Sağlık sistemindeki değişikliklerin en büyük etkisinin tıp fakültelerine olduğunu söylemek yanlış olur mu acaba? Türkiye’de bir şekilde yürüyen ve bazı kesimlerin mutlu bazılarının ise çok mutsuz olduğu bir sistem var. Genel durum hakkında bir şeyler söylemek elbette mümkün ama ben tıp fakültelerini yazacağım.
Dünyanın değişik yerlerinde farklı uygulamaları olmakla birlikte, tıp fakültelerinin temel görevi eğitim ve araştırmadır. Daha önce de zaman zaman ifade etmişimdir, ben önce öğretmenim. Tüm akademisyenlerin de böyle olduğunu düşünüyorum. Öğrenme aşkı değil mi bizleri buralara getiren? Kim bilir kaç gece uykusuz geçti. Öğrenmek, görgü ve bilgimizi artırmak için nelere katlandık. Kıt kanaat artırdığımız ya da borçlanarak edindiğimiz paralarla yurtdışlarına gittik. Küçük çocuklarımızı bıraktık, büyümelerini kaçırdık. Neden? Çünkü bizden ileride olanların bilgisine ulaşmak istedik. Gerçekten de bugün Türk Tıbbı’nın geldiği yer bu fedakârlıkların sonucudur. Öğrenmek yetmedi, öğrettik de isteklisine. Asistan ve öğrenci eğitiminde eksik noksan olabilir. Ama yol almadık mı? Elbette hasta da bakacaktık, baktık da. Çünkü materyalsiz eğitim olamazdı. Çalışmalar yapıldı, sonuçta şu veya bu kadar yol aldık. Elbette gidilecek yol çok, çünkü ilerlemede sınır yok.
Gün geldi, hizmet hastanelerinde uygulanan model bize de uygulanmaya başlandı. Tüm gün deli gibi bir koşturmaca! Ne için mi? Birinci, bilemediniz ikinci basamakta çözümlenebilmesi gereken hastalıklar tıp fakültesi hastanelerine taşındı. Oysa tıp fakültelerinde üçüncü basamak hastalara bakılmalıydı; öğrenci ve asistan eğitimlerine ve araştırmalara katkı sağlayacak hastalar gelmeliydi. Yavaş yavaş kantarın topuzu kaçtı! Aklına esen hasta, yoldan geçerken bir de tıp fakültesine uğradı.
Tıp fakültesi sağlık araştırma ve uygulama hastaneleri varoluş nedenleri dışında çalışmaya başladı. Tüm gün hasta hasta… Almayalım diyen yok ki! Ama bu arada ders anlatacak hoca ya ameliyatta ya da poliklinikte hasta bakıyor. Yavaş yavaş akademiden uzaklaşmaya başladık ve galiba sadece hekim yanımız öne çıkmaya başladı.
Çılgın hasta trafiği içinde ne araştırma olur ne de eğitim. Ama bazılarımız bunu çok sevdik. Öyle ki bazı yönetimler tıp fakültesi hastanelerini özel hastane sanıp, adını bile değiştirdiler. Hastane X!
Benim bildiğim, tıp fakültesi olmak daha kıymetlidir. Tüm bunlara rağmen borçlar arttı ve hastanelerimize gitgide yoğun kalabalıklar akın etti. Ama bizim eğitim ve araştırma için zamanımız daha da azaldı.
Nasıl düzelecek? Tıp fakültelerine gelecek hasta profili değiştirilmelidir. Devlet, tıp fakültesi hastanelerini kâr getirecek yerler olarak görmemelidir. Gerekirse eskiden olduğu gibi ekonomik kayıpları da göze almalıdır. Öğretim üyesi seçimi yapılırken, nitelikten asla taviz verilmemelidir. Akademik kurul yapıları dikkatle gözden geçirilmelidir. Ana bilim dalı başkanları elbette ana bilim dalı kararlarını yansıtır ama her zaman öyle midir?
İki öğretim üyesinden müteşekkil bir ana bilim dalında hele de arada gerilim varsa, yeni öğretim üyesi alınmasına kim karar verecektir? Kadrolar gelecek akademik yapının daha nitelikli olmasını mı, yoksa başka hesapları mı içermektedir? Bazı yönetimler, öğretim üyelerine birer oy veya kendisinden yana kalkacak bir el olarak bakıyor olabilirler mi?
Üniversitede bilim yaparken, en çok oy alan görüşü mü kabul edeceğiz, yoksa gerçekten bilimsel olanı mı? Benim ana bilim dalım derken acaba buna hakkımız var mı? Bilimsel hesaplardan ve yasalardan başka işimize gelen her kurala açık mı olacağız? Demek istiyorum ki, üniversitelerde birilerinin çıkarına göre değil, gelecek kuşaklara göre planlar yapılmalıdır.
Eğer senin adamın, benim adamım mantığı devam ederse ülkemizde bilimin geleceği oldukça karanlıktır. Kadro ilanları o ana bilim dalının en az 30-40 yılını etkileyecektir. Bu nedenle kadro ihtiyaçlarının belirlenmesi çok önemlidir. Kadrolar daha az nitelikli ama şu veya bu tarafa hizmet ederse geleceğimiz gerçekten karanlık olacak. En kısa zamanda yeni bir yapılanmanın oluşturulması şarttır.
Tıp fakültelerinin varoluş nedenleri ilgili mercilerce sorgulamalıdır. Ama ben yaptım oldular, ince gelecek hesapları, bu hesaplara hizmetler kurumu bitirir. Kaldı ki geldiğimiz nokta artık eski alışkanlıklarımızla sürdürülebilir bir durumda değildir.
Diliyorum ki, daha geç olmadan hem bizler hem de yasa koyucular bu durumu görürüz. Yarın çok geç olabilir!
Saygılarımla…