Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Kökünü Kur’ân’dan alan, yaydığı aydınlanmalarla insanlara dünya ve ahiretin huzur ve saadetinin yolunu gösteren İslâm ahlakı, insanlara hayatın her alanında güzel söz söylemeyi ve bunun zıttı olan kötü sözden uzak durmayı önermektedir.
Söz; dil ile söylenilen, bir veya birkaç heceden oluşan ve anlam ifade eden ses birliği demektir. Cümleler, sözlerin bir araya gelmesinden meydana gelmektedir. Sözün insan hayatında önemli bir yeri vardır. Hayatın çeşitli alanlarında gerçekleşen her türlü hitabe, diyalog, tartışma, mülakat, panel, forum, münazara, sempozyum, fıkra anlatma, her çeşit dinleti ve benzeri eylemlerin tümü söz ile gerçekleşmektedir. Ona göre sözlü anlatım, toplumun aynası durumunda olan edebi bir sanattır. Hayatın akışı, söz ile devam etmektedir. Söz olmazsa, hayat olmaz. İnsanlık tarihi boyunca Allah tarafından gönderilen bütün peygamberler, tebliğ ve beyan görevlerini daha çok söz ile konuşarak yerine getirmişlerdir. Kur’ân’da haber verildiği gibi her peygamber, kendi milletinin dili ile tebliğde bulunmuştur: “Biz, her peygamberi kendi kavminin / halkının diliyle gönderdik ki, kendilerine apaçık anlatabilsin.”(İbrahim 14/4). Yani Allah, her millete kendi aralarından, onların dilini konuşan peygamberler seçip göndermiştir. Bu peygamberler, Allah’ın emirlerini gönderilmiş oldukları halka kendi dilleri ile sözlü bir şekilde anlatmışlardır. İnsan hayatında bu derece önemli olması nedeniyle, Kur’ân açısından kısa da olsa söz üzerinde durmanın yararlı olacağını düşündük.
Kur’ân’da, kavlu’l-leyyîn / yumuşak söz, kavlu’l-belîğ / güzel söz, kavlu’s-sedîd / adalete uygun söz, kavlu’l-kerîm / saygı ifade eden güzel ve yumuşak söz, kavlu’l-meysûr / gönül alıcı hoş söz, kavlu’l-ma’rûf / aklın ve inancın güzel gördüğü söz, kavlu’l-hak / hak olan söz ve kavlu’s-sakîl / büyük anlam ifade eden söz gibi, güzel söz çeşitlerinden bahsedilmektedir. Bu söz çeşitleri ile ilgili pek çok ayet vardır. Bunlardan bazı örneklere yer vermek istiyoruz:
“Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır. Ona kavlı leyyîn / yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.” (Tâhâ 20/43, 44).
Yüce Allah bu ayetlerde Musa peygambere kardeşi ile beraber Firavuna gitmelerini ve onunla muhatap olurken yumuşak söz söylemelerini söylemiştir. Ona göre Kur’ân’ı ölçü alan kişi, gerektiğinde Firavun gibi insanlarla da muhatap olacak ve onlarla konuşurken, yumuşak söz ile hareket etmeyi elden bırakmayacaktır. Güzel ahlakın ölçüsü budur. Yüce Allah, Kur’ân’ın başka bir yerinde Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ve onun şahsında inanan tüm insanlara, başkalarını hikmetli ve güzel sözlerle muhatap olmayı emretmektedir: “Rabbinin yoluna hikmetli sözler ve güzel öğütlerle çağır. Böylece onlarla en güzel bir şekilde mücadele et!” (Nahl 16/125).
Kavlu’l-kerim / saygı ifade eden söz çeşidinin yer aldığı bir ayetin meali de şöyledir:
“Rabbin, sadece ona tapmanızı ve anne babaya iyilik yapmayı emretmektedir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırlarsa, onlara karşı “Öf!” bile deme, onları azarlama. İkisine de hep kerim / saygı ifade eden tatlı söz söyle.” (İsra 17/23).
Bu ayette haber verildiği gibi, sadece Allah rızası için ibadet etmek gerekir. Allah’a ibadetten hemen sonra gelen en önemli görev, anne babaya iyilikte bulunmaktır. Daima onlara kavlu’l-kerim, yani saygı ifade eden mütevazı sözlerle hitap etmek gerekir. Bu, aynı zamanda her zaman ver yerde büyüklere karşı kullanılması gereken bir hitap tarzıdır. İnsanın kalbini inciten en ufak söz, muhataba “Öf!” diye seslenmektir. Yüce Allah bu ayette, anne babaya bu sözcüğü dahi kullanmamanın gerektiğini anlatmaktadır.
Çok çeşitli güzel sözlerle konuşup hareket etmeyi emreden Yüce Allah, yalan ve ağır / yakışıksız, münasip olmayan sözleri söylemeyi de reddetmiştir. Çünkü bu tür sözler, insanlar arasında olumsuz düşüncelerin ve kötü hareketlerin gelişmesinde etkili olmaktadır. Kur’ân, toplumda diken misali olumsuzlukların değil; gül, yeşillik, çimen gibi güzelliklerin gelişmesini hedeflemektedir. Güzel söz çeşitlerinin her biri, toplumsal uzlaşı ve barışın gelişmesinde rol oynamaktadır. Onları, çevreye güzel koku saçan gül ve reyhanlara benzetmek mümkündür. Ona göre sözlerimiz, kötü değil güzel kokular saçsın, insanların gönül huzuruna vesile olsun. Bu nedenle şimdiye kadar söz hakkında çok şey söylenmiş ve yazılmıştır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) de, güzel ahlakın şiddetle reddettiği yalanı yasaklamış, onun münafıklığın bir alameti ve aynı zamanda en büyük günahlardan biri olarak saymıştır. (Buharî, iman, 24; edep, 6). Ayrıca Hz. Muhammed (s.a.v.), güzel sözün sadaka olduğunu söylemiştir. (Buhari, sulh, 11).
Önemi nedeniyle güzel söz hakkında nazil olan ayet ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) söylemiş olduğu hadislerin yanında çok sayıda şiir, kıssa, atasözü ve felsefi yorumlar yazılmıştır. Ünlü Arap edibi Cahız (ö. 255/868), insanın diline sahip olmasının önemini şiir ve hikmetli sözlerle anlattıktan sonra, dilin vücudun bir parçası olduğunu, boşuna yaratılmadığını, yerine göre olumlu ve yararlı ifadeler için kullanılmasının gerektiğini vurgulamıştır. Çünkü insan, ölünce söz ile ölür; yaşarsa söz ile yaşar. İnsan, sözden ibarettir. “Söz gümüşse, sükût altındır” demişler. Söz olmazsa, hayat olmaz. O zaman altın kaç para eder! Söz olmazsa, âlemin sesi çıkmaz. Kalemi harekete geçiren ilk harf, sözden meydana gelmektedir. Şu fani dünyada kılı kırk yaran sözden daha keskin ne olabilir! Güzel söz, ailenin mutluluğuna, toplumun uzlaşı ve barışına büyük ölçüde katkı sağlamaktadır. Bir söz, insanın cehenneme gitmesine sebep olabildiği gibi, bir söz de insanın cennete gitmesine sebep olabilir. Söz var savaşa, söz var barışa sebep olur. Söz hakkında söylenecek daha çok şey vardır. Söz ile ilgili söylenen ve yazılan şeyler, söz hakkında geniş bir kültür oluşturmuştur.
Sonuç olarak güzel sözler, İslâm ahlakının oluşturduğu cennet misali bahçenin en güzel gülleridir.
Gönül huzuruna sebep olan en güzel sözlerle, herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.