Yurdumuzda meydana gelen ve Guiness rekorlar kitabına girmeyi hak eden ilginç ölüm vakalarımız, Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Özkan tarafından derlenmiş. İbret olsun diye, sizlere bir de ben duyurayım dedim.
1. Balkona 50 kişinin çıkması sonucu meydana gelen toplu ölüm.
(İstanbul-Dudullu’da bir köy nişanı töreninde)
2. TEM’de seyreden araçtaki 5 kişinin, radyoda kolbastı çalınca aracı sağa çekerek otoyolda göbek atmaya başlaması ve üçünün de ayrı ayrı araçların çarpması sonucu ölümü. (Adapazarı-Hendek)
3. Elektrik direğine yaslanıp ayakkabısındaki taşı çıkarmak için ayağını silkeleyen kişiyi, elektrik çarptığını sanan bir başkasının akımdan kurtarmak amacıyla kafasına kürekle vurup öldürmesi. (Rize-Tunca Köyü)
4. Midesine sinek kaçan bir kişinin sineği öldürmek için odaya sıkar gibi ağzına Sheltox isimli böcek ilacını sıkması ve sinekten beter ölümü.
(İstanbul – Sultanbeyli)
5. Mühendisin kontrol için geminin buhar kazanına girdiği sırada, bundan habersiz bir gemi personelinin kapağı kapatması ve geminin sefere çıkmasıyla mühendisin ölümü. (Kocaeli)
6. Aynı iş yerinde biri gündüz biri de gece vardiyasında çalışan baba-oğulun motosikletle biri eve, öteki işe giderken sert bir virajda karşılaşıp birbirlerine selam vermek isterken çarpışarak ölmeleri. (Konya)
7. Nüfus sayımı nedeniyle kendisinden başka kimsenin bulunmadığı otobanda seyrederken, sayım görevlisinin bariyerlere çarparak ölümü. (Tem Otoyolu-Gebze)
8. Karabük Demir-Çelik Fabrikasında 600 tonluk pres makinesinin arasından emekleyerek geçen işçinin, 2450 santigratlık fırından sigarasını yakmaya çalışırken can vermesi. (Karabük)
9. Tıraş ederken berberin, rahatlatır diye boynu aniden sağa sola çevirme hareketi sonucu küt diye boynu kırılan müşterinin koltukta can vermesi. (Erzurum)
10. Bir vatandaşın yatağındaki tahta kurusunu öldürmek için yaptığı ilaçlamadan sonra uykuya dalınca, tahta kurularıyla birlikte zehirlenip ölmesi. (Bodrum-Yalıkavak)
Hani başka ülkelerde olsa, kimseler inanmayıp ‘yok canım daha neler’ deyip de gülerler. İşte aynen o cinsten, tirajıkomik ve ironik ölüm vakaları. Bunların hepsi de bizde yaşanmış, çok da olağan sayılırlar. Bazıları, “bu ülkede yaşamak da, ölmek de şans eseri” derler de kimileri inanmaz, ya da inanmak istemez.
Bazen ülkemize dışarıdan gelip, yerleşip kalmış olan yabancıları yadırgarız. Bu ülkede her gün yeni bir şeyler olur. Bir gün elektrik, bir gün sular kesilir. Yol tamiri yaparken doğalgaz borusunu patlatırlar, iki gün gazsız kalırsınız. Kaloriferler yanmaz, ocaklar çalışmaz. Su borusunu patlatırlar, durup dururken cadde ya da sokakta yapay bir nehir oluşur. İki kişi çığ altında kalır, onları kurtarmaya giden kırk kişi, ikinci bir çığın altında kalarak kaybedilir.
Avrupa, ya da Amerika, hatta Çin, Japonya hiç fark etmez, oralarda her gün monoton bir hayat vardır. Sabah erken kalk, habire çalış, akşam yemek ye, arkasından erkenden uyu. Sabah yine ayniısaatte kalk. Sıkılıyor insanlar birader. Yoksa oralardan kalkıp da buralara neden gelsinler! Macera arıyor insanlar, macera.
Her gün saatler içinde gündemin hızlıca değiştiği, bizden başka kaç ülke sayabilirsiniz? Sayayım mı? Covid-19, kuş gribi, deli dana, şarbon, aşı meseleleri, bir gün Suriye, ertesi gün Libya. 15- 25 aralık, Poyrazköy’de silahlar, Balyoz, Ergenekon. Birileri, hakim savcı olup,ahkam keserler. Bir süre sonra onlar tutuklanır ya da dışarı kaçarlar. Takip etmekte bile yoruluyor insan.
Arada bir ihtilal olan, olmayınca da sırf olsun diye ısıtılıp ısıtılıp akıllara getirilen bizim gibi kaç ülke daha sayabilirsiniz? Bizde aynı suçlardan kimisi yılarca hapis yatar, bir başkası daha hakim karşısına çıkmadan salıverilir.
Avrupa, sınırlarından ülkelerine 15-20 kadar mülteci bile girmesin diye dokuz takla atıp olağanüstü önlemler alırlar. Biz beş milyoncuk alıvermişiz, çok mu! Ülkemizde çoğunluğumuz Müslüman olsa da ne gezer… Uyanıklar at ve eşeği geçtik, halis domuz etinden salam sucuk bile yedirirler millete. Kim inkar edebilir, mutlaka çoğumuz bilmeden yemişizdir. Futbolla yatar kalkarız, takımlarımızın alayı yabancı futbolcu doludur. Bir gün fabrikası olmadan uçak yaparız, ertesi gün de araba. Deprem, çığ, maden ve trafik kazaları, onlar zaten bizim rutinimizdir. Yeni gündem konusu gelince, bir iki günde unutulup giderler.
Bu yazıda yazdıklarım, başka yönlere de çekilebilir. En iyisi ben, kendi kulvarım olan sağlığa döneyim. Korona salgınından bahsetmemişim. İran’a hatta İtalya’ya kadar uzanmış. Bize gelir mi, yüzde yüz yazıyorum, bize gelmez.
‘İt iti görünce kuyruğunu kısarmış’, ya da ‘deli deliyi görünce çomağını saklarmış’ derler. Korona gelse bile, bizdekiler yüzünden kendine barınacak yer bulamaz. Gerekirse biz onu güzelce bir yerlere hapsedip, herkesten bir güzel saklar, evelallah orada da bir çırpıda hallederiz. Böyle bir ülkede yaşanmaz mı, yaşanır tabi. Her gün ayrı bir adrenalin, ayrı bir heyecan. Gel vatandaş gel, heyecana gel! Yalnız gelirken, arkanı kollamayı sakın unutma. Bu yazıyı, şubat 2020’de yazmıştım. Korona geldi gelmesine de, on bin canımızı götürmüş, kimin umurunda. Vatandaş ekmeğinin peşinde arkadaş. Çokları işsiz. Metroya da, dolmuş ya da otobüse de biner. Baştakiler hala ‘spor olsun diye biniyorlar’ sanıyorlar.
1 yorum
Usule uygun risk analizi yapmayınca üstteki yazıdaki tehlikeler gözleniyor. Teşekkür ederim.