Değerli meslektaşlarım, bu yazımda sizlere dünyanın en eski mesleklerinden biri olan goygoyculuktan bahsedeceğim.
Goygoyculuk, her koşulda, her zamanda ve her yerde iktidarın yanında bulunma ve nimetlerinden yararlanma sanatı, daha doğrusu hastalığıdır. Hastalık diyorum, çünkü bu bir meziyet değil ciddi bir hastalıktır. Herediterdir, ancak goygoyculuk geni henüz bulunamamıştır. Her iki cinste de bulunabilir. Babası yada dayısında goygoyculuk saptananlarda goygoyculuk bulunma olasılığı oldukça yüksektir. Şimdi izninizle, bu hastalığın kliniğine biraz girelim.
Goygoyculuk, tüm dünyada ayni yaygınlıkta görülmektedir. Yani coğrafi bir özelliği yoktur. Kentsel veya kırsal bölge goygoyculuğu farklı değildir. Yirmi haneli en küçük köyden en büyük metropollere kadar, üç kişilik işletmelerden, büyük holdinglere kadar, bürokrasinin her kademesinde, ilkokuldan üniversiteye kadar goygoyculuğa her yerde rastlanılmaktadır.
Goygoycu, her zaman baştakinin, yani iktidardakinin yanıbaşında olmaya çalışır. Goygoycu genellikle iş yapmaz, üretimleri minimaldir. Ancak ağzı iyi iş yapar, güzel hikayeler, fıkralar ve espriler bilir. Kedini diğerlerinden daha ilginç kılmak için devamlı yeni esprileri araştırıp bulur, hatta sıklıkla da üretir. En önemli özelliklerinden biri, goygoycu asla rizikoya girmez. Goygoycunun kendisi çok az çalışır yada hiç çalışmaz. İş arkadaşlarının yada altındakilerin yaptıklarını kendine mal etmekte özellikle ustalaşmıştır. Goygoycunun siyasi görüşü genellikle muğlaktır, duruma göre her tarafa yatılır. En önemli şey, goygoycunun bizzat kendi kişisel çıkarlarıdır. Goygoycu için kendi kişisel çıkarları, vatan ve milletin çıkarlarından bile önce gelir. Gerektiğinde kendi üç kuruşluk çıkarı için koca ülke zarar etse, çil çil dolarlar yurt dışına gitse bile, goygoycu bundan zerre kadar üzüntü duymaz. Goygoycu herkese şirin görünmeye çalışır, işle ilgili yada siyasi tartışmalara hiç girmez. Hep bilmez ve anlamaza yatar. Böyle platformlarda kendisi yokmuş gibi davranır. Ancak dinlediklerini, belleğine dikkatlice not eder ve belirli zamanlarda ve platformlarda istediği şekilde değiştirerek, ekleyerek kullanır. Sıklıkla başkalarını kötüleyerek kendinin ne kadar iyi birisi olduğu imajını yaymaya çalışır. Gerektiğinde bu uğurda, baştaki idarecilerin ispiyonu bile olmaktan çekinmez.
Bir göreve yeni bir idareci mi atandı, neredeyse çalışma arkadaşlarının bile önüne geçerek ilk ziyaretine gidenler goygoycular olur. En büyük çiçekleri yaptırırlar, en kısa zamanda hemen bir davet ayarlarlar.
Goygoycu baştakilerin özelliklerine göre kendine bir yol çizer. İdareci, içkiye, kumara mı meraklı, sohbetimi seviyor, aile, din, giyim kuşam, araba, para, seks, açık saçık fıkralar, resim, müzik, antika, folklor, spor, fitness, Türk hamamı, sauna, dedikodu, gece geç yatma, sabah erken kalkma, yabancı hayranlığı hepsi birer birer not edilir.
Önce idarecinin en yakınındakilerin uzaklaştırılmasına çalışılır. Ufak ufak kötülemelerle işe başlanılır, hiç bir fırsatı kaçırmamaya azami gayret gösterilir. Bir vesile yaratılıp eşlerle bir akşam yemeğine, özelliklede müzikli bir mekana idareci ve eşi davet edilir. Hemen orada bir sonraki toplantının planlaması yapılarak yer ve tarihi belirlenir.
İdarecinin düzenlediği geziler, goygoycular için bulunmaz fırsattır. Gezi boyunca, hem idareci hem de ailesiyle yakınlaşma kolayca sağlanır. Bu uğurda, eşlerden hatta gerekirse çocuklardan bile destek alınması, işin raconlarındandır.
Goygoycu, idareciye genelde yalakalık yapar, o ne akıllıdır, ne yakışıklıdır, hanımsa ne güzeldir, nede güzel modern giyinir, saçları nede güzeldir. Dozaj duruma göre değişkenlik göstermekle beraber minimal 3×1 den az olursa etki az olur. İşitsel ve görsel her türlü efekti goygoycu iyi kullanmaya azami özen gösterir. Özel günlerde idareciye ve eşlerine, ev alma, yaş günü vs gibi nedenlerle hediyeler götürülmesi mutattır. Bir süre sonra goygoycu neredeyse idarecilerin kırk yıllık dostlarının bile önüne geçiverir.
Goygoycu genellikle idarecilerin etrafında halkayı tamamlamak için diğer goygoycularla işbirliği yapar. Halka tamamladığında işlem bitmiştir. Artık araya yeni goygoycular alınmamaya çalışılır. Gerektiğinde sert dirsek darbeleri ile yeni goygoycu adayları halkadan uzaklaştırılır. Bundan sonrası ise, goygoycular arasındaki birincilik savaşları ile geçer. Bu savaşlardan idarecinin haberi olmaması esastır.
Goygoycular, genellikle idarecileri otobüse’ bindirmeye çalışırlar. Bindirdiklerinde de kendi istedikleri istikamete doğru ve istedikleri hızda sürdürmeye özen gösterirler. Kendi çıkarlarına uygunsa, idareci hata yapmış, yapmamış, goygoycu için hiç önemli değildir. Otobüs devrildiğinde, batağa saplandığında yada yol bittiğinde goygoycu hemen ortadan yok olur. Goygoycuda espri, güzel sözler her zaman olur, ancak vefa olmaz. Onda dün dündür’ zihniyeti hakimdir. Baştakinin iktidarı sona erdiğinde, goygoycu, kendini hemen yeni idarecinin kapısında bulur.
Yeni idareciye ilk yaklaşımlarında, önce eskinin kötülenmesi ile başlanılır. Bu pek tutmazsa efendim biz kendisini çok ikaz ettik ama bizi dinlemedi’ gibi hamasi nutuklarla puan toplamaya çalışılır. Akıllı ve uyanık idareci, goygoycuyu gözünden tanır.
Tanıyınca da kendi kulvarına sokuverir. Örneğin muhatap akademisyense, bu yıl kaç araştırma yaptığı, kaç yurtiçi ve yurt dışı kaç yayını olduğu, kitap hazırlıkları olup olmadığı, yürüttüğü projeleri, cerrahsa haftada kaç ameliyata girdiği, yeniliklerden hangilerini hastaneye getirdiğini, kaç kongreye konuşmacı olarak davet edildiğini soruverir. Bu gibi sorularla bunalan goygoycu, idarecinin etrafına kolayca yaklaşamaz, bir sürede olsa ortalıklarda görünmemeye çalışır.
Eski ya da yeni, goygoycuları olan, onlarla işleri götürdüğünü sanan idarecileri, çok gördük. İdarecinin yanında goygoycu yoksa bile dikkatli olmak lazım. Bir yerlerden bulunup çıkıverirler. Ne demişler Su uyur goygoycu uyumaz’. Dikkatli olmak lazım.
Saygılarımla.