Çok değil, 15-20 yıl öncesine kadar jinekoloji kliniklerinde asistan ve öğrenci eğitimi 2 temel yönteme dayanıyordu; amfilerde bir hoca tarafından anlatılan teorik dersler ve hasta başında, bazen saatler süren vizitler. Ancak, jinekolojinin kendine has mahremiyeti tıbbın diğer branşlarında olduğu kadar öğrenci ve asistana yeterli bir pratik yapma imkanı verememektedir. Geçmişte bu nedenle pek çok hekim, Serviks Uteri’yi, yani kadın genital kanserlerinin en çok yerleştiği bölgeyi bir spekulum takıp inceleme fırsatı bulamadan mezun olmuştur. Günümüzde teknolojinin yarattığı imkanlar, jinekoloji pratiğinde pek çok sorunun çözülmesine ve dolayısıyla iyi bir pratik yapabilmeye olanak sağlamaktadır. Bu yeni yöntemlere bir göz atacak olursak;
Asistan ve öğrenci vajene spekulum uygulamayı aslına çok yakın üretilmiş “fantom”lar (maket) üzerinde öğrenmektedir. Servikal patolojiler, serviksin videokolposkopik görüntüleri eşliğinde hasta muayene odası dışına iletilebilmektedir. Böylece hastayı rahatsız etmeden normal ve patolojik bulgular eğitim alan kişilere ulaştırılabilmektedir.
Sadece Serviks Uteri’ye ait değil, çok değişik amaçlar için üretilmiş fantomlar vardır. Bunlardan özellikle doğumu tüm detaylarıyla uygulama imkanı verenler son derece yararlıdır. Böylece asistan teorik olarak bildiği doğum evrelerini, hastadan önce bu fantomlar üzerinde uygulamakta, hatta forseps, vakum vb. aplikasyonları yapabilmektedir.
Önemli bir gelişme de sanal ortamda gerçekleştirilebilen her türlü müdaheledir. Pek çok jinekolojik müdahele ve özellikle de laparoskopik operasyonlar bilgisayar ortamında gerçekleştirilebilmektedir. Bunu pilotların aldığı simülatör eğitimine benzetebiliriz. Biliyorsunuz her pilot hem temel eğitimi esnasında, hem de aktif pilotluk yaşamında zaman zaman kullandığı uçaklarla ilgili simülatör eğitimine girmekte ve burada her türlü acil durum karşısında yapılması gerekenleri bire bir uygulamaktadır. Benzer simülatörler jinekoloji eğitimine de girmiştir. Özellikle laparoskopik girişimler için geliştirilmiş programlar vardır. Asistan, tanısal laparoskopiden gelişmiş prosedürlere kadar pek çok uygulamayı sanal ortamda yapabilmektedir.
Doğurganlık hızının hâlâ yüksek olduğu ülkemizde doğum ve doğum operasyonları konusunda bir sıkıntıdan pek bahsedilemez. Ancak buradaki sorun şudur: Pek çok üniversite hastanesinde doğum sayıları çok azdır ve dolayısıyla asistan eğitimi bu konuda yetersiz kalmaktadır. Bu sorun, her ilimizde mevcut olan ve yıllık doğum sayıları fazla olan devlet hastanelerimizde asistanlara obstetrik rotasyonu konularak çözülebilir.
Önermek istediğim bir diğer konu da, “Asistan Karneleri” uygulamasıdır. Bu uygulama halen pek çok ülkede yürürlüktedir ve asistanlığımın ilk yıllarında Ankara Tıp Fakültesinde de mevcuttu. Ancak nedense daha sonra uygulamadan kalktı. Burada, her asistana bir karne verilerek, yaptığı ya da asiste ettiği tüm müdaheleler ve operasyonlar kaydedilir, doğum sayıları işaretlenir. Böylece hem asistan hem de sorumlu hocası asistanın eğitim düzeyini bilir ve rotasyonlarını buna göre düzenler. Bu durum aynı zamanda asistanlar arasında olabilecek eşitsizliği de ortadan kaldırır.
Günümüz bölüm yöneticilerine düşen görev, bu yenilikleri izlemek ve bölümlerinde uygulamak olmalıdır.