Algı; duyu organlarınca alınan bilgilerin işlenmesini, yorumlanmasını ve zihinde anlamlı hale gelmesini sağlayan süreç olarak tanımlanır. Yani bir diğer ifadeyle insanın kendi duyu organları ve zihinsel süreci arasında yaşanan bir döngü olarak ifade edilir.
Algı yönetimi kullanımı çok eskilere dayanan ve hayatın her alanda kullanılabilirliği olan bir olgudur ki bu bağlamda sürdürülebilirdir. Günümüzün hızlı teknolojisiyle birlikte bu alan gelişimini ve çeşitliliğini artırmıştır. Her iki olgu siyasetten tutun da eğitime kadar birçok alanda geçerliliğini sürdürmektedir. Ancak artan nüfusa paralel olarak teknolojik gelişmeye bağlı meydana gelen küresel ısınmanın neden olduğu, olabileceği sağlık sorunlarına karşı bilinç oluşturma ve algı yönetimi yönünde maalesef kayda değer bir uzun soluklu bir etki sağlayacak çalışma mevcut değildir. Hâlbuki algı, insanın kendi içinde yaşanan bir eylem olsa da dış uyaranlara bağlı bir anlamlandırma süreci olduğundan kendisinin yönetilebildiği bir olgu ise bu duyarsızlığın nedeni anlaşılır değildir. Yani bir tehlikeyi fark ettiğimiz anda ona odaklanmak ve ondan kurtulmak için çaba gösterme eylemememizin olması beklenir. Bu bağlamda son zamanlarda insanlığa ağır kayıp ve şiddetli etkileri olan küresel krizlere (Covid-19, 6 Şubat depremi) karşı neden yeterince ve algıda seçicilik oluşmadı ki! Bu etkiyi yaratacak argümanlar üzerinde düşünmek gerekir. Her zaman olduğu gibi özellikle de ülkemizde iş başa gelmeyince yani dış uyaranların değişmesi keskin, tehdit edici, büyük zarar verici boyutlarda olmayınca bilinç ve algı oluşturmada eksik kalındığı ortada.
Bilinç oluşturma ve algı yaratmanın başarılı olması için önemli olan felaketin etkisi değil felaketle karşı karşıya kalan insanın cehaletten uzak pozitif bilimlerle donatılmış bilgiyle yetişmiş olmasıdır. Eğer bilgiyi ulaştıracağınız insanlar eğitimli ve belirli düzeyde vizyon sahibi bireylerden oluşuyorsa bilinçli bir algı oluşturmak için fazla çabaya gerek yoktur. Bu durumda etkili bir iletişim stratejisi ve sürdürülebilir bir algı oluşturmak kolaylaşır. Yani birkaç iletişim aracı, çekici bir yaklaşım kullanarak insanların bir şeyi algılamalarını ve anlamalarını sağlayan en önemli faktör haline gelebilir.
O halde içinde bulunduğumuz pandemi, küresel ısınma, depremi sorun olmadan çözüm oluşturabilecek etkili reklam kampanyaları, projeler, kalite ve doğru işçilik, kısa filmler, temel eğitimde biyokimyasal ekoloji ve deprem konusunda çevirim içi ve yüz yüze dersler, küresel ısınmayı arttıran ürün satışlarını azaltmaya yönelik en yaygın yöntemler ile doğal hayata ve yaşama yönelik özendirici belgeseller yapılmalıdır.
Global ölçekte önemli olan bu üç konuda bilinç ve algı oluşturmak amacıyla en etkili ulaşım aracı olan sosyal medya kullanılarak geniş hedef kitlelere ulaşmak ve etkileşimde bulunmak gerekir. Bunun için de “youtuber” ve “influencer”lardan (sosyal etkiye sahip araç ve kişiler) faydalanmak farkındalığını artırmasına yardımcı olacaktır.
Özellikle bilim yuvaları olarak kabul gören üniversitelerin Yüksek Öğretim Kurumu(YÖK) ve Üniversitelerin rektörlerinin birincil hedefleri yenilikçi çalışma alanlarında bilinç oluşturma ve algı yaratmanın başarılı öncelikler arasında olmalıdır. Bunun için de araştırmacı ve eğitimci öğretim üyesi kadrolarını ayırmalı ve her birini kendi içinde teşvik ve kariyerle değerlendirmelidir.
Sonuç olarak, bilinç oluşturma ve algı yaratma, insanların düşüncelerini ve davranışlarını yönlendirmenin en etkili yollarından biri ise bu strateji, global ölçekte meydana gelen çok boyutlu etkileri olan doğa, çevre ve sağlık bilincini arttırmada da kullanılmalıdır. Bilinç oluşturma ve algı yaratmanın başarılı olması için, öncelikle hedef kitlenin etkilenebileceği alanları iyi belirlenmesi, etkili bir iletişim stratejisi oluşturulması, yaratıcı ve ilgi çekici bir yaklaşım kullanılması ve çok amaçlı farklı yöntemler kullanılması önemlidir. Saygılarımla.