“İstenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen rahatsız edici ses dalgaları” olarak da tanımlanabilen gürültü, çevreyi kirleten etkenlerin başında gelmektedir. Her ne kadar insanların pek çoğu gürültüden yakınmasalar da, insan vücudunun ani ve yüksek seslere otomatik ve bilinçsiz olarak tepki gösterdiği, fizyolojik parametreleri sürekli kaydedilen kişilerde yapılan bilimsel değerlendirmelerle saptanmıştır. Gürültünün; fizyolojik ve psikolojik dengeleri bozabilen, iş performansını azaltan, çevrenin hoşnutluğunu ve sakinliğini yok ederek niteliğini değiştiren bir etkiye sahip olduğu da bilinmektedir. İnsanların gürültüye alışabildiğini savunanlar olsa da, gürültünün insan üzerindeki biyolojik etkisinin engellenemediği gerçeği bu savı çürütmektedir. Ancak çalışma ortamında, gürültünün insan üzerindeki biyolojik etkisine karşın kişiler tarafından bunun farkına varılmadığı ya da çalışırken gürültüden pek fazla yakınılmadığı da bir gerçektir. Ne var ki, bilimsel çalışmalar, gürültüye maruz kalmış kişilerin hemen tümünde psikolojik rahatsızlıklar oluştuğunu kanıtlamıştır.
Gürültü, rahatsız edici boyutlarda ve kaynağı belirsiz ise ya da neden olduğu gerilim yeteri kadar yüksek ise:
• Rahatsızlık aşırı tepkilere ve davranışlara dönüşebilir
• Kaygı
• Depresyon
• Aktiflik
• Pasiflik
• Saldırganlık
• Grup etkileşiminde sorunlar
• Yardımlaşmada isteksizlik
• Sinir bozukluğu
• Korku
• Rahatsızlık
• Baş dönmesi
• Tedirginlik
• Yorgunluk
• Zihinsel işlevlerde bozulma
• Kızgınlık ve öfkenin içe yönlendirilmesi. Kendini suçlama, aşırı sessizlik, içe kapanma
• Kızgınlık ve öfkenin dışa vurumu: Tartışmacı ve karamsar olma durumu
• Sakinleştirici kullanımı, uyku hapı kullanımında artma
• Hoşgörüde azalma
• Davranış bozuklukları
• Öfkelenme
• Rahatsızlık duygusu
• Sıkılma gibi psikolojik durumlar baş gösterebilir.
Gürültünün fizyolojik etkileri ise:
• Yüksek kan basıncında artma
• Hızlı kalp atışı
• Stres hormonlarında artma
• Kan lipidlerinde artma
• Elektrolit bozukluklar, epinefrin, ACTH’da artma
• Lökosit sayısında azalma
• Vücut direncinde düşme
• Hamilelik dönemlerinde ölü doğum
• Üreme sağlığına olumsuz etki
• EEG dalgalarında patolojik değişiklikler
• Adrenalin yükselmesi
• Solunumun hızlanması
• Kas gerilmesi
• İrkilmeler olarak ortaya çıkabilmektedir.
Gürültünün yol açtığı bu etkilenmeler uyku sırasında daha da belirginleştiğinden doğal olarak uykuda dinlenme sağlanmayabilmektedir.
Japonya’da yapılan araştırmalarla ise, hamilelikte maruz kalınan gürültünün doğmamış bebekleri de etkilediği ve biyolojik değişikliklere neden olduğu ve annenin tepkilerinin bebeğe de geçtiği sonuçlarına ulaşılmıştır.
Çalışma ortamındaki gürültünün varlığı biyolojik ve psikolojik değişikliklere neden olmanın yanı sıra, performansı büyük ölçüde etkilemekte ve üretimin nitelik ve niceliğinde eksilmeleri beraberinde getirmektedir.
Performansı etkileyen gürültü kaynaklı değişikliklerden en çok dikkati çekenler ise:
• Konsantrasyon güçlüğü
• Dinleme güçlüğü
• Anlama güçlüğü
• Kesintili konuşma
• Yüksek sesle konuşma gereksinimi
• Başarısız telefon konuşmaları
• Kişilerarası ilişkilerde bozulma ve buna bağlı olarak sürtüşmelerin artması
• Verimlilikte azalmadır,
Bu sorunların zaman kaybına neden olacağı da unutulmamalıdır.
Sözü edilen sorunlar doğal olarak özel yaşamı da etkilemekte, özellikle eğitsel alanda konuya yoğunlaşma, okuma ve öğrenme ve hafıza ile ilgili sorunları da beraberinde getirmektedir.
2004 yılında Almanya’da Münih Tıp Kongresi’nde hava kirliliği, soğuk ve gürültünün yüzde 90 oranında önlenebilecek infarktüs riskini artırdığı ve sürekli gürültünün infarktüs riskini 1,4 kat yükselttiğinden söz edilmiştir. Gürültünün sürmesi halinde stres hormonunun salgılanması ile kan basıncının olumsuz etkilenmesine neden olduğu da toplantıda sunulan bilgiler arasında yer almıştır.
Gürültünün insana verdiği zarar dikkate alınarak, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 1986 yılında yürürlüğe giren “Gürültü Kontrol Yönetmeliği” hazırlanmıştır. Amacı kişilerin huzur ve sükûnunu, beden ve ruh sağlığını korumak olan bu Yönetmelik’te gürültünün tanımı yapılmış, konut, hastaneler, okul, motel, pansiyon, dinlenme tesisleri, dinlenme parkları, mezarlık gibi mekânlar sesten korunması gereken binalar kapsamına alınmıştır.
Gürültü ile ilgili çalışmalarda ayrıca, anılan binalarda içteki gürültülerin de tanımı yapılmış, evlerdeki gürültüye neden olan etkinlikler ve insan davranışları üzerinde durulmuştur. Komşuların oluşturduğu gürültü olarak kişilerin davranışları ve alışkanlıklarından kaynaklanan kapı, pencere kapatma, yürüme ve konuşma, temizlik yapma, mobilya çekme, televizyon izleme, radyo dinleme, her türlü müzik aleti, çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrik süpürgesi gibi aletleri kullanma, evcil hayvan beslenmesi ve bina içindeki tadilatlar sırasında olası gürültüler üzerinde de durulmuş ve şikâyet mercii olarak evin konumuna göre zabıta, polis ya da jandarmaya başvurulabileceği konusuna da yer verilmiştir,
Yine insanı gürültüden korumak amacı ile Kat Mülkiyeti Kanunu’nda da konu ele alınmış, gayrimenkulün mesken olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde hastane, dispanser, klinik, poliklinik, ecza laboratuvarı kurulamayacağı hususu Kanun’un Yasak İşler bölümü başlığı altında yer almıştır. Aynı başlık altında, sinema, tiyatro, kahvehane, gazino, pavyon, bar, kulüp, dans salonu ve benzeri eğlence yerlerine izin verilmeyeceğine ilişkin bir hüküm de bulunmaktadır.
Gürültünün bunca zararı yanında insan hakları ve etik boyutunun da bulunduğu ve bu konuda gösterilecek duyarlılığın medeniyetin bir göstergesi olduğu da unutulmamalıdır.