Çocuklar koşmayı çok severler. Hele de kendisini tutan ellerden kurtulduklarında. Nereye, hangi hızla gitmeli, ayağını nasıl kaldırmalı, sağa sola nasıl dönmeli, bunları çokça bilmedikleri ve yapamadıkları için, haliyle pek sık olarak düşerler. Çocuk düşmüş, ayağı, dizi ağrıyor, yetişen annesi şöyle bir ovaladıktan sonra ‘acımadı ki, acımadı ki’ tekerlemesini söyleyiverir. Acıdı ama acımadı, var mı böyle bir şey. Evet annesine göre var. ‘geçti geçti, ağlama artık’. Geçmedi de, hatırın için susalım bakalım.
Evde çalınan kapıları açmak, genelde biz çocukların göreviydi. Annelerin elleri meşgul olurdu. Kah ortalığı temizler, ya da yemek yapar. Bizim çocukluğumuzda kapıya gelenler çoğunlukla ya dilenciler ya da komşularımız olurdu. Fark etmez, çocuk oyunundan ayrılıp istemeden de olsa kapıya doğru seyirtirken fısıltıyla çocuktan, ‘annem evde yok de’ demesi istenir.
Anne bu, sabah sabah nerde olacak, evde olacak tabii ki, gelen dilenci ya da komşu, her kim olursa olsun, bunun yalan olduğunu bilir de bilmemezliğe gelir. İşte haksızlıklar da, bir toplumda böyle başlar.
İlkokul dönemi genelde kolay geçer. Her çocuk, sonuçta er ya da geç okumayı öğrenir. Gerçekler, üst sınıflarda belirmeye başlar. Öğretmenler ve ebeveyneler bilir aslında çocuktaki geriliği. Aile, kör gözüne sokar gibi, ‘bizim çocuk biraz geri, zor öğreniyor, hatta biraz aptal’ diyemediğinden, klasik yalanlarla işi idare etmeye kalkışır. Okullar da bilinçlendi, velilere her zaman iyi görünmek lazım. Gelsin notlar bol keseden, hele de özel okullarda. Veli toplantılarında, siz biraz özel ders aldırsanız iyi olur’ diye, yine de hafiften ikaz etmeyi de unutmazlar.
‘Bizim çocuğun dikkati çok dağınık, testte soruları kaydırmış’ yalan yalan, külliyen yalan.
Yalanlarla, haksızlıklarla büyütülüyor çocuklarımız. Sporda, sanatta torpil olur mu, ülkemizde pekala oluyor. Üniversitenin resim bölümü başkanı, her yıl sınav zamanlarında, ya izinli olur, ya da rapor alırdı. Bir açılışta hafiften soracak oldum. ‘ne yapayım o kadar telefon geliyor ki çareyi böyle buldum’ diye itiraf etmişti.
Kopya çekmek, sanki mecburmuşuz gibi Hababam Sınıfı filmlerin de bile herkese öğretilir. Sınavlar öncesinde, ‘sistematik olarak’ sorular çalınır. Çalıntı sorularla gençlerimiz haksız yere, bir başkasının yerine üniversiteye girerler. Ne kendileri, ne de aileleri, bundan zerre kadar rahatsız olmazlar.
Gıda mühendisliği önemli bir bilim dalı olmasına karşın, ülkemizde gıda sahtekarlıkları içinde kullanılıyor. Pek çok gıda, aromalar sayesinde, özellikle et, kıyma, sucuk, peynir tereyağı, aklınıza ne gelirse, çoğunda tağşiş ve haksız kazanç var.
Kızlarına beden dersine girmesin diye, gencimiz askere gitmesin diye, sınavdan kaçmak, ev taşımak, çocuk bakmak hatta tatile gitmek, işte aklınıza her ne gelirse gelsin, sahte rapor almak için müracaat edenler, bizden, içimizden birileri değil mi.
Osmanlı zamanlarından beri haksız kazanç ve rüşvet toplumuzda hep var olmuş. Yoksa, Fuzuli yüzyıllar öncesinde ‘Selam verdik, rüşvet değildir deyu almadılar’ diye boşuna söyler miydi? Cumhuriyetin ilk yıllarında bile var olan, haksızlıklar, rüşvet ve haksız kazanç çok azmış. Şimdi öyle mi? camilerden ayakkabıları, yardım sandıklarını, hatta çinileri bile çalanlar evet hepsi bizden birileri. ‘Aç tavuk darı ambarını deler’ derler. Toplumda adaleti ve gelir dağılımını sağlayamadığınızda, haksız kazanç, hırsızlık, gasp, yağma, başkasının malına çökme, hep olur. Hatta giderek artar. Sözlerimi bir şiirle noktalıyayım.
Herkes biliyor (Everybody Knows)
Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu
Herkes parmaklarını çapraz yapar yuvarlarken
Herkes biliyor, savaşın bittiğini
Herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini
Herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu
Fakirler fakir kalır, zenginler zenginleşir
Hep böyle gider
Herkes biliyor
Herkes biliyor, geminin su aldığını
Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini
Herkeste bu buruk duygular
Sanki babaları ya da köpekleri ölmüş gibi
Herkes ceplerine konuşur
Herkes bir kutu çikolata
Ve uzun bir gül ister
Herkes biliyor
Herkes biliyor, herkes biliyor
Hep böyle gider
Herkes biliyor
Herkes biliyor anlaşmanın çürük olduğunu
Yaşlı kara Joe hala pamuk topluyor
Senin kurdelelerin ve omuzlukların için
Ve herkes biliyor
Ve herkes biliyor, salgının yaklaştığını
Herkes biliyor, hızlı hareket ettiğini
Herkes biliyor, herkes biliyor
“Leonard Cohen“
2 yorum
Bencede herkes biliyor
Herkes biliyor,üç maymunu oynuyoruz. Maç bitti uzatmalar oynanıyor.