Birkaç gün önce hâkimler ve savcıların sağlık kurum ve kuruluşlarında poliklinik muayenelerinde öncelik sırası alacak gruplar arasına dahil edildiği haberi basında yer aldı. Ancak Dünya’nın ve Türkiye’nin yoğun gündemi nedeniyle üzerinde fazla durulmadı veya durulmaya gerektirecek önemde sayılmadı. Devlete karşı vatandaşın, hakkını, hukukunu savunan, savunması gereken, adaletin temsilcisi yargı mensupları kendileri için getirilen bu önceliğe memnun olmuşlardır mutlaka.
Kimler bugüne kadar öncelikli muayene oluyorlardı bir bakalım:
1. Acil vakalar (Ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlar ile ivedilikle tıbbi müdahale yapılması gerektiğine hekim tarafından karar verilen vakalar),
2. Engelli hastalar,
3. Hamileler,
4. Hizmetteki TSK, J.Gn.K.lığı ve S.G.K.lığı rütbeli personeli
5. Harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malül ve gaziler ile aileleri,
6. 65 yaş üstü hastalar,
7. Yedi yaşından küçük çocuklar,
8. Öncelikli olarak garnizon dışından sevkle gelenler olmak üzere, hizmetteki TSK, J.Gn.K.lığı ve S.G.K.lığı personeli ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler,
9. Emekli TSK, J.Gn.K.lığı ve S.G.K.lığı personeli ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler
Listeye şimdi hakim ve savcılar eklendi. Sağlık personeli daha da özele indirgersek hekimler sıra beklemeden muayene konusunda 65 yaşından büyük değilse ayrıcalıklı değil. Hekimler çalıştıkları zaman ya devre arkadaşları, ya ihtisas arkadaşları ya da çalıştıkları kurumdaki tanıdıkları aracılığı ve rica ile kendilerini veya yakınlarını muayene ettirebilirler. Ancak bu durum sadece devlet sağlık kurumlarında geçerlidir. Özel sağlık kurumlarında paralarını ödeyerek diğer vatandaşlar gibi muayene olabilirler. Kendilerine sağlık personeli olmaları nedeniyle herhangi bir ayrıcalık tanınmaz. Sağlık Bakanlığı’nın kendi öz evladı olan hekimler için, bu konuda herhangi bir ayrıcalık tanınmasına yönelik resmi kararı yoktur. Altı yıl tıp fakültesi, iki yıl mecburi hizmet, en az dört yıl uzmanlık eğitimi, eğer yan dal uzmanı olmak isterse üç yıl daha yan dal uzmanlık eğitimi olmak üzere toplam 15 yıllık bir mezuniyet sonrası uzmanlık eğitimi ve zorunlu hizmet sonunda, otuzlu yaşlarının ortalarında uzman olur bir hekim. Halk arasında adı düz uzmandır. Doçent ve sonrasında profesör olmak isterse zaman zaman insan gücünü aşan çalışma temposu arasında yayın yapması ve itibarlı dergilerde yayınlaması gerekir. On yılı aşkın bir süre daha yoğun tempoda çalıştıktan sonra dosyası kabul görürse önce doçent, beş yıl daha bekledikten sonra kadro alabilirse profesör olur. Yaşı elliyi çoktan geçmiştir. Yıllar yoğun çalışma temposunda akar gider, bir de bakar ki yaş 65 olmuş. Yaş haddinden emekli olur. Aldığı emekli maaşı yoksulluk sınırının biraz üzerinde olduğu için şansı varsa özel bir hastanede tekrar işe başlar, bu hem sağlık hizmetinden yararlanma hem de emekli maaşına ek gelir elde etmesine olanak verir. Bu şansı olmaz ise yoksulluk sınırındaki emekli maaşı ile kıt kanat geçinir. Yaş itibari ile sağlık sorunları başlar. Gittiği sağlık kurumlarında kendisini emekli doktor olarak tanıtır, belki muayenede, tetkiklerde bir öncelik tanırlar diye. Ama kimse umursamaz. Boynu bükük, kalbi kırık bekler sırasını. Sırası geldiğinde muayene için girdiği doktor odasında meslektaşına “bende doktorum” der. Ancak yüzüne bile bakmaz meslektaşı. Beş dakikalık muayene sonucunda küçük bir kağıt parçasına yazılan reçete numarası verilir eline, korkar herhangi bir şey sormaya. Kalbi daha da kırılmış bu sefer boynunun büküklüğüne beli de eklenerek çıkar meslektaşının odasından. Çok mudur acaba 40 yılı aşkın süre, yani bir ömrü, halkının sağlığına adayan, yaşamı pahasında olsa hastaya hizmeti hiç aksatmamış emekli bir doktora evladı olduğu T.C. Sağlık Bakanlığı’nın sağlık kurum ve kuruluşlarında öncelik tanıması…