Günümüzde, hadisçilerin geçmişte hadislere yeterli düzeyde metin tenkidi yapmadıkları, yani hadislerin içerikleri sorunlu olsa bile bir değerlendirmeye tabi tutmadıkları, yapılan tenkitlerin sadece isnad (hadisi aktaran kişilerin oluşturduğu silsile) ile ilgili olduğu yönünde iddialar görülmektedir. Elbette bize bir haberi ulaştıran kişinin güvenilir olması önemli olduğu gibi söz konusu haberin içeriğinin doğru olması da önemlidir. Bir haberi aktaran kişi güvenilir olup haberin içeriği sorunluysa “metnin sıhhati”, haberi aktaran güvenilir olmayıp haberin anlamı doğruysa bu sefer “aidiyet” (hadisler söz konusu olduğunda Rasulullah’a (sav) aidiyet) meselesi gündeme gelir. Tabii ki bir hadisin sıhhati hem aidiyet hem de içerik açısından teyit edilmek zorundadır. İşte bahsi geçen iddialar bir an için doğru farz edilirse bize ulaşan hadislerin sıhhatine dair değerlendirmelerin yetersiz bir şekilde yapılmış olduğu ve bu sebeple hadislerin genel anlamda güvenilirliklerinin ve korunmuşluklarının şüpheli bir duruma düştüğü görülür. Peki hadisçiler gerçekten de hadislerin sadece senedlerine bakıp metinlerini göz ardı mı etmişlerdir? Güncel bir öneme sahip olduğunu düşündüğüm bu konu hakkında bilinmesi gereken önemli noktaları bu yazıda paylaşmak istiyorum. Uzun zamandır bu konuyla meşgul olduğum ve konu hakkında birçok araştırma yapma fırsatım olduğu için konuyla ilgili en güncel bulguları anlaşılır bir dille aktarmaya çalışacağım. (1)
İsnad Tenkidinin Arka Planına Yakından Bakış
Duyduğumuz bir haberin kaynağını sorgularız. Eğer kaynak güvenilir ise o haberi kabul ederiz. İsnad tenkidinin mantığı budur. Ancak bu anlatı, hadisçilerin geliştirdiği hadis tenkit yönteminin basit ve eksik bir tasviridir. Eğer bu noktada kalırsak konuya yüzeysel yaklaşmış olur ve her şeyin isnad tenkidinden ibaret olduğu yanılgısına kolaylıkla düşebiliriz. Hadis tenkit sistemini bir bütün olarak görebilmek ve doğru anlayabilmek için iki hayati soruyu sormamız gerekmektedir. Birinci soru şudur: Birisinin güvenilir olduğuna dair bilgimiz hazır bir veri (dışsal/exogeneous) midir yoksa bir inceleme sonucunda elde edilmiş bir veri (içsel/endogeneous) midir? (2) Eğer elde edilmiş ise, bu bilgiyi nasıl elde ederiz? İkinci önemli soru ise şudur: Güvenilir biri hata yapmaz mı? Bu durumda isnad tenkidi hatalı sonuç vermez mi? Hadisçiler bu ihtimali öngörmemişler midir? Hadis tenkit sistemiyle ilgili bu konular aslında bir insan olarak bizlerin de herhangi bir haberi değerlendirmemizde/tenkidimizde tecrübe ettiğimiz durumlar olup görüleceği üzere hadisçilerle bizlerin yaklaşımlarında yakın benzerlikler söz konusudur. Şimdi sırasıyla bu iki soruyu ele alalım.
Güvenilirlik Nasıl Anlaşılır?
Bu ilk sorunun cevabını siyerdeki meşhur bir anlatıdan alabiliriz. Bilindiği üzere, Rasulullah (sav) daha peygamber olmadan önce “Emin”, yani güvenilir lakabına sahipti. O’nun, peygamberliğini ilan ederken müşriklere “Size şu dağın eteğinden (düşman) atlılarının çıkacağını haber versem beni tasdik eder misiniz?” sorusuna mukabil aldığı “Senin yalan söylediğine hiç şahit olmadık” şeklindeki cevap aslında O’nun (sav) güvenilir sıfatını nasıl elde ettiğini göstermektedir. Her insan aktardığı haberlerin başkalarının anlattıklarıyla ve vakıayla uyuşup uyuşmamasına göre toplum nezdinde bir güvenilirlik derecesi (bir nevi kredi notu) elde eder. Hadisleri aktaran insanlar (raviler) için de aynı durum geçerlidir. Hadis tenkit sistemi sadece hadisleri değil, ravileri de değerlendirir/tenkit eder. Raviler naklettikleri hadislerin isabet derecesine göre bir değerlendirmeye tabi tutulurlar. Dolayısıyla, onların güvenilirlik seviyeleri hadis tenkit sistemi açısından içsel bir değişkendir; yani, hadisçiler bu bilgileri dışarıdan bir yerden hazır olarak bulup kullanmazlar, bilakis kendileri bu hükümleri yine hadis tenkit kurallarına göre verirler.
İşte bu noktada metin tenkidi çok daha görünür bir şekilde karşımıza çıkar. Şöyle ki hadisçiler ravilerin aktardıkları haberleri başlıca iki yolla sorgularlar. Birinci yol, aynı haberi aktaran diğer ravilerin haberleriyle karşılaştırma yapmaktır (buna mukayese diyebiliriz). Çoğunluğun aktardığı haberle uyum sağlaması bir haberin hatasız aktarıldığına dair önemli bir ipucu sağlar (Günlük hayatta da bunu tecrübe ederiz). İkinci yol ise haberin içeriğinin bariz bir mana sorunu taşımadığını teyittir (buna içerik tenkidi diyebiliriz). Örneğin ırkçılık içeren bir haber hadisçiler tarafından yadırganır ve kabul edilmez. Yine, Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241) “Kadınlara ve çocuklara Kur’an öğretmeyin” şeklindeki haberi “ne kadar yadırganacak (münker) bir haber” deyişi bu haberdeki aşikâr mana sorununu tenkide bir örnektir. Günlük hayatta biz de anlamını makul bulmadığımız bu gibi haberleri sorgularız. İmam Şâfiî (ö. 204) bir hadisin doğruluğunun işaretlerini aynı haberi aktaranların haberlerinden ve Kitab ve sünnetten bulabileceğimizi söylerken bahsi geçen iki tenkit yoluna işaret etmektedir (3). İbn Ebî Hâtim (ö. 327) de bir hadisin sıhhatinin o hadisin muhtevasının peygamber sözü olmaya uygun oluşuna bağlı olduğunu ifade ederken içerik tenkidine atıfta bulunmaktadır (4).
Kısaca, hadisçiler hadis ravileri hakkında yaptıkları değerlendirmelerde metin tenkidinin ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığım iki yolunu (mukayese ve içerik tenkidi) kullanırlar. Bu sebeple raviler hakkında verdikleri hükümler (güvenilir ya da zayıf gibi) dışsal değil, içseldir, yani yine hadis tenkit yönteminin bir ürünüdür. Dolayısıyla, döngüsel gözüken şöyle dinamik bir durum söz konusudur: Bir kişinin sözüne bu kişiyi güvenilir bulduğumuz için itimat ederiz (dikkat ederseniz bu isnad tenkididir). Ancak bu kişiyi güvenilir bulmamız, daha önce aynı kişiden duyduğumuz birçok haberin doğru çıkmasının bir sonucudur (bu ise metin tenkididir, yani arkadaşımızın geçmişte verdiği haberlerin bizzat içeriklerinin vakıayla uyumlu olup olmadığının değerlendirilmesidir). Bu kişiden yeni bir haber işittiğimizde kısaca “bu arkadaşıma güveniyorum, o hâlde verdiği haber doğru olmalıdır” deriz. İşte, bu arkadaşımın benim yanımda güvenilirliğini tesis etme sürecini dikkate almayıp sadece bu son yargıya bakarsak hadis tenkit sistemini isnad tenkidinden ibaret görme yanılgısına düşeriz. Halbuki isnad tenkidini, daha önce yaptığımız metin tenkitleri sayesinde yapabiliyoruz. Ancak doğal olarak bu metin tenkitlerini dile getirme ihtiyacı hissetmeyiz; yani, “bu arkadaşımın her sözü doğru çıktı, dolayısıyla benim gözümde güvenilirlik kazandı, bu sebeple bu yeni haberi de doğrudur” şeklinde uzun bir izahta bulunmayız. Kısaca, görünürde isnad tenkidi ön plana çıksa da arka planda bu isnad tenkidinin yapılabilmesine zemin hazırlayan metin tenkidi bulunmaktadır. Şimdi ikinci sorumuza geçebiliriz.
Güvenilir Biri Hata Yapmaz mı?
Hadis tenkit yöntemi isnad tenkidinden ibaret olsa güvenilir birinin hata yapması durumunda yanlış sonuç vermesi kaçınılmaz olur. Gerçek hayatta da güvenilir de olsa bir arkadaşımızın verdiği her haberin doğru olmayabileceğini, bu arkadaşımızın bir insan olarak bazen yanılabileceğini hesaba katarız. Hadisçiler de bu tabiî durumu dikkate almışlardır. Önde gelen hadis alimi Zehebî (ö. 748) güvenilirliğin anlamının hiç hata yapmama olmadığının altını çizer (5). Diğer birçok hadisçi de ne kadar yetkin olursa olsun herkesin hata yapabileceğini ve vakıada da hata yaptıklarını bizzat hadis ilminin kurucu isimlerinden örnekler vererek belirtmişlerdir (6).
Hadisçiler bu gerçeği “senedin sıhhati, metin sıhhatini gerektirmez” (senedin sahih olması, metnin de mutlaka sahih olması anlamına gelmez) şeklinde bir kuralla ifade etmişlerdir (senedin sıhhatiyle kasıt bir haberi aktaran kişilerin güvenilir olması, metnin sıhhatiyle kasıt ise söz konusu haberde lafız hatası veya mana sorunu bulunmamasıdır). Bu kural neredeyse tüm hadis usulü kitaplarında dikkat çekilen önemli bir ilkedir. Aslında bu kural, hadisçilerin metin tenkidi zihniyetine sahip olduklarının çok güçlü ve açık bir delilidir. Çünkü burada “metnin sıhhati” şeklinde bir tabirin kullanılmış olması, bu sıhhati belirleyen bir “metin tenkidi” işleminin/faaliyetinin varlığını mantıken gerekli kılar. Ayrıca, bu kural bir hadisin sıhhatini belirlemede isnad tenkidinin tek başına yetersiz olduğunu, bunun yanında mutlaka metnin de sıhhatinin teyit edilmesi gerektiğini açıkça belirtmektedir. Uygulamada da bu kuralın karşılığını görmek mümkündür.
Metin Tenkidi Uygulama Örnekleri
Erken ve geç dönem hadisçilerinin metin tenkidi uygulamaları hakkında geniş bilgi ve çok sayıda örnek için bu konuda yaptığım araştırmalara bakılabilir. Ancak bu yazıda fikir vermesi açısından bazı örnekler paylaşmak faydalı olacaktır. Ebu Hatim (ö. 277) isimli meşhur hadisçi “Alimler bunamaz” şeklindeki bir haberi bunamış olan bazı bilginlerin isimlerini vererek eleştirir, yani bu haber vakıaya aykırıdır ve bu sebeple sahih olamaz. Ebu Hatim bu haberi metin yönüyle tenkit ettiği gibi bu haberi aktaran kişiyi de bu sorunlu haberi nakletmesi sebebiyle zayıf olarak değerlendirmiştir. Bu somut örnek aynı zamanda raviler hakkındaki hükümlerin içsel olarak üretildiğini, yani bu hükümlerin hadis tenkit yönteminin bir ürünü olduğunu da gösterir. Büyük hadis alimi Buhârî (ö. 256) ise “Büyük olaylar iki yüz senesinden sonra ortaya çıkacaktır.” şeklindeki haberi tarihi gerçekliğe muhalif olduğu için eleştirir. Öte yandan, Kütüb-i Sitte müelliflerinden Tirmizî (ö. 279), Buhârî ve Müslim’in (ö. 261) Sahih isimli meşhur eserlerinde yer verdikleri bir hadisi tenkit eder. Çünkü bu hadise göre intihar edenler ebedi olarak cehennemde kalacaklardır (Buhârî, Tıb, 55; Müslim, İman, 175). Ancak Tirmizî inanmışların ne kadar büyük günah işleseler de ebedi olarak cehennemde kalmayacaklarına dair birçok sahih hadisin varlığına işaret ederek söz konusu hadiste geçen “ebedî kalmak” kısmının hatalı olduğunu belirtir (7). Görüldüğü üzere, bir hadisin Buhârî veya Müslim’in Sahih’lerinde yer alıyor oluşu onun hadisçilerce tenkit edilmesine engel değildir.
İbn Kesir (ö. 774) isimli ünlü hadisçi siyer üzerine yazdığı bir eserde on dört Sahihayn (Buhari ve Müslim’in Sahihleri) hadisini mana açısından sorunlu bulur. Bu durum senedin sıhhatinin metnin sıhhatini temin etmediğinin çarpıcı bir örneğidir. Zehebî ise (ö. 748) Rum kralının Peygamberimiz’e (sav) zencefil hediye gönderdiğine dair bir haberi akla ve tarihe aykırı bulur. Akla aykırı oluşunu şöyle izah eder: Rum diyarından Hicaz’a zencefil göndermek Rumların Medine’ye hurma göndermesi gibi olmayacak bir durumdur. Asıl, Medine’den Rum ülkesine zencefil gönderilir (8). Örnekler artırılabilir ancak bu örneklerin bir fikir vermeye yeterli olacağı kanaatindeyim.
Gerekçesiz Tenkitler
Hadisçilerin, bir önceki başlıkta paylaştığım örneklerde olduğu gibi, gerekçe ileri sürerek yaptıkları metin tenkitleri sınırlıdır. Buna karşılık açık bir gerekçe belirtmeden yapılan metin tenkitlerinin sayıca çok daha fazla olduğu görülür. Bu tür gerekçesiz tenkitlerde manası sorunlu bulunan bir hadis için bir hadisçi kısaca uydurma / batıl / yalan / münker gibi tabirler kullanır. Bir tenkidin varlığını anlamamız için mutlaka açık bir gerekçenin bulunması gibi bir şart elbette yoktur. Biz de günlük hayatta duyduğumuz bir haber için kısaca “saçma” gibi bir ifade kullanabiliriz; bu haberi inanılır bulmadığımızı göstermek için mutlaka bir gerekçe sunma ihtiyacı duymayız. Zira söz konusu haberin yanlışlığı, herhangi bir sebep göstermemizi gerektirmeyecek bir açıklıkta olabilir. Ancak tek bir kelime de kullanmış olsak sonuçta söz konusu haberi kabul etmediğimizi, tenkit ettiğimizi belli etmiş oluruz. Hadisçiler de özellikle erken dönemde manasını yadırgadıkları haberleri bu tür özlü tabirlerle tenkit etmişlerdir. Mesela Buhari zorlama altında yapılan boşamanın geçerli olduğunu belirten bir hadise kısaca münker hükmü verir. Başka bir açıklama getirmese de onun bu hükmünün anlam kaynaklı olduğu açıktır. Yine, Ahmed b. Hanbel’in kadınlara ve çocuklara Kur’an öğretilmemesini isteyen bir hadisi “ne kadar münker” diyerek eleştirdiğine daha önce işaret etmiştim. Hadisçilerin metin tenkidi faaliyetini ispatlamak için genelde gerekçeli tenkitler aranmakla beraber gerekçesiz tenkitler de her hâlükârda tenkidin varlığını açıkça gösterir. Asıl önemlisi gerekçesiz tenkitler, gerekçeli olanlara göre çok daha yaygındır.
Sonuç
Görüldüğü üzere, hadis tenkit yönteminin ve tenkit dilinin iyi anlaşılması hadisçilerin metin tenkidi zihniyet ve uygulamalarının fark edilebilmesi için son derece önemlidir. Hadisçiler erken dönemde hadis nakledicilerini (ravileri) değerlendirirken metin tenkidi yaptıkları gibi geç dönemde de isnadları sahih de olsa hadisleri metinleri açısından da değerlendirmişlerdir. Raviler hakkında verilen hükümler (güvenilir veya zayıf olma gibi) hazır olarak bulunmamış, bu hükümleri hadisçiler bizzat kendileri, ravilerin aktardıkları rivayetler (haberler) üzerinden vermişlerdir. Ayrıca, hadisçiler yaptıkları tenkitleri bazen gerekçeli olarak (örneğin Kur’an-ı Kerim’e veya akla aykırılık gibi) sunsalar da çoğunlukla açık bir gerekçe göstermeden uydurma/yalan/batıl/münker gibi tabirlerle dile getirmişlerdir. Bize düşen onların tenkit yönteminin ve kullandıkları tenkit dilinin doğru anlaşılması için gerekli araştırmaları yapmak ve vakıayı doğru tespit edebilmektir.
Metin tenkidi konusunun daha birçok yönü (ör. metin tenkidinin sorunları, öznelliği, günümüzde tartışmaya açılan bazı hadislere yaklaşımlar) bulunmakta olup bir yazıda bunların hepsine değinmek mümkün değildir. Belki başka yazılarda bunlardan da bahsedilebilir. Ancak bu yazıyla konu hakkında bilinmesi gerekli olan en temel ve önemli noktaları ifade etmeye çalıştım. Faydalı olması temennisiyle.

Notlar
- Konu hakkında kitap çalışmam için bk. “Muhaddisler Muhteva Tenkidi Yaptı mı?”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2023. Ayrıca, erken ve geç dönemden Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbn Ebî Hâtim, İbn Kesir, İbn Hacer, İbnü’l-Cevzî ve Zehebî gibi hadisçilerin uygulamalarını inceleyen makalelerim de mevcuttur. ↩︎
- Bilindiği gibi, bir modelde bir değişken dışsal/ exogeneous ise hazır olarak alınır ve kullanılır. Ancak bir modeli geliştirerek önceden dışsal olan bir değişken, gelişmiş modelin içsel/endogeneous bir değişkeni hâline getirilebilir. Bu değişkenin değeri artık model tarafından hesaplanır. Hadis tenkit yöntemiyle ilgili bu husus (güvenilirliğin bizzat tenkit yöntemince belirlenmesi) son derece önemlidir ve tenkit yönteminin gelişmişliğini anlamak için gereklidir. Bu husus anlaşılmazsa metin tenkidinin, hadis tenkit yöntemi içerisindeki merkezî rolü gözden kaçar ve hadis tenkidi büyük ölçüde sened tenkidine indirgenmiş olur. ↩︎
- Şâfiî, Cima‘u’l-ilm, s. 13. ↩︎
- İbn Ebî Hâtim, el-Cerh, I, 351. ↩︎
- Zehebî, el-Mûkıza, s. 78. ↩︎
- Geniş bilgi için bk. Çalgan, “Muhaddisler Muhteva Tenkidi Yaptı mı?”, 55-67 (“Senedin Sıhhatinin Metnin Sıhhatini Gerektirmemesi” başlıklı bölüm). ↩︎
- Tirmizî, Tıb 7; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, III, 227. ↩︎
- Zehebî, Mîzân, III, 254; a.mlf., Târîh, XV, 318. ↩︎
1 yorum
Akademik akıla hoş geldiniz hocam