Gazetelerde çıkan haberlerde Türkiye’de sağlık hizmetlerinden memnuniyetin 8 yılda 36.4 puan arttığı ve genel olarak sağlık hizmetlerinden memnun olanların oranının 2003 yılında % 39.5 iken, geçen yıl bu oranın % 75.9’a ulaştığı bildirilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun web sayfası incelendiğinde sağlık hizmetleri ile ilgili diğer alanlarda da memnuniyet oranının yıllar içinde arttığı görülmektedir. Bu sayfadaki verilere göre sağlık kuruluşlarında yapılan muayeneden memnun olanların oranının 2003’te % 57.05 ve 2010’da % 70.15 olduğu görülmektedir. Yine bu verilere göre aynı yıllarda sağlık hizmetlerinin kalitesinde sorun olduğunu düşünenlerin oranının % 43.53’ten % 17.65’e, doktorların hastalara davranışında sorun olduğunu düşünenlerin oranının % 63.55’ten % 25.10’a ve hemşirelerin/hastabakıcıların hastalara davranışında sorun olduğunu düşünenlerin oranının % 59.71’den % 23.91’e düştüğü gözlenmektedir.
Araştırmalarda kullanılan yöntemi bilmeden o araştırmada elde edilen bulguları temkinli bir biçimde yorumlamak gerekmektedir. Soruların içeriği, nasıl sorulduğu ve örneklem seçimi sonuçları etkileyebilmektedir. Bu nedenle Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerini tartışmaya açık bulanlar da mutlaka olacaktır. Ancak günlük yaşamda karşılaşılanlar bu veriler ile elde edilen yorumu doğrular niteliktedir. Sokaktaki vatandaş eskisine göre daha kolay sağlık hizmeti alabildiğini, doktora daha kolay ulaşabildiğini, tetkiklerin daha hızlı sonuçlandırıldığını, ilaç raporlarını daha kolay alabildiklerini, 112 acil sağlık hizmetlerinden çok memnun olduklarını ve sağlık hizmetlerinin eskisine göre daha iyi olduğunu belirtmektedir.
Bilindiği üzere sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte halktan aldığı sağlık hizmeti karşılığında ilave muayene ve ilaç katılım payı adı altında ek ücret alınmaya başlanmıştır. Bu ek ödemelerin halkın aldığı sağlık hizmetlerinden memnuniyetini pek etkilememiş olması ilginç bir durumdur. Bunun muhtemelen en önemli nedenlerinden birisi ülkemizde parası olanın parasını vererek özel sağlık hizmeti alma geleneğinin bulunmasıdır. Diğer yandan memnuniyeti etkilememesi için bilerek yapılıp yapılmadığı konusunda fikir ifade etmek zor olsa da bu ödemelerin hizmetin alındığı kamu sağlık kurumu yerine eczanelerden yapılıyor olması bu konudaki memnuniyetsizliğin farklı bir yöne yönelmesine (başka bir deyişle eczacıya) yol açıyor olabilir.
Bu memnuniyetin tek taraflı olup olmadığı sağlık çalışanlarının memnuniyetinin ne durumda olduğunun da ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Günlük uygulamalarda sağlıkta dönüşüm sonrası sağlık çalışanlarının iş yüklerinin çok arttığından, hasta ve hasta yakınlarının şiddetine daha fazla maruz kaldıklarından yakındıkları görülmektedir. Fakat genel olarak bakıldığında her türlü insan ilişkisinde olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de tek taraflı memnuniyetin uzun süreli olarak sürmesi pek mümkün değildir. Diğer yandan hekimlik ve hemşireliğin üniversite sınavlarında en çok tercih edilen mesleklerden olmaları halkın bu mesleklerle ilgili algısını yansıtmakta olup en azından halkın gözünde hekimlerin ve hemşirelerin memnuniyetsiz gibi algılanmadığını düşündürmektedir.
Halkın sağlık hizmetlerinden memnun olması her şey olmamakla birlikte bu verilere hiçbir şeymiş gibi yaklaşılması da doğru değildir. Halkın memnuniyetinin artması çok şeydir ve Sağlık Bakanlığının sağlıkta dönüşüm projesine karşı olanların işini çok zorlaştırmaktadır. En önemli sağlık ölçütlerinden olan bebek ölüm hızı ve anne ölüm hızındaki iyileşmeler de sağlıkta dönüşüm politikalarını savunanların ellerini güçlendirmektedir.
Halkın sağlık hizmetlerinden memnun olmasını sağlamak önemli bir başarıdır. Bunun yalnız algılama yönetimi teknikleri ile sağlanmış bir yanılsama olmaması da dikkat çekicidir. Fakat bu memnuniyetin sağlık hizmetlerinin giderek ücretsiz sunulan kamu hizmeti olmaktan çıkıyor olduğu, sağlığın bir hak olmaktan çıkarak giderek ticarileşiyor olduğu, katılım paylarının yıllar içinde giderek arttırılacağı, genel sağlık sigortası çerçevesinde ödemesi gereken primleri ödeyemeyenlerin sağlık hizmeti alamayacak duruma düşecekleri ve sağlık çalışanlarının aşırı iş yükü altında olduğu gerçeklerinin görülmesini engellememelidir.