yaşamına verdikleri zararların örneklerini maalesef oldukça sık görüyoruz.
Çünkü bu kişiler, ne yazık ki sorumluluk yüklendikleri işin ayrıntılarına vakıf olmadıklarından dolayı işi her yönüyle düşünememekte, dolayısıyla da oluşabilecek risk ve tehlikelere karşı alınması gereken önlemlerden bihaber oldukları için bir tarafı tamir ederken diğer tarafı bozmakta veya eksik yapmakta, aynı şekilde yapılması gereken denetlemeleri de bilmemektedirler. Dolayısıyla da görevinin ehli olmayanın bu eksiklikleri nedeni ile kazalar, bozukluklar, olumlu sonuca varamama, hatta ölümler oluşmakta ve bunların suçu, bu kişiler tarafından çoğunlukla “Kader”e bağlanarak “Allah’a yüklenmek” yöntemi seçilmektedir.
Böylece de beceriksizlikler,insanların “Allah ile aldatılması” yoluyla örtbas edilmektedir. Bu konumda olanların tipik özellikleri, kibirli ve bilgisizlikleri fark edilmesin diye etraflarından mesafeli, sert mizaçlı, kolay kalp kıran, kurumda terör estiren veya tersine çok çok kibar, ama yine maiyetindekilerle çok mesafeli olmalarıdır.
Benzer durumlarla, bazı istisnalar dışında hemen hemen her resmi kurum ve bürokrat düzeydeki idareci memuriyet atamalarında olduğu gibi, mesleğimizle ilgili olması nedeni ile de sırayla rektör, dekan, bölüm başkanı, ana bilim dalı başkanı, öğretim üyesi seçimi, şef atamaları ve başhekim atamaları yanında, bu kurumların yönetim kurulları ile Tıpta Uzmanlık Kurullarının ve bağlı komisyonların oluşturulmasında da sıklıkla karşılaşmaktayız.
Hâlbuki 1400 yıldır Allah tarafından, Kur’an’daki Nisa-58. ayette bu konuya vurgu yapılmış ve yanlışlığına dikkat çekilmiştir “Nisa-58. Ey insanlar! Biz nasıl ki peygamberliği ehil ve yetkin durumdaki elçilerimize veriyorsak, Allah da her işiancak uzmanına vermenizi/onlara emanet etmenizi size emretmektedir. Ve insanlara hükmeden idareci konumundaysanız, mutlaka adil davranmanızı da emreder. Allah’ın bu şekilde uyarması, sizin için ne güzel bir nimet!Şunu aklınızdan da çıkarmayın ki, Allah her şeyi işitendir/Semi’ ve her şeyi en iyi görüp farkında olandır/Basiyr’dir.”
Hâlbuki zararlı birçok sonuca neden olan bu yanlışlığın düzeltilmesine yönelik defalarca köşe yazılarımda önerilerde bulunmuş ve olabilecek sonuçlarına da değinmiştim. Hani derler ya “Söyleye söyleye dilimde tüy bitti.”
Belki dikkatinizi çekmiştir, Özel kurumlarda ehliyetsiz olanların atanması gibi böylesi bir tehlike söz konusu olmamaktadır. Özel kurumlara değil idarecinin atanması, hatta en vasıfsız kişinin atanması bile kılı kırk yarma misali çeşitli test ve eleme aşamalarından sonra yapılmaktadır. Çünkü bu kurumlarda kâr etme ve kurumun devamlılığı ön plandadır ve kişiye göre, kişinin patrona yakınlığı veya aynı görüşte oluşuna göre değil, mevcut işin ehli oluşuna göre atama yapılmaktadır.
Son olarak Mayıs ayındaki “Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Yönetmeliği Hakkında” başlıklı köşe yazımda da konunun bir ucuna değinmiş ve çözüm önerimi de açıklamıştım.
Önerim çok basit. Şöyle ki; Her üniversite, bünyesinde bulunan bütün öğretim üyelerinin eğitim aşamalarını, bilimsel aktivitelerini, mesleki işlerini ve sosyal faaliyetlerini Türkiye geneli için YÖK tarafından belirlenecek ortak bir puanlandırma sistemine göre puanlandıracak ve hepsini puanlarına göre sıralayacak. Rektörden başlamak üzere sorumlu makamlara ve kurullara yapılacak atamalar bu sıraya göre yapılacak. Gerekirse, görevlere göre ve öncelikle kişilerin istekleri doğrultusunda gruplar da oluşturulabilir.
Benzer şekilde, diğer sağlık kurumlarında da bütün doktorlar yine eğitim aşamaları, bilimsel aktiviteleri, mesleki işleri ve sosyal faaliyetleri Türkiye geneli için Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek ortak bir puanlandırma sistemine göre puanlandırılacak ve hepsi puanlarına göre sıralanacaktır. Yapılacak Bakanlık görevlendirmeleri veya komisyonlara üye atamaları bu sıralamaya göre yapılacaktır.
Böylece de “Hakkın dağıtımında adalet, eşit konumda olanlara da eşit hak tanıma” prensibi gerçekleşmiş olacaktır. Kur’an’a tekrar baktığımızda, dünya yaşamı ve insanların yaratılışının temel amacı ve gerekçesi de işte bu hak edenleri ayırabilmek ve haksızlığı önlemektir.
“Duhhan-38-39. Biz gökler, yer ve aralarındakileri sırf oyun ve eğlence olsun diye ve boşuna yaratmadık. Biz onları gerçeği göstermek ve içtenlikle iman edip etmeyeni/hak edip etmeyeni ortaya çıkarmak için yarattık. Ancak insanların çoğu bunu bilmiyor ve anlamak istemiyorlar.”
“Casiye-22. Şunu da iyice bilin ki Allah, gökleri ve yeri bir amaçla yarattı. Bu amaçlardan biri de, her nefsin yapacağı olumlu veya olumsuzlukların karşılığının tam olarak belirlenebilmesi ve haksızlığa uğramadan karşılığının tam olarak alınmasıdır.”
Emeğin ve yeteneğin hakça değerlendirildiği güvenini veren böyle bir sistemin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi dileklerimle.+