Günümüzün yayınsız bilim olamayacağı gerçeğinden yola çıkarak Haziran ayının “Akademik Yayınlarda Hakemlik” konusunu insanlığın temel bilim birikimi ile kolaylandıralım. Yazar unvanlarının yazılmadığı hakemlerinin de kim olduğu bilinmediği tek alan belki de akademik yayınlardır, öyle ki sahibine Nobel de aldırıyor, Einstein da kıldırıyor… Bu yazımızda “ben hakem olsaydım” bakışıyla cetveli yukarıdan aşağıya doğru çektikçe bilimsel bir makale üretimi ya mutlu sona ulaşacak insanlığa katkı sağlayacak ya da ret yiyecektir.
- Akademik yayın, 250 kelimeye kadar küçültülmüşü olan “Özet” ile başı çekmeli, dili geçmiş zaman olmalıdır. Bu tek paragrafta araştırmanın kapsamı ve esas amaçlar belirtilmelidir. Metodoloji tanımlanmalıdır. Bulgular özetlenmeli ve ana sonuç mutlaka yer almalıdır.
- Ardından incelenen problemin sunulduğu “Giriş” bölümü takip etmelidir. Burada araştırmanın gereksinimi aranmalı, problem tanımlanmalıdır. Çalışmanın sonuçlarına ilişkin temel literatür bilgileri geniş zamanda yazılmalıdır. Bunlar ışığında makaleyi yazmadaki amaç tekrarlanmalıdır. Araştırmadaki ana bulgular ve ortaya çıkarttığı ana sonuçlar burada da görülmelidir.
- Devamla problemin nasıl incelendiği “Yöntemler” kısmında geçmiş zaman diliyle verilmelidir.
- Nihayet akademik yayının en önemli kısmı olan “Sonuçlar”da geçmiş zaman olarak ne bulunduğu yer almalıdır. Burada yeni bilgi katkısına ve şekilsel olarak da öncesindeki “Yöntemler”den ve sonrasındaki “Tartışma”dan daha kısa olmasına bakılmalıdır.
- Bulunanların ne anlama geldiği ise “Tartışma”da sürdürülmelidir. Burası, gözlenen gerçekler arasındaki ilişkileri göstermelidir. Sonuçların kanıtları geçmiş zamanda, başkalarının çalışmasından ise geniş zamanda özetlenmelidir.
- Ya da istenirse sonuçların özeti için de bir alt başlık açılarak akademik yayın sonlandırılabilir. Yayının tamamında her zaman iddialı ifadelerin olmadığı taranmalıdır. Araştırmada bulunamayanların itirafına da rastlanılabilir ki buna olumlu bakılmalıdır. Bununla birlikte, yetersiz bilimin göstergesi olabilecek kötü hazırlanmış ifadeler de aranmalıdır. Ana dilimiz İngilizce değil, olsa bile akademik yayını okuyanların çoğunun ana dili İngilizce olmadığı gerçekliğine de dikkat çekelim.
Yukarıdaki süreçlerden geçen, bilimsel araştırmanın da gayesi olan akademik yayınlar kendi isim markaları ile bilim insanlarının güven veren yüzleridir. Adresi oldukları kurumlarının ve ülkelerinin 24 ayar altın değerlikleridir de… Kalem kılıçtan keskindir sözü sanki akademik yayınlarda hakemlik eliyle yerini buluyor.
Eğer kullanıcısı isek CERN deneylerinin akademik yayınları saat mertebesinde hakemlikten geçerek yayınlanabilmektedir. Ya böylesi küresel ölçekli dev bütçeli araştırma gruplarında değil isek çözüm ne olabilir? Akıl ve düşüncelerimiz sınır tanımıyor; hortumun ucunu sıkıştırarak suyu daha ileriye iletmemiz gibi az sayıdaki akademik yayına daraltılmış alana yoğunlaşarak daha derine inmeyi acaba şimdilerde düşünmek mi lazım? sorusuyla yazımızı tamamlayalım, yayın sayısı artırımını geniş akademik kitle istihdamına bırakmak şartıyla…