Bugün tıp etiği ve tıbbi deontoloji ayrı branşlar olarak okutulmaktadır. Ancak bunlar birbirleriyle bir elin parmakları kadar yakındır ve ahlaklı bir hekim görevlerini de yerine getirir.Yine tersinden söylersek görev bilincinde olan bir kimse ahlak sahibi kişidir. Mesela burada bir örnek vermek gerekirse hekim hastaya yararlı olmalıdır. Bu onun görevidir. Bunu tersinden ifade edersek, hekim yararlı olma ilkesine uymalıdır. Burada Kant etiğinden örnek verebiliriz. Bunun diğer adı deontolojik etik olmaktadır. Immanuel Kant’a göre ödev etiğinde ahlaki yasalara saygı vardır. Ahlak yasası, görünmeyen benliğin kişiliğini duyular üstü bir dünyayla olan bağlantısını dile getirir. Bu düşünür, iyi ve kötünün ne olduğunun bir duygu tarafından belirlendiği biçimindeki görüşleri reddeder. Akarsu, Kant’ın ahlak yasası karşısında saygı duygusu bulunduğunu belirttiğini yazar. Kant, fenomenler dünyasından gelen bütün etkilerin çok gerisinde bulunan ahlaki özümüze kadar inmeyi dener. Kant, 3 kavram ele alıp inceler. Bunlar iyi istenç, kesin emir ve özgürlük kavramlarıdır. İnsanda içgüdülerden başka bir de akıl vardır. Bu akıl denilen güç de, insanı mutluluğa ulaştırmada iyi bir kılavuz değildir. Böylece doğa, insan için mutluluktan başka bir şeyi göz önünde bulundurmuş olmalıdır. İnsan bütün yaratıklar arasında aklı olan tek yaratıktır. Akıl da insanı fenomenler dünyası üstüne yükseltip, ona bir değer, bir onur kazandırır; ona başka bir dünyadan gelen bir sesi işittirir; bu ses de ahlak yasasıdır.
Kant’a göre insan, yapısı gereği, yalnız mutluluğa yönelmiş olamayacağına göre, geriye ödev’den başka bir şey kalmamaktadır. Ödevde aklın sesi, dolayısıyla da insanın en yüksek değeri dile gelir. Ama insan, yalnız aklı olan bir yaratık değildir. Onda bir de doğal bir yön vardır ve insanın içgüdüleri, eğilimleri de bulunur. Aklın sesi olan ödev ile doğal eğilimler karşılaşınca ya çatışabilirler, yani ödevin emrettiği ile içgüdülerin istediği arasında bir uyuşmazlık olur veya uyuşabilirler, yani ödev ile eğilim arasında bir uyum kurulmuş olabilir. Kant’a göre, ödev ile eğilimin bu uyuşmalarından doğan eyleme iyi denilemez, bu ancak bir rastlantıdır. Bir eylemin iyi olabilmesi için, hiç koşulsuz olarak ödevden çıkmış olması gerekir; ancak ödevin belirlemiş olduğu bir istenç iyidir.
İşte Kant’a göre, bir eylem, dışarıda bulunan iyi bir sonuç yüzünden değil, ancak kendisine dayandığı ilke yüzünden iyi olur ve eylemin iyi olmasının ölçüsü, başardığı, gerçekleştirdiği şey olmayıp dayanağı olan ilkedir.
Görüldüğü gibi düşünürler de ödevle ahlakı birbirine bağlamış ve ilişki kurmuşlardır. Buna göre ahlak sahibi bir kişi toplumda saygılı, görev bilincinde olan ve yasalara uyan bir insandır. Doğaldır ki hekimin de görevinde böyle olması gerekir. Mesela A.S. Ünver, bir kitabında tıbbi gizlilik konusunda şöyle demektedir: “Hasta ve hastalığı, sırları ve onun bize bildirdiği gizli noktalar hiçbir şekilde açıklanamaz.” Yine bu kısımda hekimin, hastasından alacağı vizite ücreti konusunda anlayışlı davranması gerektiği de belirtilmektedir. Ancak bütün görevler yanında hastanın da hekimin önerilerini ve tedavi uygulamalarını yerine getirmesi gerekir. Burada bir şekilde gizlilik ilkesi de anlatılmış bulunmaktadır. Yani gizlilik ilkesine uyan bir hekim ahlaklı bir kişidir ve sonuçta böyle bir kişi hastasının sırrını tutma görevini de yerine getirmektedir. Bu bakımdan tıp etiği derslerinde öğrenciye hekim görevleri anlatılırken bununla bağlantılı olarak ahlaki doneler de verilmelidir. Bizce bu branşı fazla parçalara ayırarak bölümlemek tıp öğrencisinin anlamasını da zorlaştırır. Tıp etiği tıp öğrencisinin hayat pratiğinde küçük anahtarlar veren bir rehberdir ve bu yoldan hareket edilirse tıp etiğini anlamak ve anlatmak daha kolay olacaktır.