Davranış göstergelerinden biri de duyu organları ile algılananın beden üzerine etkilerinin gözlenmesidir. Duyu organlarının vücut üzerine etkisi, kişinin çevresi üzerindeki durumu fark etmek, bilinç ile karar almak, davranış geliştirmek, sonuç çıkarmak ve tehlikeden korumaktır. Görme ve işitme ile zaman ve yer içinde bedenin istenen pozisyonu sağlanır. Tat alma, koklama ve dokunma ile istenilen-beklenen davranış şekillenir. Yaşam alanında varlığın devamını sürdürmede bunlardan vazgeçilemez. Anlık tutum refleksif veya otomatik olabilir. İçgüdüsel ve dürtüsel harekete arzu yönelimi davranışın sistematiğini genişletir. Bir süreç kazanımı ile de seri uygulama gözlenir. Bunlara öğrenilmiş davranış eklenince sosyal içerikli davranış ve tutum da ilave olur. Bu konularla ilgili model ve teorileri ileriki yazılarımda aktaracağım. Bugünkü yazımızda, duyu organları ile hissiyatın nasıl olduğunu açıklayacağız.
Eşdeğerli sistemlerin anlaşılmasında duyu sistemi ile algılamanın etki farklılığı aktarılacaktır. Bu çeşitlilik ve farklılık, gruplamada davranışı anlamada yardımcı olacaktır. Görme modeline benzer tarzda diğer duyuların algılanış tarzı da benzerlik durumu ile modellenebilir. Dış dünyadaki çeşitli nesneler somut iken duyu organları ile bunlar soyuta çevriliyor. Yani bir başka forma giriyor. Nesne zihinde temsil ediliyor. İmgeleniyor. Temsilciye aktarım yapılıyor. Artık temsilci nesneyi, zihinde istenen, beklenen, arzulanan nitelikte algılamaktadır.
İmgeleme algı ile uyaranın tanımlanmasıdır. Uyaran, nesnenin zihinde tasarlanmasıdır. Bir çeşit hayaldir. Buna göre eş zamanda birliktelik, bağlılık durumuna göre bir uzam, evren tanımlıyoruz. Bu tanımda çağrışımlarımızın önemli etkisi var.
Görme: Hareket etmeseydik nesne fotoğraftır, seyirliktir. Ayırt etmeyi göz yapmıyor. Göz, fotoğraf çekiyor. Hareket ile dinamik süreçler devreye giriyor. Hız ile etkileşim sonucu derinlik, uzaklık kavramını zihnimizde oluşturuyoruz. Birden fazla fotoğraf heterojeniteyi, farklılığı sağlıyor. Demek ki göz görüyor, beyin anlamlandırıyor.
Görme olayı, hareketimizle ve cismin hareketi ile, bir süreç ile sistematik işlem sonrası duyusal olarak farklı hissedilen bir olaydır. Kişiden kişiye değişiyor. Görülen nesneye yatırılan anı, onun hissini değiştiriyor. Para yoksunluğu olan biri ile para fazlalığı olan kişiye Türk liraları gösterildiğinde büyüklük ve çokluk algısı fazladır. Zaman içerisinde görme duyusuna duygu katılınca paranın ekonomik değerinde kişisel farklılık gözleniyor. Sosyal etkileşimle anlamda sahipliğe göre de farklılıklar gözlenir. Cismin bedenle ilişkisine göre de yakınlık-uzaklık hissi oluşuyor. Renkli görme olayı, biyolojik elemanın kimyasal ve fiziksel etkileşimi ile renk tonlandırması, yoğunluğu ile ilişkileniyor.
Zihnimizde, nesne dikkat ile yönlendiriliyor. Bellek ile kıyas yapıyor, özdeşleştiriyor ve anımsamıyoruz. Kendilik değeri ile sibernetikte nitel nesneyi değerlendiriyoruz. Bilinç oluşturuyoruz. Demek ki hatıra, nesne ile birliktelik, yakınlık, işlevsellik ile tekrar zihne geliyor. Yani ikincil olay. Bir bakışta anlamıyoruz. Çok bakışta farkındalık oluşuyor. Buna göre çağrışım genelden özele, somuttan soyuta, basitten karmaşığa, şimdiden düne, buradan şuraya, içten dışa doğru yapılıyor. Yani süreç algısı oluştuyoruz. Kapsam ve içerik oluşturarak bilişsel kaynak veri deposu ile yapay sinir ağlarında ağaç dalları oluşturuyoruz. Ayrıklık tersiyer özellik, eklentili durum. İğrençlik kaynağını buradan alır. Bunu dağıtırız, etkisizleştiririz. Bu önyargı ile yaşarız. Anlık tehlike olduğunda duygu ile vahimleşme, yaşayamama durumu ile karmaşıklığa itiliriz. Entropimiz azalır. Bu gerilimin boşaltılmasıdır. Korkulduğundan değil, kaçıldığından korkuluyor. Nesneye tehlikeyi aktarırız. Artık koşullu varlık olmuşuzdur.
SONUÇ: Görme duyusu nesnenin zaman ve yer ile ilgili organın bir fotoğraf çekme işlemidir. Bununla beraber, görüntünün anlamlandırılması sistem içerisinde parça etkileşimlerinin bütünselleştirilmesi, tamamlanması, değiştirilmesi, düzeltilmesi ve uyum durumu ile ilişkilidir. Beynin bu konuda yaptıklarının yanı sıra; aklın ve duygunun görüntüyü değerlendirmesi ile bambaşka bir nesne tasavvur edildiği akla gelir. Kişiden kişiye değişen görme olayının kültürel özelliği de akla gelince şunu düşünüyorum: Bakmakla görmek arasında fark vardır. Diğer duyularımızın modelini görmeye benzetirsek bunların birleştirilmesi ve anlamlaştırılmasının sistematik yaklaşım gerektirdiğini belirtebiliriz. Bu çerçevede duyu modelleri davranışı anlamada kısmen yararlıdır. Bu konularda disiplinlerarası çalışmaya ihtiyacımızın vazgeçilmezliğini düşünebiliriz. Takım çalışması için de hevesimiz gittikçe artmaktadır. Duyu organlarının beden üzerine etkilerine dair farklı bakış açıları davranışı değerlendirmede yararlı olacaktır. Okurlarımızın katkıları ile süreç geliştirmeye devam edelim mi?
Saygı ve sevgi ile…