Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu siyasi, toplumsal ve ahlaki meseleler, derin bir düşünce ve çözüm gerektiren çok yönlü bir kriz manzarasını yansıtmaktadır. Bu durum ciddi anlamda milli güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Bu nedenle günümüz Türkiye siyasetinin tablosunu anlamak için, karşılaşılan sorunları kapsamlı bir şekilde analiz etmek ve bu sorunların köklerine inmek büyük önem taşımaktadır.
İlk olarak, farklı görüşlere sahip kesimler arasında diyalog eksikliği göze çarpmaktadır. Bu karşılaşamama durumu, toplumsal anlayışsızlık ve kutuplaşmayı derinleştirirken, bireylerin insanca düşünme yetilerini de zayıflatmaktadır. Türk toplumunda, akıl ve vicdanın devre dışı bırakıldığı, fikir üretiminin köreldiği, zevk alma ve kalp sevgisinin kaybolduğu bir “düşünememe hastalığı” hâkimdir. Bu durum, insani değerlerden uzaklaştıran bir ahlak zayıflığına yol açmakta, insan olmanın gereği olan düşünme ve ahlaki değerlere sahip çıkmayı gölgede bırakmaktadır.
Türkiye’nin bir başka temel sorunu ise, geçmişten geleceğe uzanan metafizik bir güven duygusunun eksikliğidir. Bu eksiklik, sadece bireylerin hak ve hukuk anlayışını değil, toplumsal ilişkilerdeki bütünlüğü ve geleceğe dair umutları da olumsuz etkilemektedir. İnsanlar kaygılıdır; ancak bu kaygı, derin bir anlam arayışına dayalı “has kaygı” olmaktan uzaktır. Bu durum, insanı düşünce ve değer dünyasından kopararak adeta bir varoluş krizi yaratmaktadır.
Eğitim ve Değerlerin Yeniden İnşası
Eğitim sistemi, toplumun temel yapı taşlarından biridir ve insanın ahlaki, düşünsel ve vicdani inşasında büyük bir rol oynar. Ancak mevcut sistem, unutturulan hakikatleri hatırlatma ve bireyleri bu bilinçle yetiştirme misyonundan uzaklaşmıştır. Kavramların yanlış anlamlar yüklenerek içinin boşaltılması, bir “mefhum buhranı”na yol açmakta, millet, devlet ve hükümet gibi temel kavramların karıştırılması sistemin işleyişini olumsuz etkilemektedir. Eğitimin amacı, insanı ve toplumu yeniden inşa etmek olmalı ve bu bağlamda öğretmenlere ve topluma büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Siyasi Sistemdeki Tıkanıklık ve İlkesizlik
Türkiye’nin temel sorunu, siyasi sistemdeki yapısal tıkanıklığın ötesinde, tarihe, dine, kültüre ve topluma hâkim olan bireylerin eksikliğidir. Yetişmiş insan kaynağı açısından bir problem olmasa da liyakat sisteminin işletilememesi, toplumun yetkin bireylerinden faydalanmayı engellemektedir. Son 50 yıldır siyasette kalıcı istikrarı sağlayacak adımlar atılamamış, yanlış hesaplar hem içeride hem dışarıda olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Günümüz siyasetinin ilkesizliği ilke edinmiş bir yapıda olduğu ve Türk milletinin tarih boyunca cihana örnek olan duruşundan uzaklaştığı açıkça görülmektedir.
Kimlik, Türklük ve Zihniyet Sorunları
Türk kimliği ve Türklük kavramı, tarihsel ve kültürel bağlamında derin bir anlam taşır. Ancak son dönemlerde Türklük ve Türk kimliği hedef alınmakta, bu değerlerle hesaplaşılmak istenmektedir. Türklük kavramının anayasadan çıkarılması gibi girişimler, Türk milletini temsil etmeyen bir sistem inşa etme çabalarının göstergesidir. Millet ve ulus kavramları birbirine karıştırılarak, bu kavramlara parçalayıcı anlamlar yüklenmekte ve zihniyet bulanıklığı yaratılmaktadır. Bu durum, Türkiye’yi iç ve dış sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır.
Türk milletinin tarihsel başarısının altında yatan temel unsur, Mâturidî nazar olarak ifade edilen düşünce sistemidir. Ancak bu nazardan uzaklaşmak, Türkiye için büyük bir talihsizliktir. Türk milleti, yaklaşık altı asırdır bir kültürel çöküş yaşamaktadır ve bu çöküşün temelinde Türklükten uzaklaşmak yatmaktadır. Türk ahlakının temelini oluşturan emanet ahlakı, insanı ve doğayı birer emanet olarak kabul eder ve bu emanete ihanet etmemeyi esas alır. Ancak bugün bu ahlaki değerler sistem dışına itilmekte, toplumda artan hırs, adaletsizlik ve ikiyüzlülük, tehlike çanlarının çalmasına neden olmaktadır.
Çözüm Yolları: Dilde, Fikirde ve İşte Birlik
Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve toplumsal krizlerin çözümü, akıl ve iman bütünlüğünün sağlanmasından, vicdan birliğinin tesis edilmesinden ve temel ilkelerin korunmasından geçmektedir. Toplumda dilde, fikirde ve işte birlik anlayışını hâkim kılmak, Türk milletinin bağımsızlığını koruması ve yeniden büyük bir Türkiye idealini gerçekleştirmesi için hayati bir öneme sahiptir. Ayrıca bugünü anlamak için dünün ihmal edilmemesi, dünü doğru okuyarak yarına hazırlanılması gerekmektedir.
Siyaset, dinin ve milli varlığın alet edilmesiyle değil, toplumun bütün kesimlerini birleştirici, dirileştirici ve irileştirici bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Türk milleti, tarih boyunca birlik fikrini merkeze alarak büyük başarılara imza atmıştır. Bu birliği korumak ve Türk düşüncesinin temel taşlarını yeniden canlandırmak, bugün her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin siyasi, toplumsal ve ahlaki meselelerinin çözümü, sadece yöneticilerin değil, toplumun her bir bireyinin sorumluluğundadır. Basiret sahibi insanların uyarılarına kulak verilmesi, geçmişin kadim geleneklerinden ders çıkarılması ve Türk milletinin derin köklerinden gelen değerlerin yeniden inşa edilmesi, Türkiye’yi yeniden güçlü ve istikrarlı bir konuma taşıyacaktır.