İnsanoğlu, yaratılışı, sosyal yapısı gereği hayatını sürdürmek için yeme, içme, giyim ve barınma gibi şeylere muhtaç bulunmaktadır. Haliyle onun, bu tabii ihtiyaçlarını elde etmek için çalışıp kazanması gerekir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde bunu net ve açık bir şekilde dile getirmektedir. Konu ile ilgili bir ayet şöyledir:
وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَداً لَّا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ
“Biz, onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık ve onlar, ebedi kalacaklar da değildir.”[1] Ayette insanların iki tabii özelliğine işaret edilmektedir. Bunların birincisi, insanların hayatlarını devam ettirmeleri için gıda almaları gerekmektedir. İnsanların gıda almadan hayatta kalmaları mümkün değildir. Yaşamak için, mutlaka beslenmek gerekir. Beslenmek için gerekli olan yiyecek ve içeceği elde etmek için de çalışmak icap eder. Ayette işaret edilen ikinci husus ise, insanların dünya hayatında ebedi kalmamalarıdır. Her nefis, mutlaka ölümü tada çaktır. Yüce Allah başka bir ayette bu hususu güzel bir şekilde haber vermiştir:
كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ
“Her nefis, ölümü tadacaktır.”[2] Ona göre dünya hayatını sürdürmek için çalışıp kazanmak ve ölümdem sonraki ahiret hayatına da hazırlanmak icap eder. Hz. Muhammed (s.a.v.) de bu hususta şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
“Dünyasını ahireti için ve ahiretini dünyası için terk eden kişi, sizin hayırlınız değildir. Ancak ikisinden de nasibini alan kişi, hayırlı olan kişidir. Şunu kesin olarak bilin ki dünya, ahiret için bir vasıtadır. İnsanlara yük olmayın.”[3]
Bu hadiste dünya ve ahiret dengesi dile getirilmiş, bu dengeye uygun hareket edenlerin hayırlı insanlar oldukları vurgulanmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) bu hadiste, çalışmayıp hayatı sürdürmek için elini açıp dilenmekten, böylelikle başkalarına yük olmaktan da uzak durmayı emretmiştir. Ona göre hayatımızı sürdürmek için çalışmamız, ama mutlaka haksız yollardan kazanmaktan da sakınmamız gerekir.
Akademik Akıl, bu ay için HAKSIZ KAZANÇ başlığını seçmiş bulunmaktadır. Biz bu konuda HELAL KAZANÇ başlığı ile bazı bilgileri vermeye çalışacağız. Konumuzu hep Kur’ân ve sünnet açısından değerlendirdiğimiz için, konu ile ilgili bazı ayet ve hadislerle anlatmaya çalışacağız.
فَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ حَلالاً طَيِّباً وَاشْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
“Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olanlarını yiyin. Eğer Allah’a kulluk ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.”[4]
وَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ حَلاَلاً طَيِّباً وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِيَ أَنتُم بِهِ مُؤْمِنُونَ
“Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helal ve temiz olarak yiyin. Kendisine inanmakta olduğunuz Allah’tan korkup sakının/dürüst olun.”[5]
Bu ve benzeri ayetlerde bildirildiği gibi, Allah’a inanan, O’na iman eden kişilerin, mutlaka haram kazançtan sakınmaları ve helal kazanç ile yetinmeleri gerekir. Çünkü helal kazanç, Allah’a inanan insanlar için yeterlidir. Başka bir ayette de haram şeylerden kaçınma hususunda şu bilgiler verilmektedir:
قُلْ تَعَالَوْاْ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلاَّ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
“De ki: Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne babaya iyilik edin, yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da rızıklarını Biz vermekteyiz. Fuhşun/çirkin kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte Allah, sizlere bu tavsiyelerde bulundu. Umulur ki akıl erdirirsiniz.”[6]
Allah’a ortak kabul etmek, anne babaya kötülükte bulunmak, yoksulluk endişesi ile çocukları şu veya bu şekilde öldürmek, ahlak dışı her türlü fuhuş/kötülükler ve insan öldürmek, bu ayette Allah’ın haram kıldığı şeyler olarak haber verilmektedir. Yoksulluk endişesi ile çocukları öldürmek, konumuzu ilgilendirmektedir. Ayette haber verildiği gibi Yüce Allah, herkesin rızkını vermektedir. Örneğin anne karnındaki çocuğu açlık endişesi ile aldırmak, İslâm inancı ile bağdaşmamaktadır. Onun da rızkını Allah verir. Yeter ki çalışalım, helal kazancı elde etme gayretinde bulunalım. Hz. Muhammed (s.a.v.), çeşitli hadislerde haksız kazançtan uzak durmayı ve helal kazancı elde etmeyi emretmiştir. Bu Hdislerden bazıları şöyledir:
“Helâl bellidir, haram bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve onurunu korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere bulaşırsa, harama düşmüş olur.”[7]
“Sizden birinizin urganını alıp sırtında bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah’ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.”[8]
“Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davut (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.”[9]
“Kim helal lokma yer ve Sünnet çerçevesinde amel eder, insanlar da onun kötülüklerinden emin olurlarsa o kişi cennete girer.”[10]
Bu ayet ve hadislerde haber verildiği gibi, daima helal kazançtan yana tavır koyalım. Başkalarının hakkını şu veya bu şekilde elde etmemiz, haksız kazançtır ve o da haramdır. Şunu unutmayalım ki, hiç kimse haksız kazançtan hayır görememektedir. Hak etmediğimiz görev ve vazifede elde ettiğimiz kazanç, haksız, yani haram kazançtır. Emeğimizin bulunmadığı her kazanç, avantadan elde ettiğimiz her gelir, haksız birer kazançtır. Haksız kazanç yollarına başvuranlar, insanlar karşısındaki güvenini kaybeder. Bu da toplumdaki ahlaki çöküntüye sebep olur. Haksız kazanç, toplumları çökertir ve devletlerin yıkılmasına sebep olur. Onurlu, şahsiyetli, vicdanlı, inançlı ve ahlaklı her insan, her zaman için haksız kazançtan uzak durur ve helal kazanca yönelir.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
KAYNAKLAR
[1] el-Enbiyâ 21/8.
[2] Alu İmrân 3/185.
[3] el-Menâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu’l-Camii’s-Sağîr, V, 364, hadis no: 5794.
[4] en-Nahl 16/114.
[5] el-Mâide 5/88.
[6] el-En’âm 6/151.
[7] Müslim, müsâkât, 107.
[8] Buhârî, Zekât, 50.
[9] Buhârî, Büyû, 15.
[10] Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme, 6.