Hasta hakları alanındaki gelişmelerin bazı meslektaşlarımı endişelendirdiğini görüyorum. Ağır iş yükü, uygun olmayan çalışma koşulları yüzünden ideal koşullarda hizmet verilmesinin mümkün olamayacağı ileri sürülerek sürece itiraz ediliyor. Bu gerekçeye katılmamak mümkün değil. Günde 80-100 hastaya bakan bir hekimin hastasını tam anlamıyla memnun edebilmesi mümkün olamaz.
Ancak bu durum biz hekimlerin hasta haklarıyla ilgili gelişmelere karşı durmalarını ya da bu süreci görmezden gelmelerini gerektirmez. Çünkü, hasta hakları başlığı altında adı geçen ilke ve kurallar hekimlik meslek ilkelerinden başka bir şey değildir. Bu ilke ve kuralları tanımlayanlar, hastalar veya başkaları değil; biz hekimleriz. Modern anlamda hasta haklarıyla ilgili belge ve bildirgeleri yayınlayanlar, hep hekim örgütleridir. Ülkemizde de Türk Tabipleri Birliği hasta haklarıyla ilgili çalışmalar yapmakta ve yapılan çalışmalara destek vermektedir.
Zaten başka türlüsü de düşünülemez. Çünkü, biz hekimler hastalarımız için varız. Hasta olduğu için, hastanın sorununu çözmek için bizler hekim olduk. Kuşkusuz, her hekimin meslek onuruna yakışır bir şekilde kazancının ve toplum içerisinde bir saygınlığının olması hakkıdır. Ama, para veya ün kazanmak için hekim olunamaz. Sağlık çalışanları, hasta karşısında kendilerine ait motivasyonlarla hareket edemezler. Sadece, hastasının yararına ve onun gereksinimini karşılamak üzere çalışırlar. Bu bakımdan, hastalarla sağlık çalışanları arasında sıradan bir satıcı-müşteri ilişkisi kurulamaz. Hekimler ile hasta ve hasta yakınları, asla birbirinin rakibi değildirler. Tam aksine, hastayı sağlığına kavuşturmak üzere çalışan bir ekibin, çok yakın işbirliği yapması gereken doğal elemanlarıdırlar. Bu nedenle bir hekimin hasta haklarından rahatsızlık duyması işin doğasına aykırıdır.
İşte bundan dolayıdır ki, hekim ve hekim örgütlerinin yapması gereken: bir taraftan hasta haklarıyla ilgili çalışmalara katkıda bulunurken; diğer taraftan sağlık hizmetlerinin hasta haklarına uygun bir biçimde verilebilmesine imkan tanıyacak koşulların oluşturulması için çaba sarf etmektir. Yoksa, çalışma koşullarımızdaki olumsuzluklardan dolayı hasta haklarının ihlâl edilebilirliğine cevaz vermek ve olumsuz koşullarımızı olması gerektiği gibi değiştirme gayreti yerine, hedef küçültüp, hastalarımızdan verilene razı olmalarını istemek, kabul edilebilir yaklaşımlar değildir.
Hekim ve hasta haklarının birbirinden ayrılamaz olduğu ve hasta güvenliğinin sağlık çalışanlarının durumlarının iyileştirilmesiyle elde edilebileceği bilinciyle, Sağlık Bakanlığı’nın yayın organı olan Diyalog Dergisi’nin Aralık 2004 sayısında yayınlanan “Hasta Hakları Nasıl Hayata Geçirilmeli?” başlıklı yazımda şunları ifade etmiştim: “…hasta hakları alanındaki çalışmalar sağlık personelinin çalışma koşullarının ve özlük haklarının iyileştirilmesiyle birlikte yürütülmelidir. Sağlık kurumlarının fizikî alt yapısı, teknik donanımı, personel eksiklikleri, finansman sorunları, mevzuat engelleri aşılmadan; sağlık çalışanlarına meslek onurlarına yakışır bir sosyo-ekonomik statü sağlanmadan; iş yükünü azaltacak, iş yeri huzuru ve meslekî doyumu artıracak önlemler alınmadan; görev, unvan, sorumluluk ve yetki dağıtımında eşitlik, adalet, hakkaniyet ve şeffaflık ilkeleri ödünsüz olarak uygulamaya geçirilmeden; sağlık çalışanlarının emeklerinin karşılığı hak ettiği ölçüde verilmeden hasta haklarının tamamıyla uygulamaya geçirilmesi mümkün olmayacaktır. Bu bakımdan her iki alandaki çalışmalar birlikte yapılmalıdır. Biri diğerinden sonraya ertelenmemelidir.” Ayrıca unutulmalıdır ki: Hasta hakları, sadece hastalar için değil; sağlık çalışanları ve sağlık kurumları için de geliştirilmeli ve öne çıkarılmalıdır. Çünkü, hasta hakları bize, sevilip sayılan, başarılı birer hekim, hemşire, laborant… olmanın yolunu gösterir. Mesleki tatminimizi arttırır. Verdiğimiz hizmetin nitelik ve kalitesini yükseltir. Hizmeti alanların memnuniyetini arttırarak onların gözünde bize saygınlık kazandırır. Hasta hakları alanında kaydedilen gelişmeler, hekimin ve diğer sağlık çalışanlarının ürettikleri hizmetin, amaçlanan yararı vermesine yardımcı olur. Sağlık kurumlarını daha kaliteli, üretken hale getirir. Hizmet verdikleri kitlenin memnuniyetini elde etmelerini kolaylaştırır. Hasta haklarına uygun bir hizmet sunulması, sağlık işletmelerinde toplam kalite yönetiminin, olmazsa olmaz bir parçasıdır. Hasta ve hasta yakınlarından gelen hak talepleri, aslında sağlık çalışanları için de, kurum yöneticileri için de yol gösterici birer rehberdir. Ayrıca, yeni yürürlüğe giren TCK ve tartışılan malpraktis yasa tasarısının getirdiği yükümlülükler karşısında sağlık kurumlarının ve sağlık çalışanlarının tek güvencesi de, yine günlük mesleki uygulamalarını hasta haklarına uygun şekilde düzenlemekten başka bir şey değildir.
Biz kabul etsek de etmesek de hasta hakları, çağdaş dünyanın yükselen değeridir. Bu süreci durdurmak veya tersine çevirmek olası görülmemektedir. Hasta haklarını dikkate almayan sağlık çalışanları ve kurumları, hizmet verdikleri kitle karşısında güven ve itibar kaybına uğrayacaklardır.