Yaz boz tahtası olan eğitimimiz bir türlü gündemden düşmüyor. Bakınız, Doğan Heper 05.08.2004 Milliyet gazetesindeki köşesinden ’Eğitim politikası var mı?’ başlığıyla yazdığı yazıda özetle şöyle diyor:
“Eğitim gündemde. Ne zaman değildi ki? Ama geldiğimiz noktada sorunlar ağırlaşarak kabul edilemez hale geldi. İyi puanlar alanlar ne olacak? Onların kaçını parlak bir gelecek bekliyor? İstedikleri fakültelere girebilecekler mi? Girdiler farz edelim, çıkınca iş bulabilecekler mi? Olacakları yıllar önce görenler, haber verenler vardı ama kulak asan yoktu. Kulak asan olmayınca önlem de alınmadı.
Bunu Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nın araştırmasına dayanarak söylüyoruz.
Devlet Planlama Teşkilatı, daha 2000 yılında, yani bundan 4 yıl önce kötü geleceği haber vermişti. DPT önümüzdeki 5 yıllık dönemde Türkiye’deki üniversitelerin çeşitli bölümlerinden mezun olacak öğrenci sayısı ile aynı dönemde bu mesleklere duyulacak olan ihtiyacı araştırıyor. Çıkan sonuca göre “5 yıllık dönemde tahsilli işsizlerin sayısı katlanarak artacak” diyordu. DPT haklı çıktı.
DPT, hangi yükseköğretim kurumundan mezun olacak öğrencilerin işsizlik sorunuyla daha çok karşı karşıya kalacağını da rakamlarla ifade ediyordu.
Ülkelerin belli başlı politikaları gibi, milli eğitim politikası da öyle ikide bir değişmez. Bizde öyle mi? Hayır. Bakın şu perişan manzaraya.
Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’la başlayalım. “Kredi ve ders geçme sistemi”ni getirdi. Alt yapısı uygun olmayan okullarda sistemin menfi faturası öğrencilere çıktı. Akyol, “LİME” projesini de gençlere iş bulmak için yürürlüğe koydu. Ama o gitti, LİME bitti.
Köksal Toptan: LİME projesini kaldırdı. Eğitim kampüsleri ve anadolu liselerinin paralı olmasını önerdi. İlkokullara yeni dersler koydu. “Öğretmen yeterlilik sınavı”nı kaldırdı.
Nevzat Ayaz: Akşam liselerine son verdi. Açık öğretim liselerini kurdu. Kredili sistemi kaldırdı. “Alan seçmeli sınıf geçme sistemi”ni getirdi.
Mehmet Sağlam: Ağırlıklı not ortalamasını düşürdü. Edebiyat dersini borçlu geçilebilir yaptı. Lise mezunlarına formasyonu olmasa da öğretmenlik yolunu açtı.
Bakın, bundan tam 10 yıl önce 1994’ün haziran ayında Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Bener Cordan, “her öğrenciye iki yabancı dilin öğretileceğini” müjdeledi.
Sonra ne oldu? Sözler unutuldu. Bırakın iki yabancı dili, anadolu liselerinde bile yabancı dil arka plana atıldı.
Şimdi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni düzenleme hazırlığı içinde olduğunu duyuyoruz. İnşallah bu son olur, gerçekçi olur, kalıcı olur.
Bu kaçıncı temennimiz, bilemiyorum.’
Sayın Heper’e teşekkürler.
Milli Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik ve ekibinin hazırlıklarının bitip bitmediğini bilemeyiz. Ancak öğrendik ki liseler 3 yıldan, 4 yıla çıkıvermiş. Tutalım 2 milyonu 1 yıl daha okulda, DPT yapsın hesabını, bakın işsizlik nasılda azalmış görünecek. Ne uyanıklık! Avrupa Birliği’ne de uyduk gitti de 4. yılda ne öğretilecek orası belli değil. Son yıl nasılsa raporla ve dershanelerde geçiriliyordu.
Öğrenciler şimdi son 2 yılı rapor alıp dershanelerde mi geçirecekler orası pek belli değil.
Saygılarımla.