Hekim de bir insan ve onun da hakları var. Son aylarda hekimlere hasta yakınları tarafından yapılan bazı saldırılar bizim bu hakları hatırlatmamızı gerektirdi. Çünkü hekim günün yirmi dört saati hastasını düşünen ve onun iyiliği için çalışan bir özverili meslek sahibidir. Bu bakımdan onun da hastaları gibi hakları vardır.
Hekim hastayı tedavi eden ve hastalığının sonuna kadar onu izleyen bir sağlık mensubudur. Hekimin hasta karşısındaki hakları yasalar ve bildirgelerle belirtilmiştir. Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:
a) Hekim, hastasına çağdaş tıbbın bütün metodlarını uygulama hakkına sahiptir. Eğer hekim bu olanakları hastasına karşı kullanmazsa hastayı gereğince tedavi edememiş olabilir.
b) Hekimin tıp etiği ilkelerine bağlı olma hakkı vardır. Çünkü eğer hekim bu ilkelere sadık kalmazsa etik ikilemleri çözmede zorlanabilir. Bu durum da hastanın zararına olacaktır.
c) Hekimin sağlığını koruma hakkı vardır. Eğer hekim hastayı tedavi ederken sağlık açısından bazı tehlikelere de girecekse kendini korumaya hakkı bulunmaktadır. Özellikle bulaşıcı hastalıklar konusunda dikkatli olması gerekir.
d) Hekimin onurlu ve sıkıntısız bir şekilde belirli bir gelir düzeyine sahip olmak hakkı vardır.
e) Hekimin bazı durumlarda hastayı reddetme hakkı vardır. Bu hak, ancak özel muayenehanelerde, tek hekim olmayan yerlerde ve hastanın hekimine güven duymadığı durumlarda olabilir. Çünkü hekim bu durumlar dışında böyle bir hakka sahip olamaz. Hekim özellikle acil durumlarda ve kişisel nedenlerle hasta bakmazsa hekim sorumluluğu doğar.
f) Hekimin hata yapabileceği herhangi bir uygulamadan hastaya zarar vermemek için kaçınma hakkı vardır. Burada hastaya zarar vermeme ilkesine uyulmuş olur.
g) Hekimin yeteneğini geliştirme hakkı vardır. Bunun için kendi alanında bilimsel çalışmalar, deneyler yapmak, yabancı dilini geliştirmek, kurslara, seminerlere katılmak gibi uğraşları olacaktır.
h) Hekimin etik ikilemleri çözmede danışma hakkı vardır. Bunun için bir tıp etikçisi ile işbirliği yaparak etik sorunları çözebilir.
ı) Hekimin cezalandırma eylemlerinde bulunmayı reddetme hakkı vardır. Dünya Hekimler Birliği, hiçbir hekimden ölüm cezasına etkin biçimde katılma istenemez şeklinde yayınladığı Lizbon Kararları (1981) ile bu konuyu aydınlatmıştır. Tokyo Bildirgesi de bu konudan söz eder.
j) Hekimin baskı altında olmadan mesleğini uygulama hakkı vardır. Burada hekimin hastasını özgürce tedavi edebilmesi hakkı önemlidir ve hastasını tedavi etmekten alıkonulması ya da klinik özgürlüğünün hangi ortamda olursa olsun alınması, onun bu hakkına aykırı hareket olur ki bu da bildirgelerde belirtilmiştir.
Aşağıdaki bazı uluslararası bildirge de hekim haklarını bize açık olarak vermektedir.:
‘’Bütün Ulusal Bakım Sistemleri İçin Sağlık Bakımı Sunulmasında On İki İlke 17’nci Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulunda (Ekim 1963, New York-ABD) benimsenmiş, 35’inci Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulunda (Ekim 1983, Venedik-İtalya) geliştirilmiştir.
Öndeyiş:
Dünya yüzünde sağlık hizmetleri, büyük ölçüde bırakınız yapsınlar tarzında olanlardan, bütünüyle ve kapsamlı şekilde devlet tarafından örgütlenenlere dek çok çeşitli biçimlerde düzenlenmiştir.
Bütün sistemleri ayrıntılı olarak anlatmak olanaksızdır, ama bir kısım ülkenin yalnızca son derece gereksinimi olanlara yardım ettiği, bir kısmının ise bütün sağlık bakımını örgütleyerek daha da ileri gittiği söylenebilir. Sağlık bakımı alanında hükümet politikaları ve eylemleri ile kişisel girişimin buna çeşitli derecelerde katılması sonucunda, tıbbi bakım sağlama yolları sonsuz bir çeşitlilik içinde ortaya çıkmaktadır.
Bu alanda en uygunu kuşkusuz, “Hem hekimin, hem de hastanın özgürlüğüne en geniş saygıyı göstererek erişilen en yüksek düzeyde sağlık hizmetinin sunulması” olmalıdır. Ancak beğenenlerin de, beğenmeyenlerin de bulunacağı çeşitli ulusal sistemlerin gündelik uygulamaları sırasında ortaya çıkan sorunların çözümünde işe yaraması açısından, yukarıdaki tipte bir formül kesinlikten çok uzak olmaktadır. Dünya Tabipler Birliği (DTB), tıbbi uygulamanın temel ilkelerini korumak ve hekimlik mesleğinin özgürlüğünü savunmakla görevlidir. Sonuç olarak DTB’den çeşitli sistemlerle ilgili değer yargıları üretmesi beklenemez. Bununla birlikte DTB’nin hekimlik mesleğinin hangi koşullarda devletin sağlık hizmetleriyle işbirliği yapabileceğine, olabildiği ölçüde karar vermek gibi güç bir görevi de vardır.
İlkeler:
I. Hangi sağlık sisteminde olursa olsun, hekimlik uygulamasının koşulları hekim örgütlerinin temsilcilerine danışılarak belirlenmelidir.
II. Her sağlık sistemi, hastanın kendi seçtiği hekime başvurmasına, hekimin de yalnızca kendi seçtiği hastalara bakmasına izin vermeli; her iki hak da herhangi bir şekilde zedelenmemelidir. Özgür seçim ilkesine, tıbbi tedavinin bütünüyle ya da kısmen tedavi merkezlerinde sağlandığı yerlerde de uyulmalıdır. Acil durumdaki bir hastaya bakmak, hekimler için mesleki ve ahlâki yönden zorunlu bir görevdir.
III. Her sağlık bakım sistemi, diplomalı bütün hekimlere açık olmalıdır. Gerek hekimlik mesleği, gerekse birey olarak hekimler, istemedikleri görevi almaya zorlanmamalıdırlar.
IV. Hekim, mesleğini istediği yerde uygulamakta ve hizmetini, eğitimini gördüğü uzmanlık dalı ile sınırlandırmakta özgür olmalıdır. Söz konusu ülkenin tıbbi gereksinimleri karşılanmalı ve olabildiği ölçüde hekimlik mesleği genç hekimleri hekime çok gereksinim duyulan yörelere yönlendirmeye çalışmalıdır. Bu bölgelerin başka yerlerden daha az beğenilir olduğu durumlarda, bu bölgelere giden hekimler uygun biçimde özendirilmeli, araç-gereçleri yeterli olmalı ve yaşam düzeyleri mesleki sorumlulukları ile orantılı bulunmalıdır.
V. Meslek, sağlığa ve hastalığa ilişkin sorunlarla uğraşan bütün resmi kuruluşlarda yeterince temsil edilmelidir.
VI. Hekim-hasta ilişkisinin gizlilik yönü, hastanın tedavisinin ve daha sonraki kontrollerinin her evresinde bulunan herkes tarafından kabul edilmeli ve gözetilmelidir. Yetkililer de bu konuya gerekli saygıyı göstermelidir.
VII. Hekimin ahlâki, ekonomik ve mesleki bağımsızlığı güvence altına alınmalıdır.
VIII. Hekimlik hizmetlerine ilişkin ücretlerin hekim ile hasta arasında doğrudan doğruya anlaşma şeklinde belirlenmediği ulusal sağlık bakım sistemlerinde emeğin karşılığını belirleyen yetkililer, hekimin ücretini yeterince karşılamalıdır.
IX. Hekimlik hizmetlerine ilişkin ücretler saptanırken, verilen hizmetler değerlendirilmeli ve bu ücretler yalnızca ödeme yapan yetkili kurumun ekonomik durumuna göre ya da tek yanlı hükümet kararlarının bir sonucu olarak belirlenmemeli, aynı zamanda hekimlik mesleğini temsil eden kuruluş tarafından da kabul edilebilir olmalıdır.
X. Gerek hizmetin niteliğini korumaya, gerekse hizmetlerden yararlanmaya yönelik olarak hekimlik hizmetlerinin sayı ve maliyet yönünden gözden geçirilmesi , yalnızca hekimler tarafından yapılmalı ve durum ulusal değil, yerel ve bölgesel standartlara göre değerlendirilmelidir.
XI. Hastanın çıkarlarının korunabilmesi yönünden, hekimin yürürlükteki tıbbi standartlara uygun biçimde reçete yazma ya da gerekli gördüğü başka herhangi bir tedaviyi önerme hakkı sınırlanmamalıdır.
XII. Hekim, mesleki bilgisini arttırmaya ve mesleki düzeyini yükseltmeye yönelik her etkinliğe katılmaya özendirilmelidir.’’
Görüldüğü gibi insan sağlığı gibi çok önemli bir konunun sorumluluğunu taşıyan bir hekim, hastasına empatiyle yaklaşırken özellikle hasta yakınlarının da aynı derecede özverili bir anlayış içinde olması ve hekimi hastanın en yakını olarak görmesi gerekir. İşte bu karşılıklı iyi ilişki, birçok sağlık sorununun çözülmesinde bir anlayış ortamı oluşmasına neden olacak ve özellikle hastanın da hekimine alışmasını sağlayacaktır. Özellikle hasta, hekimine böyle bir ortamda daha rahat güven duyar. Eğer bir hasta yakını hekime güvenirse hasta yakını da aynı ölçüde güvenir.
Kanımızca burada yine hekime görev düşmektedir. Hastadan önce hasta yakını ile iyi ilişkiler kurabilen bir hekim, hastayı da sağlığı ile ilgili birçok konuda ikna edebilir ve onun rahatça tedavi olmasını sağlayabilir.