Bu ülkede yapılan iyi şeyleri görünce, bu ülkeyi seven herkes gibi ben de çok heyecanlanıyorum, gururlanıyorum. Yine beni gururlandıran ve güzelliklerle dolu dört gözlemimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlardan birincisi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde 4-6 Kasım 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilen 4. Ulusal Tıbbi Genetik Sempozyumu – 1. Nörogenetik Sempozyumu olacaktır. Katılımın ve ilginin üst düzeyde olduğu Sempozyum’u gerçekleştiren başta Prof. Dr. Derya Erçal olmak üzere emeği geçen ve katkıda bulunan herkesi kutlamak istiyorum. Benim gibi “kıdemli” hocalara daha az görev verildiği ve gençlerin daha çok öne çıkarılma gayretini sezinlediğim politikanın doğru ve gerçekçi olduğunu düşünüyorum ve bunu öteden beri savunanlar arasında bulunuyorum. Bizim gibi “kıdemli” olanların daha ziyade “oturum başkanı” gibi görevlerle yetinmeleri, buna karşılık gençlerin özgün çalışmalarını böyle etkinliklerde sunmaya imkan bulmaları, bu tür bilimsel toplantılarda genel politika haline gelmelidir.
Sempozyum’da dinlediğim, izlediğim gençlerin pırıl pırıl gelecek vaat ettiğini görerek heyecanlandım ve gururlandım. Her zaman söylediğim gibi; bizde un var, şeker var, yağ var fakat helva yapan yok. Bizde olanak var, yetişmiş insan gücü var fakat organizasyon yok. Bu helvayı, çürüklerini ayıklayarak iyilere ayak bağı olmalarını önlediğimiz takdirde, bu gençlerin bizlere yedireceğine inanıyorum.
İkinci gözlemim; 21 Ekim 2007 tarihinde Çırağan Sarayı’nda Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) ile Dünya Bilim ve Sanat Akademisi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Geleceğe Bakış – Kazanılmış Dersler” konulu Sempozyum’a ilişkin olanıdır. Ağırlıklı olarak kadının ve kadın sağlığının uluslararası katılımla işlendiği Sempozyum’a Başbakan’ın da katılmasıyla verilmek istenen mesaj büyük oranda hedefine ulaşmış olmaktadır.
Bu Sempozyum’un düzenlenmesi ve başarıya ulaşmasında, bilimsel faaliyetleri yanında sosyal içerikli etkinliklerde de çok önemli atılımlar yapan TİKAD Genel Sekreteri ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak’ı özellikle kutlamak istiyorum. Çünkü, kendi mesleği ile birlikte sosyal etkinliklerini de en üst düzeyde sürdürebilen insanlar ile de gururlanıyorum.
Üçüncü gözlemim; insanların genelde uzak durduğu ve irkildiği bir konu, mezarlıklar. Ecnebi mezarlıklarının düzen ve intizamına her zaman hayran olmuşumdur. Biz de şu mezarlıkları bu şekilde yapamaz mıyız diye hep hayıflanmışımdır. Fakat Tıbbi Genetik Sempozyumu için İzmir’e giderken ziyaret ettiğim bir arkadaşım mutlaka Kemalpaşa İlçesi’nin mezarlığını görmem gerektiğini söyledi ve söylemekle kalmadı, oraya da götürdü. Gördüklerim karşısında gözlerime inanamadım ve gurur duydum. Her şey düzenli, her hizmet insana yakışır şekilde medenice veriliyor. Herkesin, özellikle de bu görevi yerine getirmekle yükümlü olanların Kemalpaşa mezarlığını mutlaka görmesi gerekir. Bu eseri ve hizmeti gerçekleştiren başta Kemalpaşa İlçesi Belediye Başkanı olmak üzere emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
Dördüncü ve sonuncu gözlemim ise, yine İzmir’den dönerken uğradığım Eskişehir’de yeni seçildiği için kutlamaya gittiğim Eskişehir Osmangazi Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Fazıl Tekin ve ekibine ilişkin. Sayın Rektör, Rektör Yardımcısı olarak atanan Prof. Dr. Muzaffer Metintaş ve Başhekim olarak atanan Prof. Dr. Bülent Tünerir ile konuşma ve üniversite sorunlarını tartışma fırsatı buldum. Yakından tanıdığım bu arkadaşlarımın ekip çalışması ve üniversiter yaşama ilişkin görüşlerinin altına tereddüt etmeden ben de imzamı atarım. Umarım söylemler eyleme dönüşür! 1983 yılından beri tanıdığım sayın Rektörün, Üniversitemizi “üniversite” haline getireceğine, öğretim elemanlarının “öğretim elemanı” olduklarını hissetmelerini sağlayacağına, haksızlık ve zulümden uzak duracağına ve geçmişin ayıplarını sileceğine bu konuşmamızdan sonra kesin olarak inandım, bu gözlemimden dolayı da gurur duydum.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.