olan ve hastalarının bileğine takılan bir bilezikten söz ediyor. Bu bilezik arabalardaki CPS sistemi gibi hastanın yerini bildirerek kaybolma riskini ortadan kaldırıyormuş. Umarım kullanılıyordur ve işe de yarıyordur.
34
önceki yazı